Berfo Ana için...
Sokak karanlık. Göz gözü görmüyor. Bir ses duyuyorum. Uzaktan. Çok uzaktan… Sesin geldiği yere gitmek istiyorum. Ama o kadar uzağa gidecek takatim yok. Hem karanlık işte… Karanlıktan ve uzaktan korkuyorum.
***
Bir eve giriyoruz sokağın karanlığından çıkıp. Kapısı açık. Kar yağıyor dışarıda. Kar evin içine de yağıyor. Erimiyor, buza dönüyor. Buzların erimesini, karların çözülmesini bekliyor anan. Üşüyor. Gözleri bekliyor ki gelesin. Sahi oğul neden gelmezsin?
Babaannem seni daha çok seviyor benden. Hep seni sayıklıyor. Gel istiyorum ben. Gel ki babaannem hikâyeler anlatsın bana. Sen gittiğinden beri tandır ekmeği de yapmıyor artık. Gel ki tandır ekmeği yiyeyim ben. Kot yapayım, içine peynir katayım. Yanına çay…
***
Bir Toros varmış. Beyazmış. Diyorlar ki kim binerse bu araca geri dönmezmiş. Bir tek kötü adamlar kullanırmış onu buralarda. Herkes bilirmiş. Herkesin bildiğine faili meçhul diyorlar oğul. Seni de ona bindirmişler. Uzağa ve karanlığa götürmüşler.
Şahit hanesine bir kargayı ve bir ihtiyarı yazmışlar. İhtiyar öleli epey oldu. Sen gideli otuz yıl… Peki ya karga nerededir oğul? Bu uzun yıllar yaşayan kuşlar nerededir? Tanrı neden onlara bu zulmü vermiş?
***
Babaanne gitti “Oğul gelecek onu yanıma gömün” diyerek. Hayır dedi ki “Oğul gelmeden koymayın beni toprağın altına.” Gömdük babaanneyi. Sokuldum yanına. Dedim babaanne “Bir hikâye anlat bana.” Dedi “Oğul sen misin? Gelesin yanıma…”