Muhaliflerin, insan hakları ve demokrasi aktivistlerinin hapse atıldığı, öldürüldüğü veya kaybedildiği, gazetelerin hedef haline gelip kapatıldığı, kitapların yasaklandığı karanlık bir dönem.
Güvenlik kuvvetlerinin keyfi kararlarıyla tutuklananlar, faili meçhullere kurban gidenler, siyasi cinayetlerle yok edilenler oldu. İşkenceye tabi tutulanlar, protesto eylemlerine veya grevlere katıldıkları için suçlu muamelesi görenler, diktatörlüğün on yıllarca süren baskıcı rejiminin alametifarikasıydılar.
CIA ile olan yakın bağlarıyla tanınan Fas Kralı II Hasan, ülkesinin geçmişine Kurşun Yıllar olarak kazınan dönemin lideriydi. 1970'li yıllarda ülkenin büyük şehirlerinde askerlerin tanklarla devriye gezmekten imtina etmediği Fas'ta 1961'den, ölüm tarihi 1999'a kadar hüküm süren acımasız kral arkasında silinmesi zor izler bıraktı.
Ülkenin demokratik değerlere kavuşma çalışmaları günümüzde bile ağır adımlarla ilerleyebiliyor.
Daha yirmisine gelmeden kaybedilmiş oğullarından 37 senedir haber alamayan ve kayıp olayının yaşandığı andan itibaren hayatları sekteye uğrayan Ali ve Fatma İtekou'nun hikayesi o dönemin zalimliğini birebir yansıtıyor.
Dubai Uluslararası Film Festivalinde yarışmış olan Weight of the Shadow (Thiklou Ethil/ Gölgenin Ağırlığı) adlı belgesel mütevazı olduğu kadar etkileyici.
Filmin senaryosunu yazıp montajını da yapan tecrübeli yönetmen Hakim Belabbes konunun ciddiyetine hassasiyetle yaklaşıyor; doksan yaşlarındaki kahramanlarının enerjisi perdeden taşıp seyirciyi anında sarmalarken, kendisi geri planda kalmayı tercih edip ego gösterilerinden kaçınmayı ustalıkla beceriyor.
Kayıp yakını olmak
Fas'ın Güney kısmındaki dağlık Boumalne'de yaşayan Berberi Amazigh'lerden Ali ve Fatma, oğulları H'mad'ı yakındaki en büyük yerleşim merkezine okuması için yollamışlardı. Çok başarılı ve sevilen bir öğrenci olması dışında okuldaki haksızlıklarla mücadele ettiği de biliniyordu.
Varsıl öğrencilere verilen yemeğin yoksul öğrencilerden esirgenmesi isyan etmesine sebep olmuş, protestosuna arkadaşları da dahil olmuştu. Karanlık bazı güçlerin müdahalesi gecikmeyecek, akabinde babası Ali, kaçırılıp kayıplara karışan oğlunun izini bulmak üzere yıllar sürecek arama çalışmalarına girişecekti.
Tüm imkânsızlıklarına rağmen uzun mesafeler kat etti, çalmadık kapı bırakmadı, ümidini yitirmedi, diretti. Ömrünü oğlunu bulmaya adadı, kale alınmadı, horlandı, kötü muamele gördü ve kendisinden en ufak bilgi bile esirgendi.
Annesi Fatma, oğlu kaybedildikten sonra bir daha aynaya bakamadı, içine kapandı, hayatı boyunca adeta açlık grevi yaptı. Oğlunun arkadaş ve yaşıtlarını ne zaman görse gözyaşlarına mani olamadı, oğlunun yetişkin bir aile babası olarak hayal edip durdu.
Filmde samimiyet ve hararetle duygu ve düşüncelerini aktaran Fatma ve Ali'nin diğer oğulları, H'mad kaybolduğundan beri hayatlarını askıdaymış gibi hissettiklerini, bu durumun tüm aile için belirleyici rol oynadığını belirtiyorlar.
İçlerinden bir türlü atamadıkları sıkıntı bir yana devlet propagandasının etkisinde kalan komşularınca dışlanan, lanetlenen hatta suçlanan ailenin her bir ferdinin belgesele yansıyan duygu birikimi kayda değer. Aradan geçen uzun senelere rağmen H'mad'dan gelecek bir haber konusundaki ümitleri baki...
Benzer dinamikler
Yönetmen Belabbes, Fas'ın kırsal kesiminde köylü insanların dünyasını incelikle yansıtıyor. Ali ve Fatma'nın bilhassa torunlarının saflığı ve hayatlarındaki basitlik, coğrafyada geleneksel hayatın bir şekilde sürdüğünün, örf ve adetlerin, değerlerin tüm değişimlere rağmen muhafaza edildiğinin kanıtı.
2015 Fas-Birleşik Arap Emirlikleri ortak yapımı, 82 dakikalık belgeselin müzik hanesinde adını gördüğümüz Abdelghani Akrache sade piyano tınılarıyla belgesele ölçülü bir katkıda bulunmuş.
Müzik, Belabbes'in düşünmemize imkan tanıdığı ve genelde yakın plan doğa görüntüleriyle bezediği eslere eşlik ediyor. Çok sade bir anlatım diline sahip olsa da yönetmen bizi kayıp yakınlarının duygularıyla empati kurmamızı kesinlikle sağlayıp dünyalarına misafir ediyor.
11 çocuklu bir ailede, babasının işlettiği Boujad şehrindeki tek sinemada büyümüş yönetmen Hakim Belabbes, meseleye saygı ve olgunlukla yaklaştığından gereksiz duygu sömürülerine de pek yüz vermiyor.
Çalışmalarını ikamet ettiği Chicago merkezli sürdüren bağımsız sinemacı ve akademisyen Belabbes, Gölgenin Ağırlığı ile ülkesinin kasvetli mazisini bir kez daha hatırlamamıza ve aynı şablonun uygulandığı benzer dinamiklerle paralellikler kurmamıza imkân tanıyor, eline sağlık! (MT/EA)