Çetin Özek'i anmak için 28 Kasım'da, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Mezunlar Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen bir panelde çeşitli konuşmalar yapıldı... İstanbul Üniversitesi Merkez Bina'daki bu panelde bir kez daha anlaşıldı ki; basın özgürlüğü kavramı terkedilmiş ve bu serüven, halkın bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkına dönüşmüştür.
Asıl olan bireylerin hakkıdır. Devletin korunması iddiasıyla, halkın bilgilenme hakkı sınırlandırılamaz. Bu hakkı sınırlandırmak için "gerçeğe uygun haber dolaşımının suçlanması" kabul edilemez. Demokraside, hükümetlerin halkından gizleyeceği bir şey olamaz ve "bireyin bireysel bilgilenme hakkının" sınırlanamayacağı kabul edilmelidir. Bireysel bilgilenme "hak" olduğuna göre bu hakka işlerlik sağlayan kitle iletişim araçlarının "doğru ve yaygın haber dolaşımını" sağlamak özgürlüğü de engellenemez. Bu basit ve anlaşılır gerçeği Özek, yıllar öncesinde böylece açıklamış ve halkın haber alma hakkının sınırlandırılamayacağını söylemişti...
Çetin Özek, bu gerçeği on dört yıl önce yazmıştı...
"Genelde 'düşünce açıklamak', özelde 'diğer araçlarla düşünce açıklamak' özgürlüğü çağımızda, 'halkın bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkının' gerçekleştirilmesini sağlayan, vazgeçilmez bir değer olarak görülür. Öğrenme hakkının varsayılabilmesi ise, 'özgür, doğru, yaygın bilgi ve haber dolaşımını' ve düşünce etrafında örgütlenme hakkını öngören siyasal, yasal yapının gerçekleştirilmesine bağlıdır." (Özek ÇETİN. İfade Özgürlüğü Hapiste. Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayını Ankara 1994 Demokratikleşme Sancısı. Sayfa 8-34 arası.)
Özgür habere sınır varsa demokratik siyasal yapı yoktur
Özek'e göre; aslında bilgilenme hakkı çağdaş ve doğrudan demokrasi sisteminin kurulmasını sağlar. Bilgilenme hakkı, devletin korunması kavramının despotik sonuçlarını engellemeye yönelik bir işlerlik sağlamaktadır. Özgür haber dolaşımının varlığı demokratik siyasal düzenin temel ölçütüdür. Özgür haber dolaşımını engelleyen, sınırlayan yasal düzenleme yapılamaz. Eğer, özgür haber dolaşımının sınırlandırıldığı, engellendiği bir yasal düzenleme yapılırsa veya varsa "demokratik siyasal yapı" yok demektir.
O halde, Türkiye'de "demokratik siyasal yapı" yoktur. Özek, on dört yıl önce bunu yazdı.
Gazetecilerin görevi
Demokratik siyasal yapının olmadığı bir ülkede, halkın gerçekleri öğrenme, bilgilenme hakkını sağlayacak olan gazetecilerdir. Gazeteciler olaylar hakkında kendi görev ve sorumlulukları çerçevesinde halkın bilgi ve haber alma hakkı için haber yapacaklardır...
Neden? Neden gazeteciler bu görev ve sorumlulukla hareket etmek zorundadır? Neden böyle bir görevleri vardır? Aslında, Özek'in dediği gibi bu bir "serüven"...Sorunun yanıtı nedir? Basın özgürlüğünden, bilgilenme hakkına serüvenini nasıl açıklamalı?
Sorunun yanıtını Prof. Dr Çetin Özek; Alfa yayınlarından 1999 yılında basılan son kitabına "Basın Özgürlüğünden Bilgilenme Hakkına" adını koyarken vermiş. Neden böyle bir ad koymuş? Neden gazeteciler halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını sağlamakla görevlidir? Özek'in anılan kitabındaki "Öndeyiş"te yanıtı şöyle:
"Buna karşın geçen süreçte, insan hakları kavramında köklü değişim olmuş, bu kapsamda,basın yoluyla düşünce açıklama hakkının niteliği, güvencesi, işlevi değişmiştir. Kaldı ki, TV, radyo gibi diğer kitle iletişim araçları için de aynı değişim söz konusudur. Kısa bir deyişle, özde değişim olmamakla beraber, anayasal ve yasal düzenlemelerle, güvenceli iletişim ve düşünce açıklama düzeni oluşturulmuştur. Bu sonuç, ilkel sitelerden günümüze gelen bir serüvendir. 'Öndeyiş', bu serüvenin kısa hikayesidir. Bu hikayenin sonu, 'bilgilenme hakkı'dır. Bu hikayenin sonunda: (....) Artık, bilgi dolaşımını sağlayan, profesyonel basın çalışanları, 'haber vermek hakkını' kullandığı için değil, 'haber vermek görevini' yaptığı için, hukuka uygun davranmış oluyor...Artık, bireyin düşünce açıklamak hakkının sınırlanması bireysel bir sınır sayılmayıp, bilgilenme hakkının engellenmesi anlamına geldiği için, toplumsal sınır sayılıyor...Artık, 'bilgilenme hakkı', 'saydam yönetimi' sağladığı için, çağımızın 'doğrudan demokrasisi' olarak kavranılıyor...Giderek, 'bilgilenme hakkı' olmaktan çıkarılarak, 'bireyin bilgilenme görevi'ne dönüştürülüyor...."
Halkın gerçekleri öğrenme hakkı
Gazeteciler "olaylar" hakkında, kendi görev ve sorumlulukları olduğu için halkın bilgi edinme, haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için "haber" yapmaktadır. Bu görev gazetecilerindir. Bu hak, halkındır.
Meydana gelen toplumsal olayları haber yaptıkları için bu olaylardan gazetecileri "sorumlu" saymak, yapılan haberleri, yazıları yasaklamak, dile düşmüş suç soruşturmaları hakkındaki haberleri "soruşturmanın gizliliğini ihlal edecek nitelikte" görmek, "yayın yasaklamak"; halkın haber alma,bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkının ihlalidir.
Bizler, Çetin Özek ve onun öğretisinin talebeleriyiz...
Halkın gerçekleri öğrenme ve bilgilenme hakkına karşı çıkarak, bu hakkın aleyhine karar vermek suretiyle gazetecileri ve bu ülkenin yazı yazanlarını, eli kalem tutan insanlarını ve aydınlarını mahkum edenler, yayın yasaklama kararlarını imzalayanlar, demokratik siyasal yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye yönelenler, bu hakkın aleyhine yasa yapanlar, yasa yazanlar, geçmiş tarihlerinde halkın gerçekleri öğrenme ve bilgilenme hakkının tanınmaması için parmak kaldıranlar, bu yaptıklarıyla övünenler, devleti korumayı kendine görev edinip marifet sayanlar, insan haklarını çiğneyenler, bu hakkı ortadan kaldırmak için hükümetler ve siyasal iktidarlar yanında yer alarak "muteber devlet adamı" olmayı seçenler, bu amaçla bilimsel veya bilimsel olmayan yazıları yazanlar ve bu yazılarına uygun davrananlar, geçmişteki günahlarını inkar edenler, günümüzde demokrat geçinmek suretiyle yaptıklarının unutulacağını zannedenler, geçmişte halkın tüm çıkarlarına ve insan haklarına karşı çıktıklarını bugün kendileri dahi unutanlar....
Çetin Özek'in; halkın gerçekleri öğrenme, haber alma ve bilgilenme hakkı serüveninin tüm öğretisi, sizlere ve sizin gibilere ithaf olunur... (Fİ/TK)