Bir yazar olduğunuzu ve sizinle aynı ana dili bilen veya bilmeyen binlerce kişi ile karşılıklı konuştuğunuzu hayal edin.
Şöyle yani, siz bir cümle söylüyorsunuz, karşınızdaki binlerce kişi de aynı anda size yanıt veriyor.
Yazar olarak sizin, farklı farklı dillerde söylediğiniz her cümle, bu dili bilenler ve bilmeyenler fark etmeksizin karşınızdakilerce anlaşılıyor ve tek bir ağızdan size yanıt veriliyor. Herkes farklı bir dili konuşuyor fakat “adı konulmamış”, tınısı henüz tam olarak anlaşılmamış bir dilde anlaşılıyor, buluşuluyor. Büyülü bir atmosfer.
Dün akşam, sanatçı Rewşan Çeliker de Bostancı Gösteri Merkezi’nde tam olarak dinleyenlerine bunu yaşattı.
Kürtçe, Arapça, Ermenice bilen veya bilmeyen binlerce kişi, aynı anda Rewşan’a yanıt verdi. Öncelikle hemen her şarkıda…Fakat sonrasında özellikle Rewşan’ın söylemeye başlamadan önce “Lütfen ben söyledikten sonra siz de şöyle karşılık verin” dediği “I Hay Lê Lê” şarkısından sonra.
Bir yazar gibi büyülü bir etki bıraktığını anlatmaya çalıştığım durum da burada başlıyor. Sevgili Rewşan bu cümleyi Kürtçe bize sorup “başe” diye seslendiğinde, salonunun tamamından hepimiz Kürtçe anlıyormuşçasına “başe başe” diye yanıt geliyor. Rewşan Kürtçe konuşuyor fakat yaptığı şey tam olarak binlerce kişiyi müziğin “sınır”ları olmayan, aşan büyülü dünyasında ortaklaştırmak.
Mesela Rewşan “Ez ne dîn im ne hayha me” diyor. Salon haykırıyor: “Hay lê lê, hay lê lê, hay lê lê dînê”
Rewşan devam ediyor: “Ser xanîkê xwe palda me…” Salonda oluşan doğal koro başlıyor yine “Hay lê lê, hay lê lê, hay lê lê dînê…”
Daha önce tanımadığım yanımda oturan kadın arkadaş bana hemen çeviri yapıyor “dînê deli demek..."
Bu görevi de sanatçı Rewşan verdi aslında tüm salona.
Binlerce kişinin alkışlarında beyazlar içindeki kıyafeti ile sahneye çıktığında ilk olarak Kürtçe konuştu dedi ki, “Merhaba sevgili dostlar hoşgeldiniz sefalar getirdiniz. Bu gece için çok çalıştık bütün ekip olarak hepimiz çok heyecanlıyız. Bu geceyi sizinle paylaşmak onur. Başım gözüm üstüne geldiniz, hoşgeldiniz..."
Dinleyenlerini “başım gözüm üstüne geldiniz” diye karşılayan Rewşan’ın dinleyicileri de onun kadar nezaketliydi. Rewşan’ın mikrofonu bozulunca “İrfan abi mikrofonumu sabitler misin?” diye destek istedi. İrfan Abi geldi sahneye mikrofonu düzeltti. Binlerce kişiden ses yükseldi “İrfan abi spas, teşekkürler…”
Sonra yine devam etti Rewşan Kürtçe, salona sordu:
“Daha önce benim konserime gelen var mı?”
Dinleyenlerin bir kısmı elleri kaldırdı. Sonra yine sordu Rewşan, “Benim konserime ikinci kez gelen var mı?” Bu kez salonun daha büyük kısmı ellerini kaldırdı.
Devam etti Rewşan, “Kürtçe bilenler el kaldırabilir mi?”, "Peki bilmeyenler el kaldırabilir mi?"
Salonun bir kısmı ellerini kaldırdı. Rewşan dedi ki “Bilenler bilmeyenler, herkes birbirini tanıdı, lütfen şarkıları yanınızdakilere çevirin…”
Rewşan’ın bu cümleleri de salondan büyük alkış aldı daha önce birbirini tanımayan binlerce insan, müziğin sınırsızlığında, kimliklerin sınırsızlığında böyle buluştu.
Rewşan’ın şarkılarının kliplerinde hep büyülü, masalsı bir atmosfer vardır. O videolarında yarattığı anlatımı, müzikte kurduğu büyülü dünyayı, videolardan alıp getirip İstanbul’un göbeğine binlerce kişinin odağına taşımayı başarmıştı. Gökçe Nur Karaaslan'ın stil danışmanlığındaki sahne kıyafetleri ile de muhteşemdi.
Şarkıyı söylemeden önce mutlaka hikayesini anlatması, dinleyenleri ile kurduğu göz teması, her birine göstermiş olduğu ilgi, sahne arkadaşlarına olan tutumu ve hepsinden önemlisi dinleyenleri ile yakaladığı karşılıklı saygı dengesi onun en önemli özelliği.
Rewşan konserde, dinleyicisini sadece sesi ile müziğin büyülü dünyasında dolaştırmıyor, aynı zamanda çaldığı birbirinden farklı enstrümanlarla da müzik şöleni yaşatıyor.
Dinleyicileri ondan istek şarkı da istedi; "Gule" diye pankart açan mı deseniz, "Rewşan sevdiğim kızı bana iste" diye seslenen mi?
Konsere gelenler, sevdikleri bir sanatçıyı izlemekten ziyade, kimi zaman evlerine konuk oldukları arkadaşlarına yine bir akşam ziyaretine gitmiş gibilerdi...Hikayelerin anlatıldığı şarkılardan birbirine eklenmiş derdi de dermanı da benzer olan bir sohbet halkasıydı bu. Herkesi yeteri kadar tanıdığınız bir halka.
Bir dönem onun için “Kürtler’in kadife sesli kadını”, “Kürtler’in Sezen Aksu’su” gibi benzetmeler yapmışlardı. Bir söyleşimiz öncesinde onu onurlandırmak adına yapılan bu benzetmelere birlikte gülümsemiştik.
Uzun yıllardır dinlemekten büyük keyif aldığım sanatçı Rewşan’ı 25 Nisan Perşembe akşamı ilk kez sahnede izleme şansını yakaladığımda o cümleler aklıma geldi...
Rewşan, Kürtçede “aydınlık” demek…
Sınırları aşan müziği, kültürleri eşit ve yan yana buluşturan tarzı, mütevazi kişiliği ile binlerce kişinin kalbine dokunan bir isim Rewşan.
Konser boyunca, çaldığı enstrümanlar ve çoğunluğu Kürtçe olmak üzere söylediği Arapça ve Ermenice şarkılarla o sahneden izleyenlerinin kalbini okumayı bir kez daha başardı: O yeryüzünün Rewşan’ı…
Sahne ekibi
Guitar: Ahmet Süngü @thescientist
Drums: Erkal Öztürk @erkalozturk
Bass: Hakan Gürbüz
Keyboards: Özge Sorgun @ozgesorgun
Clarinet: Mehmet Ali Orman @mehmetaliorman
Percussion: İsmail Altunbaş
Asma Davul: Selim Ayaz @selimayaz0
Erbaneler: Defjen Müzik Ekibi
Yaylılar: İstanbul String
Producer: Rewşan
Music Director: Hakan Gürbüz
Sound Engineers: Alper Akdağ @alper_akdag Selim Balcı @selimbalci İsmail İlgün @ishmaelilgun
Light Design: Kubilay Can Baykal @agit
Rodi: İrfan Balaban
Costume: Sandrom Fashion
(EMK)