Üç yıl önceki pandemi sürecinde uygulanan sokağa çıkma yasağından fırsat buldukça dışarı çıkmaya çalışan Hataylıların bir bölümü, şimdilerde gideceği evlerini bulamıyor. Nedeni adresi bilmemeleri değil, gidecek bir evlerinin olmaması. 6 Şubat depremleri, Anadolu destanlarında olduğu gibi herkesin bir hikâyesinin olmasına da yol açtı.
Depremle birlikte insanlar sadece canlarını, yollarını aydınlatan yıldızlarını değil, yönlerini gösteren kutup yıldızını da yitirdi. Yöre halkı depremde sadece evlerini, eşyalarını değil, yarınlarını da kaybetti. Şimdi her şeye ‘sıfırdan’ değil, belki de ‘eksiden’ başlamaya çalışıyor.
6 Şubat gecesi art arda 7,5’un üzerinde yaşanan iki deprem, dokuz saat sonra tekrar edince 13 bin 512 ev ya da iş yeri yıkıldı. Aldığı hasar nedeniyle de 75 bin 508 bağımsız bölüm kullanılamaz hale geldi ve yıkım kararı verildi. İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı, deprem sırası ve sonrasında kentte yıkılan ev-işyeri sayısının 27 bin olduğunu ve ağır hasarlı binaların yıkımının sürdüğünü anımsatıyor.
İskenderun Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek de 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan ve yıkım kararı verilen yapıların, İskenderun’da toplam kentsel yapı stokunun yüzde 17’si olduğunu belirtti. Kaymakam Demiryürek, ağır hasar almış binaların yıkımının yüzde 87,41’inin tamamlandığını, kalan 588 binanın da hukuki süreci beklediğini ifade ediyor.
“Yargı kararlarına rağmen yıkım yapamayız”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekiplerince ilçede tespit edilen ağır hasarlı bina sayısının 3 bin 298 olduğunu ve bunlardan 2 bin 704’ünün yıkımının tamamlandığını belirten kaymakam Demiryürek, şöyle diyor:
“Ağır hasarlı bina tespitine, yıkım kararına yönelik vatandaşların açmış olduğu davalar ve bu davalara istinaden verilmiş olan ‘ihtiyati tedbir’ ya da ‘yürütmeyi durdurma’ kararları var. Yargı kararlarına rağmen yıkım yapmamız mümkün değil. Zaman zaman vatandaşlarımız sosyal medya üzerinden de hatta şehir merkezinde görüntülerde yayınlamak suretiyle ‘bu binalar niye yıkılmıyor?’ diye serzenişte bulunuyor. Haklılar ama mahkemede olmalarından dolayı yıkılmıyor. Mahkeme kararına rağmen yıkım yapma gibi bir lüksümüz yok. Önceliğimiz hukuk. Kalan bu yapılar mahkeme kararı sonuçlandıkça tarafımızdan yıkılacak.”
İskenderunluların yaralarını sarmak ve bölgeyi bir an önce normale döndürmek için çalışmaların programa uygun olarak sürdürüldüğünü de söyleyen Demiryürek, kentin sanayisi ve sosyal hayatıyla ayakta kaldığını, bunun da kente çekimi artırdığını, kentteki nüfus yoğunluğunun, geçiş yapan araç sayısının yanı sıra kentsel atık miktarına da yansıdığını ifade etti.
Deprem sonrası ayları geride bırakırken, temeli atılmayan binaların ne zaman teslim edileceği ve yapılacak bina sayısının ne olacağı da belirsizliğini koruyor. 200 bine yakın kişinin konteynır ve çadırda yaşamına devam ettiği Hatay’da artık rutinler ve normaller de değişmiş durumda. Antakya, Kırıkhan, Defne, Hassa ve Samandağ kent merkezleri depremle birlikte yok olurken, İskenderun, Arsuz, Belen, Altınözü de depremden ağır ve orta derecede etkilendi.
En çok göç alan kentler Arsuz ve İskenderun
15 ilçesi bulunan Hatay’da, tüm bölge depremden etkilendi. Arsuz Belediye Başkanı Asaf Güven, ‘orta hasarlı kent’ olarak nitelendirdiği kentte 10 binin üzerinde ev ve işyerinin yıkıldığını belirtiyor.
Arsuz, Hatay’ın yanı sıra Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu ile Ankara gibi İç Anadolu bölgesinde yaşayanların, ikinci konutlarının bulunduğu sayfiye kenti olarak kullanılıyordu. Kent, orta hasarlı yıkımına karşın İskenderun ile birlikte en çok göç alan ilçe konumunda.
Güven, 97 bin kişinin yaşadığı kentte yükselen nüfusun ne olduğunu, kaça ulaştığını bilmediğini ama toplanan çöp miktarı ile karşılaştırma yapılırsa, nüfusun üçe katlandığını düşündüğünü söylüyor. Dostoyevski, ‘Suç ve Ceza’ kitabında, “Herkesin gidebileceği bir yer olmalı. Çünkü öyle bir an olur ki insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir” ifadesine yer vermişti.
Deprem, 1 milyon 699 bin nüfuslu Hatay’da iç göçe yol açarken, on binlerce kişi de il dışına gitti. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a göre, göç edenlerin sayısı 750 bine kadar ulaşıyor.
Hatay’dan gidenlerin geri dönmesine yönelik çeşitli organizasyonlar başlatılırken, deprem mağduru olanlar için yeterli bir çalışma bulunmuyor. Tamamı depremzede olan Hatay’da mağduriyet ayrımının yapılmaması, mağdurların bir kez daha ve daha fazla mağdur olmasına, kayıplarının artmasına yol açıyor.
Eşitlik çabası eşitsizlikle
Basın İlan Kurumu’nun (BİK) yöredeki yerel basına AFAD üzerinden yaptığı şartlı bağış, bu durumu en iyi anlatan örnekler arasında yer alıyor. BİK’in deprem mağduru yayın organlarına katkı sunmak için 4,8 milyon liralık şartlı bağışı ayrım yapılmadan, bölgede resmi ilan alan gazetelere bilgisayar, fotoğraf makinesi, yazıcı olarak dağıtıldı.
Ayrıca bir masa, iki sandalye ve bir koltuktan oluşan mobilya katkısı da verildi. Ancak bu yardım, depremde her şeyini kaybedenle bir tek çay bardağı bile kırılmayana aynı şekilde yapıldı.
Konteynır kentlerde yaşam
Yeni yaşamını konteynırda devam ettirmek zorunda kalanlar, bu durumdan memnun değil. Hoşnut olmadıkları, sadece bu konu da değil. Yaşam alanlarının kentin uzağında konuşlandırılması ve merkeze olan uzaklık da memnuniyetsizlikler arasında.
Sosyal donatı alanlarının bulunmadığı zorunlu yaşam yerlerinin; okul, sağlık ocağı, kütüphane, hastane ve alışveriş noktalarına uzaklığı da şikâyetler arasında. Bir anlamda konteynır kentler, TOKİ’nin inşa ettiği yeşil, sosyal ve kültürel alanlardan yoksun yerleşim birimlerini andırıyor. Ev yerine konteynır, çadır temizliği yapanlar, çamaşır ve yemek sırasına giriyor.
Üsküdar Belediyesi’nin İskenderun’da kurduğu ve kullanımı bittiğinde İskenderun Teknik Üniversitesi’ne bağışlayacağı konteyner kentte kalanlar kısmen şanslı. Çünkü yemekhanesi, sağlık ocağı, kütüphanesi ve çocuk parkı bulunuyor.
Yıkılan konutların yapım bedeli cepten
Yeni yaşam alanı olan konteyner kentte kalan esnaf emeklisi Mennan usta, 8 bin liralık emekli maaşı ile yıkılan evini 1 milyon liranın üzerinde bir harcama ile nasıl yaptıracağını soruyor. Mennan usta, “Yıkılan evimizi kendi paramızla yaptıracağız. Bu nasıl olacak?” sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor.
1 milyon lira civarında ek harcama ile yeniden ev sahibi olabileceklerini anlatan Orhan Y. ise hibe artı kredi desteğinin ev yapımına yetmeyeceğini, insanların evlerine yeniden kavuşabilmesi için günümüz koşullarıyla en az 600 bin lira ile 1 milyon lira arasında ek bir harcama daha yapılması gerektiğini anlattı ve “Bu durum, bizim yıkılan evlerimizi paramızla yaptırmamız anlamına geliyor” dedi.
Kamuda çalışan bir yurttaş ise konteynırdaki yaşamını misafirlik, yaz kampı gibi hissettiğini, birkaç güne evine döneceğini hayal ettiğini, ancak dönecek bir evinin olmadığını söyledi. Aslında bu duygu, birçok depremzede için geçerli. Yaşananlar rüya gibi algılanıyor ve insanlar gerçekleriyle yüzleşemiyor.
Kusurun büyüğü siyasi kararlarda
Mahkemelerde bilirkişilik yapan mimar Sinan Bahadırlı, depremin yıkım büyüklüğünü siyasi kararlara bağlıyor: “Gözlemlediğim kadarıyla mühendislik hataları var. Ancak çok daha fazla görevini yapmaya çalışan yapılar, bulundukları zeminin uygun olmaması nedeniyle tahrip olmuş.”
Teknik ve işçilik hatasını yüzde 20, siyaset ve bürokrasinin kararı üzerine yanlış imar tadilatlarının yıkımda yüzde 80 etkili olduğunu anlatan Bahadırlı şöyle devam etti:
“Yani esas imar planlarının öngörüsüne uyumsuz olarak yapılan, imar plan tadilatlarının sonucu yıkım çok olmuş. Hatay’a genel olarak baktığımızda Hassa, Kırıkhan (Maraş Boğazı) Antakya, Samandağ (Asi Nehri alüvyon arazisi), İskenderun ve havarisinde sıvılaşma riski olan arazilerde deprem zararı daha fazla görülmektedir.”
Hatay’ı bir deprem daha bekliyor
Yaklaşık 200 kilometre uzaklıktaki, Maraş merkezli depremleri en ağır şekilde yaşayan, yer yer küçük ve büyük sarsıntıların devam ettiği Hatay’da ciddi bir deprem daha öngörülüyor. Bu depremin en az iki metreyi bulacak tsunami etkisi yaratacağı da düşünülüyor. Eski Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın 1996 raporuna göre, her 100 yılda bir yıkıcı deprem yaratan Kıbrıs-İskenderun fay hattı 145 yıldır suskun. Bu fayın hareketlenmesi üzerine Hatay’ın İskenderun Körfezi kıyılarında yer alan Samandağ, Arsuz, İskenderun, Payas, Dörtyol ve Erzin, Adana’nın Ceyhan, Yumurtalık ve Karataş ilçeleri olumsuz etkilenecek. Ama bu depreme ilişkin bir hazırlık da yok, tıpkı 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi.
(AB/VC)