Gerekçeye göre; “…devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasal düzenine ve genel güvenliğine, emniyet ve asayişine, halkımızın can ve mal güvenliğine ve ülkemizin içinde bulunduğu demokratik sürecin sekteye uğratılması için eylem arayışı içerisindeki terör örgütlerinin ileriye dönük stratejilerinin önceden tespit edilebilmesi ve özellikle Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimleri ile ilgili meydana gelebilecek muhtemel provakatif olayların önüne geçilmesi, muhtemel eylemlerin planlama ve hazırlık aşamasında deşifre edilebilmesi amacıyla, özellikle bombalama eylemlerinde bombaların aktif hale getirilmesinde GSM telefonlarının kullanılması sebebiyle…”
Emniyet tarafından telefon detay kayıtlarının alınması için Mahkemeden karar verilmesi istenilmiş. Bir başka gerekçeye göre; “….kendi sorumluluk sahasında başta terör örgütü PKK/Kongra-Gel olmak üzere diğer organize suç örgütlerinin olası eylemleri ile örgütlerin ileriye dönük stratejilerinin önceden tespit edilebilmesi, meydana gelebilecek olayların önüne geçilebilmesi, planlama ve hazırlık aşamasında ortaya çıkarılabilmesi, derhal önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınabilmesi maksadıyla…” bu kez Jandarma Mahkemeden telefonların dinlenilmesi talebinde bulunmuş…
Her iki talepte de kim, neden dolayı dinlenecek ve neden kayda alınacak? Belli değil.
Buna karşılık acaba her iki kolluk gücü her türlü muhaberatın dinlenmesi için Mahkemeden nasıl bir “kayıt” istemiş?
Kamu kurum ve kuruluşlarının telefonları ve iletişim araçlarına ait bilgileri hariç olmak üzere, Mahkemeden “…yurtdışı çıkışları dahil olmak üzere Türk Telekom A.Ş. tarafından işletilen sabit telefon veya mobil (NMT), Turkcell, Vodafone (TELSİM) ve Avea A.Ş. tarafından işletilen ve telefon üzerinde yapılan iletişime ait tüm detay bilgilerinin (arayan, aranan ve Cell ID), kullanıcı ve makine bilgilerinin, GPRS bağlantıları ile GPRS üzerinden internet bağlantılarının, SMS alıp gönderme bilgilerinin, internet üzerinden DATA transferi ve DATA hattı üzerinden haberleşme bilgilerinin, faks bilgilerinin, abone bilgileri detay kayıtlarının (isim, adres, kimlik, kimlik fotokopisi, hattın hangi bayiden ve ne zaman alındığı) alınmasına, söz konusu bilgilere ilişkin detay kayıtlarına ait datalarının canlı (on-line) olarak alınmasına…” yargıç tarafından karar verilmesi talep edilmiş.
Buna “teknik takip” deniliyor. Emniyet ve Jandarmanın talepleri üçer aylık sürelerle ve uzatılarak Mahkemeler tarafından kabul ediliyor.
Bu durumda herkes dinlenebilir. Herkes dinlenmiş. Hatta başka biri dinlenirken siz de dinlemeye “takılabilirsiniz”…
Güvenlik adına terk edilen özgürlükler yerine geçen bu tür mahkeme kararlı dinlemelerle herkesin “muhaberatı” izlenmektedir. Kayda alınmaktadır.
Basından bildiğimiz kadarıyla, bu tür talepler üzerine verilen mahkeme kararlarından Emniyetin isteğiyle ilgili olana değil ama Jandarma ile ilgili olan karara Adalet Bakanlığı tarafından yazılı emir yoluyla itiraz edildi.
Ancak o zaman öğrenebildik ki; herkes dinlenmektedir. Dinlenmiştir…
Yargıtay 9.Ceza Dairesi 2008/874 Esas, 2008/7160 Karar ve 4.6.2008 tarihli kararı ile “teknik takip” kararı veren Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/6522 Tek.Tak. 19.12.2007 tarihli kararının bozulmasına karar verdi. 9 Ceza Dairesinin bu kararına göre; Anayasa'nın 22. maddesi gereğince kural olarak herkesin haberleşme özgürlüğü vardır ve korunmalıdır. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Kararın devamında ise; “Ancak, ulusal güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması nedenlerine dayalı olarak hakim kararıyla gizlilik kuralı askıya alınabilir. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz 'Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu kurala bağlanmış olup, bu hakka bir kamu otoritesinin müdahalesinin, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtilmiştir.”
Yargıtay kararında hangi hallerde iletişimin tespit edilebileceğine dair yasal düzenlemeleri sıralıyor. Bu yasalarda sınırları belirlenen çerçevede ve kolluk güçlerinin sadece “kendi sorumluluk alanları ile sınırlı olarak” ve hakim kararı ile iletişimin tespitini, dinlenmesini ve kayda alınmasını mümkün görüyor.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi “dinleme” konusundaki yasal düzenlemelerin amacı ne olursa olsun hiçbir kuruma; demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan insanları şüpheli görerek ülke genelini kapsayacak şekilde iletişimi dinleme-izleme-kayıt yapma hak ve yetkisi verilemeyeceğini karara bağladı.
Talepte bulunan kolluk birimlerinin bulundukları yerler itibariyle yetkili olan ağır ceza mahkemelerine başvurabileceklerini, o mahkeme üyeleri yargıçlarının da sadece kendi yargı çevreleri ile ilgili karar verebileceklerine hükmetti.
Böylece Yargıtay 9. Ceza Dairesi “sınırsız bir yetki verilmesi suretiyle iletişimin tespit edilerek dinlenilmesine” dair yargı kararı verilemeyeceğinden dolayı kararı bozdu.
Demek ki, Yargıtay 9 Ceza Dairesi kararına göre; Türkiye genelinde Aralık 2007-Haziran 2008 arasında altı ay süreyle hepimizin telefonları dinlenmiş, faksları, isim, adres, kimlik bilgileri, hattın bile hangi bayiden ne zaman alındığı dahil, internet bağlantıları dinleme-izleme-kayıt altına alınmış. Çünkü herkes suç işleyecek potansiyel şüpheli görüldüğünden dolayı…
Yargıtay 9.Ceza Dairesinin kararı açıklanan gerekçesiyle doğrudur ama çok önemli eksiklikleri vardır.
Ağır Ceza Mahkemesi üyesi yargıçların “tüm Türkiye genelinde dinleme yapılması” konusunda karar vermeye yetkili olmadıklarına karar veriyor.
Ancak; hangi şahsın, hangi telefonunun, hangi nedenle ve neden dinleneceği konusunda kolluk kuvvetlerinin taleplerinde herhangi bir açıklık bulunmasa bile; kolluk birimleri bulundukları yerler veya “alan” itibariyle bu tür “dinleme” kararı vermeye yetkili olan Mahkemelerden talepte bulunabilecektir….
Bu tür bir talep hukuka aykırıdır. Yargıtay kararına göre tüm Türkiye’nin dinlemesi konusunda karar da verilemez. Yargıçların böyle “yetki”leri yoktur.
Bu taleplerin reddi gerekir; ama lokal veya sadece dinlenecek alan belirtilirse bu tür bir talebin kabulü mümkün müdür acaba? Görüşümüze göre mümkün olmamalı…Öncelikle “esas” bakımından ve sadece güvenlik adına muhaberatın gizliliği ihlal edilemez.
Temel hak ve özgürlükler göz ardı edilerek dinleme kararı verilemez. Gizli dinleme için verilen yargı kararlarının hak ihlaline neden olmaması gerekir. Hukuka aykırı davranmak, hukuk devletinde mazeret değildir.
Gizli dinlemenin gizliliği hukuk yoluyla ortadan kaldırılmalıdır. Gizli dinlemenin hukuki meşruluğu sağlanmadan, muhaberata yapılacak her müdahale hukuka aykırıdır. İleri sürülecek her gerekçe ve hukuk devletinin demokratikliği de laftır…(Fİ/EZÖ)