ABD’li Filistinli lider Dr. Tarık Haddad, Biden yönetiminin, İsrail'in Gazze bombardımanına desteğini protesto etmek amacıyla, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeyi reddetti. Ardından Blinken'e, Filistin’de yaklaşık 100 aile üyesinin ölümündeki rolü nedeniyle onu uyaran 12 sayfalık bir mektup yazdı.
Democracy Now!’ın “Savaş ve Barış Raporu” programında, Nermeen Shaikh’e bu tavrının nedenini anlatan Dr. Haddad, “Blinken’in beni ve Filistinlileri siyasi bir oyunun parçası olarak değil, insan olarak görmesini istedim. Hükümetimizin, ailemin hayatını gerçekten önemsediğine dair bir kanıt aradım ama bulamadım” dedi.
“İsrail saldırılarında yok edilen evi kendileri inşa etmişlerdi”
Dr. Tarık Haddad, Blinken’in davetini neden kabul etmediğini şöyle açıkladı:
“Hem Gazze'de hem Han Yunus’ta ailemin iki tarafından da yüzlerce akrabam var. Saldırılarda doktorlar, eczacılar, avukatlar, mühendisler, düzinelerce çocuk ve çok sayıda küçük bebek de dahil olmak üzere yaklaşık yüz aile üyem öldürüldü.
25 Ekim 2023’te ailemin 10 üyesi, yani ailemin bir tarafının üç kuşağı da öldürüldü. Kuzenim Jamal El-Farra, doktor olan oğlu Dr. Tevfik El-Farra, hamile eşi, iki güzel kızları Reem ve Hala, Jamal'in erkek kardeşi Esam, eşi Semad ve kızları Rusul, Tuqa ve Nadian… Hepsi bir İsrail füze saldırısında öldürüldü. Ailenin genç kadınlarından biri olan Tuqa'nın düğün tarihi, öldürüldüğü gündü. Mütevazi hayatları vardı, İsrail saldırılarında yok edilen evi kendileri inşa etmişlerdi.
“Üç nesilden bir çocuk hayatta kaldı”
Birkaç gün sonra, büyüdüğüm yerden 20 metre uzakta, Han Yunus’ta yaşayan kuzenlerim Hatem ve Aziz El-Farra, ailelerinin diğer 14 üyesi (yedisi çocuk) öldürüldü. Aziz eczacıydı, Hatem de yüzünde her zaman bir gülümseme olan, ihtiyacı olan herkese yardım etmeye her zaman hazır olan biriydi. Öldürülmeden bir gün önce Hatem amcamın yanına gitmiş ve İsrail füze saldırıları nedeniyle evsiz kalan beş aileyi, büyükanne ve büyükbabamızın evine yerleştirip yerleştiremeyeceğini sormuştu.
Bu üç nesilden bir çocuk hayatta kaldı, Hamza. Hastanede ampütasyon geçirdi. Uyandığında kardeşlerinin, ebeveynlerinin, amcalarının, teyzelerinin, büyükanne ve büyükbabasının öldüğünü öğrendi. Ertesi gün saldırıdaki yaraları nedeniyle kendisi de öldü, çünkü onu hayatta tutacak yeterli tıbbi bakım yoktu.
“Kuzenim tıbbi bakıma erişemediği için hayatını kaybetti”
Bundan birkaç gün sonra, 2 Kasım'da, kuzenlerim Hani, Huda ve Vefa El-Haddad, kuzenim Hani'nin karısı ve teyzem Gazze’de öldürüldü. Huda ve Vefa öğretmendi. Hani iç mimardı. Kuzenim Hani ilk başta hayatta kaldı - bir doktor olarak bunun oldukça küçük bir bacak yaralanması olduğunu söyleyebilirim - ancak ertesi gün kan kaybından öldü, çünkü her yer bombalandığından herhangi bir işlevsel tıbbi tesise erişimi yoktu.
Hani'nin erkek kardeşi Vael hayatta kaldı ama annesinin belden yukarısı molozlara gömülmüş halde ölmüş olarak görmenin dehşetine tanık olmak zorunda kaldı. Kız kardeşi Vefa'nın da parçalandığını gördü. Bunları bana mesaj atarak anlattı.
“Mezarlığa bile erişemedi”
Çocukken birlikte büyüdüğüm, oyun oynadığımız diğer kuzenim Nael, mezarlığa bile erişemediği için kelimenin tam anlamıyla tüm aile üyelerini derme çatma bir mezara gömmek zorunda kaldı. Bu mezarlığa 24 saat boyunca yiyecek ve su olmadan gitmek durumunda kaldı.
“Kuzenim, Refah'taki mülteci kampında öldü”
Tehlikeli olduğu düşünülen bölgelerden, güvenli yerlere kaçan akrabalarım da hedef alındı. Kuzenim Samar El-Farra, doktorasını tamamladığı sıralarda Refah'taki bir mülteci kampında öldü. Öldürüldüğünde biz de onu doktorası için tebrik etmek üzereydik.
Birçok akrabam, tıbbi bakım eksikliğinden, tıbbi bakıma erişememekten hayatını kaybetti. Kuzenlerimden Abdulrahman El-Farra, yaralandıktan sonra işlevsel bir hastaneye ulaşamayınca öldü.
“Hastaneye ulaşmaya çalışırken bombalandılar”
Ailemden dört kişi, ironik bir şekilde, sığınmak için Gazze Avrupa Hastanesi'ne gitmeye çalışırken, İsrail'in araçlarına düzenlediği bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Bundan birkaç hafta önce de kuzenlerimden Sabri El-Farra, yedi oğluyla birlikte öldü.
Son olarak, sadece birkaç gün önce, ailemizin 20 günlük bebeği Sabre El-Farra, ailesinin bulunduğu mülteci kampında donarak öldü. 20 günlük bu bebek, birkaç hafta önce dokuz kardeşi ve babasını İsrail saldırılarında kaybetmişti.
“Evinin yıkıntıları üzerinde doğum yaptı”
Ailemin hayatta kalan üyeleri, muhtemelen ölümden daha kötü bir kadere maruz kalıyorlar. Yüzlerce akrabam yerinden edildi. Hiçbirinin evinde kalması mümkün değil. Bütün evleri ya hasar görmüş ya da yıkılmış durumda. Aile bireylerimden biri yıkılan evinin yıkıntıları üzerinde doğum yapmak zorunda kaldı ve bebeğine giydirecek kıyafeti bile yoktu.
Kıtlık çok yaygın. Bir akrabam anlattı, temiz suya erişimleri yok. Temiz suya erişim olmadığı için suyu geri dönüştürmek zorunda kalıyorlar ve dizanteri ve mide-bağırsak hastalıklarına maruz kalıyorlar. Kuzenlerimden biri bana mesaj attı, 24 saattir yemek yemediğini söyledi.
“Ateşkes ilanı bekledim ama Blinken bunu reddetti”
Ailemden yüz kişiye, Gazze'nin her yerindeki 15 bin çocuğa, 30 bin sivile baktığımda, kıtlığı gördüğümde, hükümetimizin, ailemin hayatını gerçekten önemsediğine dair kanıt aradım. Ve bulamadım.
Bakan Blinken'ın erişiminin olduğu, bunu yapma olanağına sahip olduğu bir ateşkesin ilanı için bekledim ama o bunu yapmayı reddetti. Amerika Birleşik Devletleri'nin veto etmeye devam ettiği ateşkes çağrısı için Birleşmiş Milletler kararını beklemeye devam ettim. Sürekli bekledim ama beklentilerimin tersi gerçekleşti.
ABD'nin Ortadoğu askeri rezervinin, bu soykırımda İsrail'in mühimmatını yenilemek için kullanıldığını gördüm. Sadece birkaç gün önce, kıtlık çeken 2 milyondan fazla insana askeri yardım sağlayan Birleşmiş Milletler fonunun acımasızca durdurulduğunu gördüm.
“Filistinlileri insan olarak görmesini istedim”
Bu mektubu Bakan Blinken'a yazdım çünkü onun beni ve Filistinlileri insan olarak görmesini istedim, siyasi bir oyunun parçası olarak değil. Kendisini benim yerime koymasını ve kendisine, hükümetin politikalarının doğrudan bir sonucu olarak ailesinin her gün, her ay öldürüldüğünü görüp görmediğini sormasını istedim.
Blinken hükümetin, bu 100 kişinin ölmesini, geri kalan yüzlerce kişinin acı çekmesini önlemek için bir şeyler yapabileceğini biliyordu. Davetini kabul etmedim çünkü, o kişiyle yüzleşmek için üç dakikanız varken, o kişinin ailenizin ölümünüzden doğrudan sorumlu olduğunu bilerek nasıl aynı odada oturursunuz?
Etik sebeplerle davetini reddettim çünkü eylemler kelimelerden daha yüksek sesle konuşur. Ben de onun bizi insan olarak görmesini, empati kurmasını istedim.”
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 12 bini çocuk, 8 bin 190'ı kadın olmak üzere 27 bin 238 Filistinli öldürüldü, 66 bin 452 kişi yaralandı. Batı Şeria ile Doğu Kudüs'te de 7 Ekim'den beri İsrail güçleri ile yerleşimcilerin saldırılarında 383 Filistinli yaşamını yitirdi.
2023 Filistin-İsrail Savaşı
(AS)