16 Temmuz 2008 tarihli birkaç haber Prof. Dr. Çetin Özek hakkındaydı:
“Türkiye’nin önemli ceza hukukçularından Prof. Dr. Çetin Özek 74 yaşında hayatını kaybetti”.
1934 yılında Çorum’da doğduğu, 1956’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdiği, 1961’de “Türkiye’de Laiklik” konulu teziyle doktorasını verdiği, 12 Mart döneminde üniversiteden uzaklaştırıldığı, 12 Eylül 1980’den sonra YÖK’ün kurulmasının ardından İstanbul Üniversitesinden emekliliğini istediği, bazı gazetelerde yöneticilik yaptığı, avukatlık görevi sırasında bir çok davada savunmanlık üstlendiği ve en önemlileri arasında “Devlet Başkanına Karşı İşlenen Suçlar”, “Devlete Karşı Suçlar”, “Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu”, “Türkiye’de Gerici Akımlar” ve “Devlet ve Din” gibi çok sayıda kitabı bulunduğu “haber” oldu…
Cenazeye katılımın azlığı galiba çokluğundan iyi oldu
Özek için ilk tören 17 Temmuz 2008’de İstanbul Üniversitesi’nde saat 14:00’te yapıldı.
Teşvikiye Camii’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Kozlu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Çok az sayıda gazeteci üniversitedeki törene ve cenazesine katıldı.
Mensubiyeti İstanbul Üniversitesi olan çok az sayıda öğretim üyesi törene ve cenazesine katıldı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden ve emekli olanlardan çok az sayıda kişi törene ve cenazesine katıldı.
Çok az sayıda avukat üniversitedeki törene ve cenazesine katıldı.
Törene ve cenazeye katılan “çok az sayıdaki” gazeteci, öğretim üyesi ve avukatlar Çetin Özek’i aslında çok iyi tanıyanlardı.
Sayının azlığı galiba çokluğundan iyi oldu…
Onu seven ve son yolculuğuna uğurlamak istedikleri halde katılamayanların aradığı “insanlardı” cenazesine katılanlar…Çünkü bizler, onu her haliyle çok seviyorduk
İstanbul Üniversitesi Merkez Bina içindeki çıplak kaldırım taşları üzerinde toplanan insanlardı gerçekten Prof. Dr. Özek’i uğurlayanlar.
Çok azdılar ama vardılar…
Geçmişi iyi biliyorlardı. Onların bildiklerini yan yana getirseniz geçmiş tarihimizden kimler utanç duyardı bilinmez ama; insanca yaşamanın, sevinmenin, üzülmenin, korkmanın, bilim insanı olmanın ya da insan olmanın izlerini görebilirdiniz…
O insanları çok severdi
Birkaç insan, onun hakkında çıplak kaldırım taşları üzerinde Merkez Binanın ortasında söylenen birkaç söz…
Prof. Dr. Özek için söylenenler arasına sıkışmış kalmış birkaç gerçek… Gerçekler arasında gerçekten Özek’in yüreğini yansıtan duygusallık…
Prof. Dr. Özek huysuz mu huysuzdu! Geçinmesi çok zordu. Çok sigara içerdi. Çok çabuk kızar ve çok çabuk öfkelenirdi. Hiddetlenince çok bağırırdı.
İstanbul Üniversitesi'ndeki törene katılanların çoğunluğu bunları ve bundan fazlasını bilenlerdi.
Aslında herkes bilirdi, o çocuk gibiydi. Onun için böyleydi. O insanları çok severdi. Yufka yürekliydi. Çok çabuk kızardı ama sonradan çok üzülürdü yaptıklarına...Çok çalışkandı. Çok disiplinli bir ceza hukukçusuydu. İnsancıl ceza hukukunun ne olduğunu öğreten oydu. Kimsenin görmediğini görürdü.
"R" harfini söyleyemezdi. Çok şık giyinirdi. Neşeli bir hocaydı. Derste öğrencileri karşısında ceketinin önünü iliklerdi. 1 Numaralı amfideki söylevleri çok coşkuluydu…
İnsandı…
İşte böyle biriydi. Üniversitedeki törende konuşan Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, "Çetin, bizim kuşağımızın ceza hukukçularının en iyisiydi" dedi. En iyisiydi gerçekten…
Düşünce ve ifade özgürlüğünü, halkın bilgi edinme hakkı ile basın özgürlüğü arasındaki ilişkinin ne olduğunu o öğretti…
Dr. Özek imzasıyla yazılmış olan “Türkiye’de Laiklik – Gelişim ve Koruyucu Ceza Hükümleri” adlı eseri İstanbul Üniversitesi’nin 960, Hukuk Fakültesi’nin 200 nolu kitabı olarak İstanbul’da 1962 yılında Baha Matbaasında basılmıştır. Doktora tezidir.
Özek’e göre; Türkiye’de laiklik temel bir Anayasa kuralıdır. Siyasi müesseseler laik bir düzen içinde kurulmuştur.
Özek’in “gelenekçi” olarak adlandırdığı “mürteci-gerici” kesim laikliğe karşıdır. Bu nedenle gelenekçilerin laik düzene karşıt olan davranışları ceza hükümleri ile cezalandırılmalıdır.
Çünkü; “Her devlet düzeni bir takım ideolojik prensiplere dayanır.Bu ideolojik prensipler boş birer kalıp olmakla kalmaz ve müesseselerin şekillenmesinde temel karakter rolünü oynar. Devlet, bu ideolojik karakterleri kendi varlığını, mevcut devlet düzenini korumuş olur. Devlet, siyasi yapıda esas rolü oynayan, sosyal, ekonomik siyasi ve hukuki temellerini korumak mecburiyetindedir. İşte aynı şekildi, laiklik de, devletin siyasi kuruluş tarzının ana temellerinden biridir.İktidarlar, siyasi bütün içinde, laik esaslara göre şekillenmiştir”
Güle güle Hocam. Işıklar içinde yat…(Fİ/EZÖ)