Hangi yorgunluğu seçiyoruz? Hangi yorgunluk yaşamımıza anlam katabilir?
Günlerimiz oy saymakla geçiyor… Oylarımızı sayarak yaşamaya alıştırıldığımız bir ülkede normalmiş gibi yaşamaya alıştırılmış gibiyiz.
Her şey olağanmış gibi gelen ve her seçimden sonra ortaya çıkacak sonuçlar için endişelerin hâkim olduğu bir ortamda, kimin kazandığı veya kimin kaybettiği tekrar tekrar oyların sayılmasıyla belli olacak ve böylece demokratik düzen varmış ve normalleşecek gibi gelen anormal demokrasi anlayışımızın etkisindeki yaşamlarımızda haklarımızı ve özgürlüklerimizi yitiriyoruz.
Özgürlüklerimiz, haklarımız ve gerçek anlamda güvenliğimiz ve artık serbest seçim hakkımızla ortaya koyduğumuz özgür irademiz olağanüstü hâl rejimine terkedilmiştir.
Olağanüstü hâl rejiminin olağanlaştırılmasıyla sonuçlanan ve olağanüstü dönemlerde hak ve özgürlüklerimizi kısıtlamayı ve ortadan kaldırmayı başaran siyasi ve ekonomik iktidarların gücü baskındı. Mücadelemiz azdı, eksikti ve kaybettik. Ben, sen, o, biz, siz, onlar endişe, korku, tutuklanma ve ceza tehditlerinin hâkim kılındığı ortamlardan ziyadesiyle etkilendik. Yaşamın her alanındaki olağanüstü haller, olağanlaştırıldı; itiraz ettik, karşı çıktık ama başaramadık. Sevinmeyi unuttuk.
Demokrasimiz olağanüstü hale emanettir. Sahiplerine iadesi gerekiyor. Birlikte ne yapabileceğimize bakmanın vaktidir.
Oyları tekrar tekrar sayarak kimin kazandığını veya kaybettiğine tekrar tekrar karar verecek olan iktidarlar değil oy sahipleridir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf olan devletler ve seçilmiş hükümetler yasama organının oluşması için, gizli oyun kullanıldığı, makul aralıklarla gerçekleştirilen ve halkın görüşlerini özgürce ifade edebileceği koşulların sağlandığı serbest seçimleri yapmayı üstlenirler (AİHS Protokol No.1 Madde 3). AİHS ve AİHM kararlarıyla serbest seçim hakkı bireysel haklar içinde yer almayı başarabilmiştir.
Mahalli seçimler içinde geçerli olan “halkın görüşlerini özgürce ifade edebileceği koşullar” devletlerin görevidir. Sadece seçimler değil, seçimlerin güvenliği de…
AİHM serbest seçim hakkı ile ilgili olarak oy verme hakkı, seçimlerde aday olma hakkı gibi birçok konuda karar vermiştir. Serbest seçim hakkı bakımından söz konusu olan sadece bu hakka “müdahaleden” kaçınmak değil, aynı zamanda seçimlerin “serbestçe” gerçekleşebilmesi için pozitif anlamda tüm “önlemlerin” alınmasıdır. Böylece AİHM verdiği kararlarla bu hakkı bireysel hakkın korunmasına çevirmiştir. (AİHM. Hirst v Birleşik Krallık (No 2) 2005. Mathieu-Mohin ve Clearfyt v Belçika. A.113 -1987. Dipnot 12.Harris,Boyle, Bates, Buckley; 2009.s736)
Bu durumda soru şudur; eğer halk anti-demokratik otoriter bir partiyi seçerse ne olacak?
AİHM bazı kararlarında Ek Protokol 1. Madde 3’e yapılan “müdahalenin” haklı bir gerekçeye dayandığını tespit ederek ( Zdanoka v Letonya 20026 kararı) veya AİHS’in 17. Maddesinde yer alan hakkın kötüye kullanma yasağının uygulanabilir olduğuna karar vermiştir.
En yakın örneği Türkiye ile ilgili olan Refah Partisi v Türkiye davasıdır.
AİHM’in yaklaşımı nettir. AİHM demokratik toplumsal düzenden yanadır. AİHS’in ortaya koyduğu demokratik düzendir asıl olan. Bir bakıma bu siyasi modeldir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisidir, dünyada adalet ve barışın temeli olan ortak anlayışın sağlanmasıdır, insan haklarına uyulması ve bu hakları yaşama geçirmektir.
Bu nedenle AİHM’in Refah Partisi v Türkiye davasında ortaya koyduğu kriterler siyasi partilerin kapatılması hakkındaki AİHS’in 11. Maddesi’nde sürekli tekrarlanmaktadır. Bu tekrarı özetleyen bir dipnota (Dipnot 17. 2003-II EHRR 1 GC Harris, Boyle, Bates, Buckley; 2009.s737) göz atalım:
“Söz konusu siyasi partinin bir sonraki seçimlerde iktidara gelmek konusunda gerçekten bir şansı bulunuyordu ancak antidemokratik idealleri desteklediği için kapatılmasına karar verilmiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklanmıştır. Avrupa Mahkemesi 11. Maddeye yapılan müdahaleyi haklı kılacak ikna edici ve mücbir nedenlerin mevcut olduğunu kabul etti ve bir devletin ‘bu şekilde Sözleşme hükümleri ile bağdaşmayan ve demokratik olmayan bir siyasetin uygulanmasına toplumsal barışı ve ülkenin demokratik rejimine zarar verecek somut adımlarla teşebbüs edilmeden önce davranıp engelleyebileceği’ görüşünü belirtti. Paragraf 120.”
Hakkın özü ile ilgili oy hakkı, seçimlerde aday olma hakkı nasıl bir hak ise; bir kişinin geçmişteki davranışları veya siyasi faaliyetinden dolayı bir seçimde aday olmasının engellenmesi, daha da kötüsü seçildikten sonra engellenmesi açıkça hakkın ihlalidir. Olağanüstü Hal döneminin KHK’leri ile bugün “seçilmiş kişilerin haklarını” geleceğe yönelik yasaklamak seçilme hakkının engellenmesidir ve aynı zamanda oy verenlerin hakkının yok sayılmasıdır.
Demokrasinin kendini koruma hakkının en önemli yasağı hakkın kötüye kullanılmasının yasaklanmış olmasıdır.
Seçim güvenliğini sağlamamak yoluyla seçimleri sürekli kazanmak için haklar kötüye kullanılamaz, yasaktır.
AİHS’e göre Sözleşmenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlete, gruba ya da kişiye, Sözleşmede düzenlenen herhangi bir hakkı ve özgürlüğü tahrip etmeye yahut bu sözleşmede öngörülenden daha geniş kapsamlı sınırlamalar getirilmesini amaçlayan herhangi bir faaliyette bulunmaya ya da eylemi / tasarrufu gerçekleştirmeye yönelik herhangi bir hak sağlar olarak yorumlanamaz. (AİHS Madde 17.)
AİHM kararlarında “kendini korumaya yeterli demokrasi” olarak yorumlanan bu madde demokratik bir toplum idealini ve böyle bir toplumun sahip olduğu değerleri zayıflatmak veya yok etmek için Sözleşme hükümlerine dayanılamayacağını kabul etmektedir.
17. Madde ile AİHS'de öngörülen hak ve özgürlüklerin korunması amaçlanmıştır. AİHS'in hiçbir maddesi özgürlükçü hukuk devleti sistemini tehdit edecek şekilde kullanılamaz. Maddenin genel amacı totaliter rejimlerin Sözleşmedeki ilkeleri kendi menfaatleri doğrultusunda kötüye kullanmalarını önlemektir.
Seçimleri sürekli kazanmayı hakkı sananların seçimi kazandıkları halde kaybetmiş olmaları ve uzun yıllardır seçimleri kaybedenlerin kazandıkları mahalli seçimlerden sonra tekrar tekrar oyları saymak suretiyle demokrasi gelecekmiş gibi yaşamak değildir yorgunluğumuz…
Kendini korumaya yeterli demokrasi yaratmak için yaşanacak yorgunluğu istemeliyiz. (Fİ/EKN)
* Fotoğraf: AA - Arşiv