Bu yükümlülükler yalnızca Devlet görevlilerine isnat edilebilen veya kamu kurumlarında meydana gelen fiil ya da ihmallerden kaynaklanabilecek bir müdahaleyle değil fakat aynı zamanda devlete ait olmayan oluşumlarda gerçek kişilere de isnat edilebilen müdahalelerle (Örneğin, Devletin özel hastanelerde yaşamın korunması için önlemler aldırma yükümlülüğüyle ilgili olarak bkz. Calvelli ve Ciglio, no.32967/96, § 49 AİHM 2002-I) de ilgilidir.
Sözleşmeci bir Devlet, Sözleşmenin güvence altına aldığı hak ve özgürlükleri koruma görevinde ve demokrasinin temel prensipleriyle çelişmeyen bir siyasi program izlenmemesini sağlama yükümlüğünde varlık sebebi iktidara gelmek ve devlet aygıtının önemli bir bölümünü yönlendirmek olan siyasi partilere sınırlamalar getirirken mazur görülebilir.
AİHM bu görüşler ışığında, bir siyasi partinin demokratik ilkeleri yok etmeye yönelik bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle kapatılmasının zorlayıcı bir sosyal gereksinimi karşılayıp karşılamadığı sorununa çözüm getirmiştir.
Mahkeme, öncelikle Refah Partisinin demokrasiye yönelik bir tehdidin mevcudiyetinin kanıtlandığı varsayılarak bu tehdidin yeterince yakın olduğuna ilişkin inandırıcı kanıtların bulunup bulunmadığını araştırmıştır.
İkinci olarak Refah Partisi liderlerinin ve üyelerinin eylem ve konuşmalarının bütünüyle siyasi partiye isnat edilip edilemeyeceğini ve son olarak Refah Partisine isnat edilen eylem ve konuşmaların, demokratik toplum kavramıyla çelişen parti tarafından algılanan ve savunulan toplum modelinin sarih bir resmini çizen bir bütün oluşturup oluşturmadığı noktalarında yoğunlaştırmıştır.
AİHM inceleme sırasında koşulları değerlendirmiş ve Refahın kapatıldığı tarihsel bağlam ve demokratik toplumun içinde kalmaya çaba gösteren ülkede bu bağlam içindeki laiklik ilkesinin korunmasındaki genel çıkarın göz önünde bulundurulacağının altını çizmiştir.
AİHM, öncelikle kapatıldığı sırada Refahın demokrasi için bir tehdit oluşturup oluşturmadığını belirlemiştir. Bu bağlamda Mahkeme Refahın 1983 yılında kurulduğunu, çok sayıda genel ve yerel seçim kampanyasına katıldığını ve söz konusu dönemde 450 sandalyeden oluşan Büyük Millet Meclisindeki 158 sandalyeyi kazandığı, 1995 genel seçimlerinde yaklaşık % 22 oy aldığını ve koalisyon hükümetine girerek iktidarı paylaştığını, Kasım 1996da yapılan yerel seçimlerde oyların yaklaşık % 35ini aldığını saptamıştır.
AİHM bu verileri ve bazı kamuoyu yoklamalarının belirsiz niteliğine karşın bu istitistiki rakamların bir siyasi parti olarak Refahın gücünü gösterdiğini ve iktidara tek başına gelme şansının önemli bir göstergesi olduğunu kabul etmiştir.
AİHM; Refah partisinin kapatıldığı sırada bir koalisyonda mevcut olan uzlaşmalarla sınırlanmaksızın siyasi iktidarı ele geçirme potansiyeli bulunduğunu düşünmüştür. Mahkemeye göre Eğer Refah demokratik ilkelere aykırı bir program sunsaydı, sahip olacağı siyasi iktidar tekeli bu programda öngörülen toplum modelini kurmasını mümkün kılacaktı.
AİHM; başvuranların, Refahın, parti kapatılmadan birkaç yıl önce üyelerinin yaptığı konuşmalar yüzünden cezalandırıldığına ilişkin iddialarını da değerlendirmiştir. AİHM kararına göre öncelikle bir siyasi partinin programı ve politikaları, görece uzun bir dönemde bu partinin üyelerinin eylem ve konuşmalarının toplamıyla açıklığa kavuşturabilir. İkincisi, ilgili parti yıllar içerisinde siyasi gücü elde etme ve politikalarını uygulama şansı yakalayabilir.
Bu davada Refahın politikalarının Sözleşmenin güvence altına aldığı hak ve özgürlükler açısından tehlikeli olduğu düşünülebilirse de, iktidarı ele geçirdikten sonra Refahın programını uygulama şansı yakalaması bu tehlikeyi daha somut ve daha yakın kılmaktadır.
Bu durumda AİHM, ulusal mahkemeleri daha önce harekete geçmedikleri için eleştiremeyeceği gibi, Refah, iktidarı ele geçirip de siyasi rejimi ve toplumsal barışı tehlikeye düşürene kadar, örneğin planlarını gerçekleştirmek üzere meclisten yasaları geçirene değin beklemediği için de eleştiremez. Kısaca AİHM; ulusal makamların. Anayasa Mahkemesinin siyasi partiyi kapatma kararı vererek, müdahalenin zamanını seçerken Sözleşme uyarınca kendilerine tanınan takdir hakkının sınırlarını aşmadığını kararında kabul etmiştir.
AİHM; Refah Partisi Genel Başkanı ve bu konumun gereği seçilmiş Başbakan olarak Necmettin Erbakanın açıklama ve eylemlerinin tartışılmaz bir biçimde Refaha isnat edilebileceğini kabul etmiştir.
Genel başkanın sıradan bir parti üyesinden farklı olduğunu ve aksini iddia etmeksizin, bir parti genel başkanının siyasi olarak hassas konularda dile getirdiği düşünceler ve takındığı tutumlar siyasi kurumlarca ve kamuoyunca partinin görüşünü yansıttığı biçiminde algılanacağını vurgulamıştır.
AİHM, Refah Partisi genel başkan yardımcılarının konuşma ve tutumları açısından da genel başkanla aynı mülahazanın geçerli olduğunu düşünmektedir. Aksi iddia edilmediği sürece, bu konumdaki kişilerin siyasi sorunlara ilişkin düşünceleri temsil ettikleri partiye isnat edilebilir. Ahmet Tekdal ve Şevket Kazan için de aynı durumun söz konusu olduğu kabul edilmiştir. (Sürecek) (Fİ/NM)