Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin tarihine ilişkin söz söylemek, hem kıymeti oldukça büyük bir mücadele geçmişinin olması nedeniyle iddialı, hem de bugünlerde oldukça anlamlı bir zemini temsil ediyor.
Fazla iddialı olmamasını umarak, bu mücadelenin içinde, herhangi bir alan işgal etmeden dayanışmaya ve tartışmaya özlem duyan iki vicdani retçi olarak, bugün vicdani ret hareketinin kısa direniş tarihini, üstüne çok da yeni bir şey eklemeksizin, yalnızca bugünlerde yeniden hatırlatabilmeyi ve hiç karşılaşmayanların kulaklarına su kaçırmayı umarak yazmaya heveslendik.
Bu girişimi, bir direniş tarihi olarak adlandırmamız, bilinçli bir tercihi yansıtıyor. Bunun nedeni, vicdani ret hareketinin tarihini ele alan tezlerin ve kitapların neredeyse tamamına yakınında kaleme alınan tarihçelerin, Türkiye’de ve Dünya’da ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri bütünlüklü bir şekilde aktarmadığına dair gözlemimize dayanıyor. Daha sadelikle ifade etmek gerekirse, vicdani ret hareketinin tarihinde önemli bir direnişe dair bir pasajı okurken “o sırada Türkiye’de veya Dünya’da neler oluyordu?” gibi bir sorunun yanıtını bulabilmek olanaklı olmuyor.
Tarih yazınlarını incelerken, fark ettiğimiz bir diğer şey ise, vicdani retçi kadınlar, LGBTİ+lar ve çocuklar gibi farklı mücadele hareketlerinin bakış açıları, yayınları ve eylemlilikleri, tarih yazının da yeterince görünür olmuyor.
Bu yazıda, kendi kanaatlerimiz çerçevesinde, vicdani ret hareketinin mihenk noktaları sayılabileceğini düşündüğümüz direnişleri yeniden hatırlatmaya çabalayacağız. Bununla birlikte bu yazının ardından Türkiye’deki ve Dünya’daki gelişmelere de mercek tutan bir tarih anlatısına olan ihtiyaca dair sorumluluk alacağımızı ifade etmek istiyoruz.
1990’lar: Militarist düzene karşı anti-militarist müdahaleler
Hemen hemen herkesin bildiği üzere vicdani ret kavramı herkesin gündemine önce 1989 yılının sonunda Tayfun Gönül’ün, bir buçuk ay arayla da 1990’ın başlarında Vedat Zencir’in, kendini anarşist olarak tarif eden Sokak Dergisi’nde anti-militarist bir çerçeveyle vicdani retlerini açıklamasıyla birlikte girdi.[1]
Vicdani retçilerin açıklamalarını yaptığı dönem devletin “terörle mücadele” anlayışının ön planda olduğu, faili meçhullerin, kayıpların, cinayetlerin yaşandığı karanlık bir dönemi temsil ediyor. Yalnızca 93 yılında Turgut Özal’ın barışa dayalı bir yaklaşım içinde olmasıyla birlikte PKK ilk kez ateşkes ilan etti.[2] Ancak Turgut Özal’ın aynı yıl yaşamını kaybetmesinin ardından Tansu Çiller başbakan seçildi ve çatışmalar aynı hızla devam etti.
1992 yılında Savaş Karşıtları Derneği kuruldu. Valilik, SKD tüzüğünün amaç maddesinde yer alan “militarizme karşı olmak” ifadesinin, ‘Türkiye’de militarist bir yapı olmadığı gerekçesiyle çıkarılmasını talep etmiştir. Karşılıklı yazışmalar sonucunda bu ifadeyi de ˘değiştirmeye yanaşmayan dernek İzmir Valiliği tarafından 9 Ekim 1993’te feshedildi.
Türkiye’de anti-militarist odağa sahip ilk dergi olan “Bakaya Dergisi” derneğin kapatıldığı tarihe dek yayınlandı. 90’larda pek çok dergi yayınlandı. 15 sayı çıkaran “Savaşa Karşı Barış” dergisi, “Nisyan” isimli bir başka dergi çıkarıldı. Bu dergilerle ilgili soruşturmalar ve tutuklamalar da gerçekleştirildi.
SKD’nin kapatılmasından 2 ay sonra devlet kamusal alanda ilk kez geniş kitlelere ulaşabilecek vicdani ret fikrine karşı beklenmedik derecede büyük bir reaksiyon gösterdi. 8 Aralık 1993’te ulusal yayın yapan HBB televizyonundaki Anten programında SKD’nin eski başkanı Aytek Özel ve vicdani retçi Menderes Meletli ile yapılan söyleşi yayınlandı ve vicdani ret hakkında tüm ülkenin izleyebileceği ilk yayın olan bu program kamuoyunda ciddi yankı uyandırdı.[3]
Programdan sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in emriyle program ve katılımcıları hakkında askeri mahkemede dava açıldı.
Bu davayı birkaç kişiye verilen hapis cezalarından çok daha önemli hale getiren şey ise, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) görevsizlik kararı vermesinin ardından 24.12.1994 tarihinde verilen İçtihatı Birleştirme kararı ile sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önünün açılmış olmasıdır. Dahası 60 yılı aşkın bir süre boyunca kullanılmayan, Ceza Kanunu’nun “halkı askerlikten soğutma” maddesi bu dava ile birden askeri yargı kapsamına alınmış ve davaların tek elden Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’nce Ankara’da yürütülmesine başlandı.[4]
İstanbul Savaş Karşıtları Derneği (İSKD)[5], 17 Mayıs 1994’te Tabipler Odası’nda dört kişinin vicdani reddini açıkladığı bir basın toplantısı yaptı.[6] Osman Murat Ülke’nin de dahil olduğu birçok kişi Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’nde yargılandı ve tutuklandılar. Dört aktivistin tutuklanmasının ardından da kapatıldı.
İzmir Savaş Karşıtları Derneği kuruldu. Çok kısa bir süre sonra “Türkiye’de Askeri Yargı” başlıklı bir kitapçık yayınladı ve “Askeri Yargıya Hayır, Aytek Özel’e Özgürlük” başlıklı bir kampanya başlatıldı. Derneğe onlarca dava açıldı.
İzmir’deki dernek, barış yemeği, barış atölyesi gibi etkinliklerin yanı sıra, Kürt’lere ve/veya azınlıklara karşı saldırılara ilişkin anti-faşist alarm kampanyası başlattı. İzmir’de “Arkadaşına Dokundurtma”, İstanbul’da ise “Arkadaşıma Dokunma” başlıklı kampanyalardı bunlar. Kampanya çerçevesinde bir telefon hattı kuruldu, bir yerde ırkçı-milliyetçi saldırı olursa herkesin birbirine haber vermesi ve hemen bir araya gelinmesi hedefleniyordu. İzmir’de Kürt’lere yönelik saldırılara dair hızlı reflekslerin gerçekleştirildiği pek çok eylem düzenlendi.
Bu baskıların, TBMM’deki muhalefet partilerine de bir etkisi oldu. İlk kez, Demokrasi Partisi(DEP) tarafından vicdani ret hakkına ilişkin yasa tasarısı sunuldu[7] Sosyal Demokrat Halkçı Parti(SHP), sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçmek için bir yasa tasarısı sundu ancak bu yasa tasarıları kabul edilmedi.[8]
1996 yılında Osman Murat Ülke, vicdani ret nedeniyle tutuklanan ilk isim oldu. Askeri cezaevinde zorla asker kıyafeti giydirilmek istendi, direndi ve açlık grevine başladı. Askeri birliğe götürülüyor, her defasında birlik içinde de tutumunu sürdürüyordu. Tam sekiz kez “emre itaatsizlik” suçuyla suçlandı. Osman Murat Ülke, 1997 yılında AİHM’de vicdani retle ilgili Türkiye’ye karşı ilk başvuruyu yaptı.
Barış İçin Kadın Girişimi ilk kez 1996 yılında kuruldu.[9] Barış İçin Kadın Girişimi, öncelikle Türkiye’de o sırada yoğun bir şekilde yaşanan ve adına savaş denebilecek ortama karşı kuruldu ve pek çok gündemi vardı. Bu gündemler arasında vicdani red, zorunlu askerlik başlığı da yer alıyordu. Kadınların vicdani reddini açıklamaları 2000’lere dayansa da anti-militarizme dair tartışmaları ve eylemlilikleri elbette ki çok daha büyük bir geçmişe dayanıyordu.
1 Aralık Dünya Barış Tutsakları ile Dayanışma Günü”nde Eskişehir’de kadınlar, Osman Murat Ülke’nin cezaevinde olduğu sırada cezaevi yakınında piknik yaparak dayanışma etkinliği düzenlediler.[10]
1990’larda militarizme dair tartışmayı yapan bir diğer hareket de LGBTİ+ hareketidir. Sevgili Yıldız Tar kaleme aldığı “Mehmet Barış’ı Seviyor” başlıklı yazısında, 1994’te yayın hayatına başlayan KAOS GL dergisinin ikinci yılında LGBTİ+’ların vicdani ret ekseninden zorunlu askerliği tartışmaya başladığının, 1997-1998 yıllarında ise dergide yazıları yer alan LGBTİ+ların açıkça vicdani redde çağrı yapmaya başladıklarının izini sürüyor.[11]
Bir diğer deyişle, anti-militarist mücadele, zorunlu askerlik, vicdani ret pek çok hareketin de gündeminde tartıştığı, karşı çıktığı bir çerçeveyi temsil ediyor.
Vicdani ret hareketi, eylemliliklerine dergilerin yanı sıra tiyatro grupları kurmak, şenlikler organize etmek gibi yöntemleri de dahil ederek ilerledi.
1996’da İzmir Savaş Karşıtları Derneği çatısı altında bir tiyatro grubu kuruldu, Miğfer ve Savaş Düşlerimi Çaldı başlıklı iki tane oyun çıkarıldı. İzmir’deki ilkokullarda sergilendi.
1996 yılında Antimilitarist İnisiyatif (AMİ) kuruldu, Uluslararası Savaş Karşıtları (WRI) gibi örgütlerle yurt dışında dayanışma ağları oluşturuldu. Almanya’da Türk ve Kürt vicdani retçiler toplu ret açıklamaları yaptı.
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 50. yılında, beyannamenin her bir maddesi için Dünya’da bir kişiyi sembol isim olarak seçiyordu.
1998 yılında Osman Murat Ülke, İfade Özgürlüğü ile ilgili maddenin sembol kişisi olarak seçildi ve uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu.
15 Mayıs Uluslararası Vicdani Retçiler Günü’nde toplu ret açıklamaları yapmayı gelenekselleştiren bir yaklaşımın yanı sıra vicdani retçiler şenliklerine dair, mizah ile iktidarın altını boşaltmayı temel alan pek çok etkinlik de 90’larda başladı. 1998’de İstanbul’da 400 kişinin katıldığı, 2000 yılında ise 1.000 kişinin katılımıyla vicdani retçiler şenliği düzenlendi.
Yarın: Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin kısa direniş tarihi - 2
(AY/AG/EMK)
[1] vicdaniret.org’un web sitesinde yer alan ret açıklamalarının tarihleri esas alınmıştır ancak başka kaynaklarda
Tayfun Gönül’ün açıklaması tarih olarak 1990 olarak da yer almaktadır: “Türkiye’nin İlk Vicdani Retçisini
Hatırlayın”, 18 Şubat 2012, Bianet: https://bianet.org/haber/turkiye-nin-ilk-vicdani-retcisini-hatirlayin-136260 - Erişim Tarihi: 01.10.2024
[2] “PKK nasıl kuruldu, nasıl bugüne geldi?”, 12.05.2025, BBCi Hatice Kamer: https://www.bbc.com/turkce/articles/c8xgl1vqwdro
[3] “Türkiye’de ve Dünya’da Vicdani Ret”, Barış Esmer, Propaganda Yayınları: https://serdargunes.files.wordpress.com/2011/11/turkiyede-ve-dunyada-vicdani-ret.pdf
[4] “Çarklardaki Kum: Vicdani Red”, Yay. Haz. Özgür Heval Çınar, Coşkun Üsterci, 2008, İletişim Yayınları.
[5] “İzmir Savaş Karşıtları Derneği, Bir Sözel Tarih”, Can Başkent, Mart 2014, Propaganda Yayınları:
https://books.google.com.tr/books?id=XLH0AgAAQBAJ&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_ge_summary_ r&cad=0#v=onepage&q&f=false
[6] “Vicdani Ret: 25 Senedir Halkı Askerlikten Soğutuyorlar”, Elif İnce, 11 Aralık 2014, Bianet: https://bianet.org/bianet/vicdani-ret/160695-vicdani-ret-25-senedir-halki-askerlikten-sogutuyorlar#_ftn9 – Erişim Tarihi: 01.10.2024
[7] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/
[8] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/
[9] https://feminisite.net/index.php/2007/01/baris-icin-kadin-girisimine-kisa-bir-bakis/
[10] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/
[11] https://demos.org.tr/lgbti-hareketinde-barisin-patikalari-2-mehmet-barisi-seviyor/










