Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Biz Metin abimle, dere yanında sohbet ediyorduk. Bir yandan kurbağaların bir yandan derenin sesi geliyordu. Rahatsız oldum da konuşamıyoruz… Kurbağaya taş attım.
“Metin abim dedi ki ‘Sen neden taş atıyorsun ona, yapma’ kızdı bana. Metin abim, ‘bak dere de ses çıkarıyor, ona taş mı atıyoruz. Kurbağa o derenin bir paçası onun da yaşam hakkı var. Taş atma’ dedi. O günden beri ne dereye taş atıyorum ne kurbağaya…”
Nilgün Lokumcu, 31 Mayıs 2011’de Hopa’da polis müdahalesi sırasında yaşamını kaybeden emekli öğretmen abisi Metin Lokumcu’ya dair bir anısını böyle anlatıyor.
Artvin'in Kemalpaşa ilçesine bağlı Dereiçi Köyü’nde Metin Lokumcu’nun evindeyiz.
Lokumcu’nun erkek kardeşi Mete, kız kardeşleri Nilgün, Ayşe, Neşe, Songül ve oğlu Ulaş’la bir aradayız.
Gazete Duvar’dan Filiz Gazi, Evrensel’den Meltem Akyol aileye tek bir soru soruyoruz. “Bize Metin Lokumcu’yu anlatır mısınız?”
Arka fonda, Metin Lokumcu’nun “Yaşam alanlarımı savunuyorum” dediği derenin sesi geliyor.
Derede hidroelektrik santral yapmak isteyen Güngör Elektriğe karşı mücadele eden Lokumcu, 31 Mayıs’ta HES karşıtı eylemde “Dereme suyuma dokunma" diyordu. İddia edildiği gibi elinde taş değil, limon vardı.
Lokumcu’nun ardından ÇED kararına göre mahkeme o dere üzerinde “HES yapılamaz” kararı verdi.
Karadenizliler için ninniye benzeyen, türkülerin, masalların en kıymetli öğesi, yaşamın kaynağı derenin sesiyle anlatıyor Lokumcu ailesi…
“Bizim düğün derneğimiz bu anmalar oldu”
Kız kardeşi Ayşe Bekar, abisi Metin Lokumcu’nun her zaman herkese destek olduğunu anlatıyor:
“Ne yaşadık? Abimi iki üç kelime ile anlatmak mümkün değil. Abimiz her şeyimizdi. Her şeye koşardı, yetişmeye çalışırdı. Biz altı kardeştik, birimiz gitti.
“Lisedeydik, abim çalışıyordu, bizi okuttu. O kadar paylaşımcıydı ki.. Kimse için, şudur budur demezdi. Abim için sağcı solcu yoktu, önce insan derdi.”
Diğer kardeşi Songül’ün sesi geliyor bu kez:
“Komşunun çayı var, ‘hadi Songül gidelim yardım edelim’ der. Hastaneye gitmesi gerek birinin, o götürür. ‘Ben zaten gidiyordum’ der. Böyle biriydi. Şimdi ise düğünümüz derneğimiz anma oldu. Abimin yeri doldurulamaz. Bizim bundan sonra yapacağımız abimiz için uğraşana hizmet etmek.”
Kimi zaman konuşmalar bitiyor, bir sessizlik oluyor. Duyulan tek ses derenin sesi…
“Benim babamı aldılar”
Oğlu Ulaş Lokumcu söze giriyor:
“31 Mayıs’ta buradaki basın açıklamasından sonra beni aradı, ‘durum çok kötü, acayip saldırıyorlar’ dedi. Baba, dedim, altı üstü basın açıklaması. Hopa’da yemek yer gibi basın açıklaması yapılır. Olmayan bir şey değil Hopa’da. ‘Burada değişik değişik insanlar var, tanımadığımız insanlar var’ dedi. “Böyle bir şey görmedim, burada bir şey olacak’ dedi. Baba, ‘dikkat et’ dedim. ‘Oğlum, biz dikkat edersek, burada bir dünya çocuğa zarar gelecek’ dedi. Kaymakamın sözleri var: ‘Bütün gazları kullandık, bütün süreci çok iyi yönettik’ diye. O zaman ‘İmamın ordusu, Hopa’dan defol’ sloganı atıldı. 2016 yılında attığımız slogan başlarına geldi.
“Biz o gün orda, babam, amcam, köyümüzdeki abilerimiz, ablalarımız, benim yaşıtlarım orda bağırıyordu, ‘imamım ordusu Hopa’dan defol’ diye. ‘Ne istediniz de vermedik’ diyordu Erdoğan. ‘Biz orda o vakit bunlar bu ülkeye zarar veriyor’ diye bağırıyorduk. Bize ne yaptılar? Benim babamı, Hopa’nın da Metin abisini aldılar.
“Oğlum derdi, biz bu toprakları atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık. Bizi de bu felsefeyle büyüttü. Orda da öyle oldu, o olmasaydı başka bir insan ölecekti.”
“Senin vicdanın yok mu?”
Ulaş Lokumcu, 13 sanıkla ilgili de konuşuyor:
“Yazılı ifade vermiş hepsi, isterdim karşılarıma çıksınlar. Bana desin ki, ifadesindeki gibi bana emir verdiler, ben emri uyguladım. Ben de sorayım, senin vicdanın yok mu? Bu davayı cezasızlığı götürebilirler, evet ama bizim amacımız biber gazının kullanımına emsal karar çıkarmak. Biber gazı, kimyasaldır.
“Bu bir kişiyi öldürmüştür, bu belgelerle elimizde var. Benim babam öldü, geri gelmeyecek ama bundan sonra olaylarda belki biber gazının kullanımını, içindeki kimyasalları etkileyebiliriz. Bizim amacımız o. Yoksa bu devlet aynı devlet, Gazi olaylarında da aynı devletti, Gezi de aynı devlet. Biz bir çentik atmak istiyoruz tarihe.”
“Ailemiz fişlendi”
“Lokumcu ailesi bir süre fişlendi. Hastaneye gidip de, buna yatak vermeyelim, soyadı Lokumcu, olaylılarını yaşayan yakınlarımız oldu. Devlette ‘Lokumcu’ soyadı kırmızı listedeydi…. Şimdiki Cumhurbaşkanımız, kendisi dedi, ‘Biz İstanbul’a ihanet ettik’ diye. Aynı şekilde Giresun’da geçen yıl olan sel sonrasında Cumhurbaşkanı ‘Bu HES’ler konusunda acaba yanlış mı yaptık’ diye kendi ağzından söyledi. Benim babam bunlara karşı çıkarken öldürüldü.”
Kardeşi Ayşe Bekar’a hapis cezası
Lokumcu kardeşi Ayşe Bekar, beş yıl önce “Hopa’dan Gezi’ye selam” paylaşımı için 11 ay ceza aldığını anlatıyor. “İlk defa burada bahsediyorum, ben hiç konuşmadım. 5 yıl önce abimin acısıyla paylaşmıştım. Hakaret içeriyormuş. Dava Mart’ta sonuçlandı” diyor.
“O zamanın başbakanı seçimden önce bizi aramak istedi"
Kardeşi Mete Lokumcu ise sürekli olarak “Hiçbir insan ölümü hak etmez” diyor:
“Bakın benim kardeşim öldürüldü. Biz altı kardeştik. Bu kadro nasıl bozuldu? Metin, Mete, Neşe, Ayşe, Nilgün, Songül ilk olarak ailemize bir ölümle karşılaştık.
“Bu çok acı bir olay. Kardeş acısını biz orda yaşadık. Biz hazır değildik bu olaya. Hiç kimse hazır değildi. Şokunu atlatmak çok da kolay olmadı. Seçimde iki oy uğruna bu kadar yalan konuşulmaz, elinde limon görünüyor, limonu taş diye söylediler. Kim söyledi? Taklacı medya, sarayın dalkavukları.
"‘Beni de alın götürün, kurtarın memleketi’ diyen, elleri arkasında olan bir adama limon gazı sıkmanın anlamı var mı? Metin hoca da kalp yetersizliği vardı, yok astım vardı diyorlar. Metin hoca dağda gezerken arkasından yetişemiyorduk. Minare çalan kılıfını uydurur ya...
"Çıkmış dönemin Başbakanı o zaman şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ruşen Çakır’ın sorusuna yanıt olarak diyor ki, “Sayın başbakanım bir öğretmen arkadaşımız öldü. Ailesine baş sağlığı dileseniz olmaz mı?” diyor. Başbakan diyor ki “Bir öğretmenin elinde taş olur mu?” Bir başbakanın bunu söylemesi bu yalanı söylemesi normal mi?” Utanmıyor mu?"
“Lokumcu morgdayken Erdoğan Batum’daydı”
“Bir tezgâh vardı. Metin Lokumcu’nun yanında binlere insan da ölebilirdi. İmamın Ordusu geldi Hopa’ya. Ertesi gün Ruşen’in canlı yayınından sonra ben de katıldım NTV’ye dedim ki, “iki oy için neden yalan konuşuyorsunuz” dedim.
"“Siz gelmeden önce Metin Hoca morgdaydı” dedim. Hemen yayın kesildi. Onlar bu yalanlarına devam ediyorlar. Aynı yalana devam ediyorlar.
‘Bir insan iki oy alsın diye bir insan öldürülür mü?’
“Bir insan iki oy alsın diye başka bir insanın canına kıyar mı? Ambulansın içine biber gazı sıkıldı.
“Ondan sonra gidiyorsun hastanenin içinde Hopa halkını jandarma koruyor. O sırada üç tane okulun olduğu yerde 2 bine yakın mermi atıyorsun.
“Karşındaki insanda çakı bile yok. Hopa’ya eşkıya indi diyorlar ya Hopa’ya maganda inmişti.
“Seçimden bir gün öne özel kalem müdürü arıyor diyor ki “onun adına sizin adına arıyorum önceden aranıyorum sayın başbakan arayacak” diye haber veriyorlar. Ben buna çok sert yanıt verdim. Ben böyle bir baş sağlığı duymak istemiyorum…”
Mete Lokumcu’nun sözleri sonrası ailenin anlatımları sürüyor…Metin Lokumcu’nun deresinin sesi geliyor…
(EMK)