“Halkına karşı örgütlenmiş devlet bilincine isyan meşrudur” yazılı bu döviz dün akşam CHP’nin İmamoğlu’nun tutuklanmasının 100. Günü nedeniyle Saraçhane’de düzenlediği mitingde sorun oldu. Daha doğrusu polis bu dövizi “sorun haline” getirdi.

Oysa Miting için Beyazıt Meydanı’nda toplanan üniversiteli öğrencilerden birinin taşıdığı bu döviz, Beyazıt’tan Saraçhane’ye kadar yürüyüş boyunca sorun olmadı.
Dövizi taşıyan üniversite öğrencisi, “Bu dövizden neden rahatsız oldunuz, ben yazmadım bu sözü vardı zaten” diye ikna etmeye çalışsa da olmadı, neler oldu neler? Anlatacağım.

İmamoğlu’nun tutuklanmasının 100. gününde önce CHP Kadın Kolları Beyazıt Meydanı’nda bir araya geldi. Ellerinde tutuklanan kadınlar başta olmak üzere İmamoğlu’nun da fotoğraflarını taşıyan kadınlar “hak hukuk adalet” sloganı ile yürüdü. Yürüyüşte CHP Milletvekili Hukukçu ve Edebiyatçı Türkan Elçi ile CHP Kadın Kolları başkanı Dr. Asu Kaya da en öneydi.

Kadınlar Saraçhane’ye varmak üzereydiki Beyazıt Meydanı’nda farklı noktalara çağrı yapan ve sonrasında bir araya gelen binlerce öğrenci yürümeye başladı. Elbette eksik olur mu polisler de peşlerinden.
Polis her uyarı yaptığında gençlerden “Kadınlar öldürülürken polis nerdeydi?” Sloganı yükseldi. Polisler ise “Dikkat dikkat polis konuşuyor” cümlesini hep “Diplomasız Tayyip” sloganı yükseldiğinde yaptı.
Gençlere, lokantalarda, cafelerde oturan yurttaşlar da alkışlar ve “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları ile destek oldu. Gençlerden de zaman zaman “Şeriat isteyen defolup gitsin” sloganı yükseldi.
Solcu, sosyalist gençlerin nefreti büyüten değil, yaşamı savunan bir dille sokakta olması, küfürsüz, cinsiyetçi olmayan, transfobi ve homofobiden uzak bir söylemi tercih etmeleri yürüyüşün en umut verici yanlarından biriydi.

Yaklaşık yarım saat sonra Saraçhane girişine gelen gençler ve polis arasında yoğun olarak sözlü zaman zaman fiziksel tartışmalar oldu.
Az önce sözünü ettiğim döviz de tam olarak burada sorun oldu. Polis inatla bu dövizi alana alamayacağını söyledi, gençler direndi.
CHP’li görevliler ve milletvekilleri Yunus Emre ile Ali Gökçek geldi. Gençlere ve polis arasında diyalog başlattılar. Sonuç olarak, arama noktalarından arama yapılmaması konusunda ortaklaşıldı. Daha doğrusu aramayı CHP’den görevlilerin yapması konusunda uzlaşıldı. Uzlaşma sağlanmış binlerce insanın bir araya geldiği mitinge gençler de katılacaktı. Bir kaç öğrenci arama noktalarından geçmişti ki “Hüseyin ve Mahir” pankartlarının yırtıldığı haberi geldi.
Bunun üzerine gençlerden 1968’i sahiplenen sloganlar yükseldi ve geçiş yapmaktan vazgeçtiler. Yeniden tartışmalar başladı. Gençler, oldukça haklı bir noktadan “Pankartlarımız yırtıldı içeri girmiyoruz” derken, polisler “ne var yani” diye ısrar etti. CHP’li görevliler ve milletvekilleri aradan çekilmek zorunda kaldı. Bu kez Mahmut Tanal geldi. Milletvekilleri Tanal ve Emre sık sık polisle tartıştı fakat polisler ikna olmadılar. Gençler içeri giren arkadaşlarını da yanlarına davet ettikten sonra miting alanından sloganlarla ayrılmaya karar verdiklerini açıkladı.
Onurlu, dürüst ve dostane tam olarak devrimci bir duruşla ordaydılar. Hiçbir arkadaşlarını geride bırakmadıkları gibi devrimci önderlere de sahip çıkmaktan bir adım geri atmadılar.
Sol örgütlerden gelen, sosyalist gençler bir turnasol gibi. Bir direnişte, mücadelede gençler, gençlik yoksa umut azalmış gibi. Gençler, gençlik değişimin kendisi çünkü. Maalesef sol sosyalist gençlerin alandan ayrılması bence alanı daha güvencesiz bir hale getirdi.
Çünkü geriye üslup bilmeyen, kendileri ile polis arasında diyalog kurmak isteyen çoğu kişiye karşı hareket eden, maalesef aşırı derecede küfürlü konuşan bir grup genç kaldı.
Kurt işareti yapan, sanırım herkese düşman olan bu gençlere dair öncelikle kendi bağlı bulundukları sanırım Özdağ’ın Zafer Partisi’nin hareket geçmesi gerekiyor. Bu gençleri, iyilik ve güzellikte bir araya getirmek, dönüşmelerini sağlamak, kapsayıcı bir şekilde yaşayabileceğimizi anlatmak önce Özdağ’ın görevi. Memleket hepimizin, hepimize yeter. Bu ve bir sürü düsturu anlatmak, bir arada yaşama kültüründen söz etmek….
Öyle ya sonuçta Özdağ, Gezi davası kapsamında 2017'de tutuklanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala için, "Masum olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Keşke daha önce sahip çıksaydım" dediğine göre o da hukuk ve herkes için eşit ve adil bir yaşamın hak olduğunu anladı. En azından biraz olsa!
"Cunta lideri"
Alana girmeden ayrılmak zorunda kalan binlerce gencin peşine takılıp onları haberleştirmek derdine düşündüğüm için bu kez Özgür Özel’i dinleme şansını yakalayamadım.
Açıkçası, gündüz saatlerinde LeMan’a yönelik saldırılara karşı cesaretle konuşan ve insan hakları savunuculuğu konusunda birçok lidere örnek olabilecek bir duruş sergileyen Özgür Özel’in miting konuşmasını merak ediyordum. Sonrasında haberi okuduğumda gördüm ki, “Bu meydanın ötekisi yoktur” diyerek sadece toplumsal barışa değil, siyasetin diline de yeni bir seviye kazandırmış. Çıtayı bir kez daha yukarı taşıdığı çok açıktı.
Özel’in konuşmalarında en başından beri, tek bir mücadele hattı görmüyorum açıkcası. Önce elbette iktidara karşı mücadele veriyor, “cunta lideri” diyor. İktidar ve çevresinin “geri adım at da biz de ses etmeyelim” minvalindeki mesajlarına kulaklarını tıkamış durumda.
Sonrasında ısrarla kendisine karşı sabit gözlükler takmış olanlara dair konuşuyor. “Gökkuşağı” diyor, “kadınlar” diyor. Sonrasında ve konuşmasında da söylemese de benim anladığım kadarı ile Özgür Özel ve ekibi bu duruşu ile yıllardır sola park edip solda durmayan CHP’nin geçmiş pratiklerine ve onların temsilcilerine karşı da mücadele ediyor. Belki de en zorlu mücadeleyi değişime karşı direnen bu kesimlere veriyor.
Sola park etmek derken şunu demek istiyorum: Kendini solcu, sosyal demokrat gibi tanımlayıp yıllarca bu kimlikten oy devşiren ama emek, özgürlük, eşitlik gibi solun temel değerlerini ne savunmuş ne de siyaset pratiğine taşımış yapılar…Belki de en zorlu mücadeleyi, işte bu değişime direnen kesimlere karşı veriyor.
Mitinge katılanlardan edindiğim izlenim şu oldu, CHP’nin olmasa da (büyük kısmı için olsa da) yurttaşlar için ok yaydan fırlamış durumda. Yurttaşlar değişim istiyor. Yoksulluğa tepki, adalet beklentisi, eşit yaşam talebi çok yoğun.
Dün akşam 50’yi aşkın miting katılımcısı ile sohbet etme şansım oldu. Neden bu mitinge olduklarını sorduğumda çoğunun bir endişe içinde olduğunu gördüm. Hukuksal güvencelerinin kalmadığını söylüyorlardı. Çoğunun ortaklaştığı iki talep ise netti: Parlamenter Sisteme dönüş ve laiklik.
"Gazetecileri bırakın"

Mitingde Özel’in konuşması bitmişti ki yine Bozdoğan Kemeri’nin orada büyük bir saldırı dalgası başladı. Gençler, direndikçe polisler saldırdı. CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz geldi, polise geri çekilmelerini söyledi. Çekilmediler, biber gazı, tazyikli su ve kalkanlarla saldırdılar.
CHP İl Başkanı Özgür Çelik geldi bu kez. Gençlere “Bizim görevimiz sizi buradan güvenlikli bir şekilde çıkmak” dedi. Gençler, “Başkanım her çarşamba eylem yapalım eve dönmeyelim” diye seslendi.
Cumhuriyet’ten İrem Karataş, Engin Deniz ve Erdem Öktem gözaltına alındılar. Ters kelepçe ile. Dakikalarca dışarıdan “gazetecileri bırakın” diye seslendik. Milletvekilleri araya girdi. Karataş ve Öktem Saraçhane’de bırakıldılar, Engin Deniz İpek ise sağlık kontrolünden sonra serbest bırakıldı. Öktem, ilerleyen saatlerde sahada kalan gazetecilere yaşananları anlattı: “Biz arkadaşımızı bırakın derken gözaltına alındık. Onu almadan gitmeyecektik. Bizi de gözaltına aldılar.”
Sağduyu ve hukuk
Böyle çatışmalı eylemlerde daha çok, alanda çalışırken kurum, politik görüş fark etmeksizin tüm gazeteciler için ses çıkarmak, söz söylemek biz gazetecilerin geleneğine dönüştü.
Gece boyunca 42 gencin gözaltına alındığını öğrendik. Yaşanan bu gelişmenin ardından, gün içerisinde gençlerin serbest bırakılmasını bekliyoruz. Hukukun, ifade özgürlüğünün ve adaletin tesisi için bu sürecin sağduyuyla yürütülmesi de elzem.
Gençler, memleketin geleceğini şekillendirecek umut ve inanç kaynağı. Tıpkı yazının başında sözünü ettiğim o dövizi kararlılıkla taşıyan, korkmadan sesini yükselten, devrimci bir ahlaka sahip olan gençler gibi…
Kadına, çocuğa, hayvana ve insana dair eşit, adil ve özgür bir yaşam düşleyen o gençler ve o gençlerin hayalleri sadece kendileri için değil, bu topraklarda onurlu bir yaşam isteyen herkes için. Ve biz biliyoruz ki, geleceği inşa edecek olan da cesaretle direnenlerin ortaklaşması.
(EMK)









