Kadınlarla ilgili bugün “sıradan”, “başka türlüsü zaten olamaz” denilen hususlar için kadınların, kendilerini destekleyen yoldaşları ve kız kardeşlik dayanışması ile elbette, yaşadıkları dönemde hiç de böyle sıradan görülmeyen hakları kazanmaları yani durumlarını radikal şekilde değiştirmeleri çok öğreticidir. Gerçekten çok kısa bir süre önce eğitim, çalışma ve siyasi hayatta bulunmaları “düşünülemez” olan kadınların bugün mesela siyasette eşit temsilinin bir ideal olarak görülmesi “iradi” söylem ve davranışların bireysel ve toplumsal yaşamı önemli ölçüde değiştirilebileceğini gösteren mucizevi bir durumdur.
Bu şekilde diğer eşitsizlikler ve adaletsizliklere karşı da duyarlı ve üstesinden gelmek için kölelik karşıtı hareketlere destek veren, yerli halkların yanında,…. olarak tarihe müdahale etme tecrübesi yaşayan kadınların çok aktif şekilde mesela Jane Addams ve arkadaşlarının öncülüğünde I. Dünya Savaşına karşı örgütlendiklerini biliyoruz.
Yeni bir barışın arifesinde bulunduğumuz bugünlerde barışı gerçekleştirmede bazı kadınların mücadelesinden bahsederek potansiyelimizi hatırla(t)mak isterim. Bu konuda pek çok başka örnek olsa da ben evrensel ölçüde savaşları önleyemeseler de II. Dünya Savaşı’nın bitiminden bugünlere kadar süren, “barış”ı en azından teoride esas alan Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı, BM’nin çeşitli kurumlarının ve İnsan Hakları Sözleşmesi’nin oluşturulmasında büyük rol oynayan ve BM İnsan Hakları Komisyonu’nun ilk Başkanı ve “Dünyanın First Lady”si olarak isimlendirilen Eleanor Roosevelt’i hatırla(t)mak isterim. Savaşı önlemede başarısız kalsa da savaşın da kuralları olduğunu hatırlatan, savaştaki mağduriyetleri azaltmaya çalışan en azından ideali sürekli olarak hatırlatan bir yapı olarak Birleşmiş Milletler, İsrail’in son Gazze saldırısında da gösterdiği gibi “barış”ı gerçekleştirmekte aciz kalsa da saldırı karşısında durmaya çalışan ve İsrail’in tehditlerine maruz kalan, maddi kısıtlamalar getirilen global kurum olmuştur.
Yine Liberya’da iç savaşın üstesinden gelme sürecinde Leymah Gbowe’yi hatırla(t)mak önemli olacaktır. Kapsayıcı bir mücadeleyi örgütleyen Nobel Ödüllü L.Gbowe, pazar günü kiliselere, cuma günü camilere ve cumartesi günü pazar esnafına hitap ederek iç savaşı sona erdirmek üzere çalışmış, okuma yazma oranının düşük olduğu Liberya’da resimlerle onlara hitap edecek yolları bulmuştur. En nihayetinde barış görüşmeleri için Akka’da bir otelde toplanan müzakerecilerin toplantı yerine zorla girerek eğer barış anlaşmasına varmadan otelden ayrılacak olurlarsa kendilerini çırılçıplak bırakacakları tehdidinde bulunarak müzakerecileri bir anlaşmaya yapmaya adeta zorlamıştır.
Liberya kültüründe kadınların bu şekilde çıplak kalması büyük lanet anlamına geleceği için barış görüşmelerinin başındaki zat, Gbowe’nin tehdidinden sonra ciddi olarak barış görüşmelerini yürütmeye başladıklarını söylemiştir. Kadınların kapsayıcı ve tüm topluma hitap etmek üzere çeşitli yol/yöntemler bulmaları Gbowe ile sınırlı kalmamıştır. Kuzey İrlanda’da “Kadın Koalisyonu Partisi” benzer çalışmada bulunarak Hayırlı Cuma Anlaşması ile son bulan barış görüşmelerine katkıda bulunmuşlardır. Bu çerçeve Birleşmiş Milletler 2000 yılında oy birliğiyle 1325 sayılı kararla kadınların barış süreçlerine eşit katılımını kabul etmiştir.
Kadınların iradi çabalarının kişisel ve toplumsal şartları radikal ölçüde değiştirmeleri, üstelik çok da uzak olmayan geçmişte bütün bu radikal değişikliklerin oluyor olması toplumun en önemi gündemi olan “barış” konusunda kadınların inisiyatif almasını tabii kılmaktadır. Bu çerçevede pek çok sebep nedeniyle “Cumartesi Anneleri” ve “Barış Anneleri”nin öncülüğünde yürütülen kadınların çok kıymetli çalışmaları, yukarıda bahsettiğimiz tüm topluma hitap eden tarzda bir ortaklık üretilmesine yol açamamış ve barış genel toplumun değil de daha küçük grubun istediği bir husus olarak öne çıkmıştır. Hatta barışı talep etmek, bazen şaşkınlık verecek şekilde marjinal ve “teröre” destek verecek şekilde algılanmıştır.
Siyasetin diskuru ve pratikleri belirlemede istisnai etkisi hesaba katıldığında günümüzde, real-politik şartların gerektirdiği barış çabalarının kapsayıcı ve tüm topluma hitap edecek kadın çalışmalarını teşvik edeceği düşünülebilir. Tabii bu sadece bir potansiyele işaret eder, potansiyeli gerçek hayata geçirecek olan kadınların “iradi” çabaları ve kapsayıcı “biraradalığı” olacaktır.
(FBÜ/RT)