Türkiye, profesyonel orduya geçiyor. Bu aydan itibaren yedek subaylar komando birliklerinde görevlendirilmeyecek. 2009 sonunda komando birliklerinde er ve erbaş da kalmayacak; birlikler subay ve profesyonel uzman çavuşlardan oluşacak.
Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ, geçen yıl bu çalışma başladığında amacın "terörle mücadelede devamlılığın sağlanması" olarak açıklamıştı. Yani ordu küçülürken tek amaç "daha iyi öldürebilen bir ordu"ya sahip olmak.
Araştırmacı Serdar Şen, gündemdeki dönüşümün amacının bununla sınırlı olmadığını da ekliyor.
Ona göre, Türkiye'nin Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu bölgelerinde üstlendiği küresel sermayenin ve değer akışının korunması rolü için ordunun profesyonelleşmesine ihtiyaç var.
Ne kadar asker, o kadar iyi!
Türkiye'de askerlik zorunlu. 18 yaşına gelen her erkek askerlik yapmak zorunda. Üniversiteye giden, yüksek öğretime devam edenler bu zorunluluğu belli şartlar altında 37 yaşına kadar erteleyebiliyor.
Er olarak askerlik süresi 15 ay. Yurtdışında üç yıldan fazla çalışanlar belli bir para ödeyerek sadece 21 günlük temel eğitime girebiliyor. Sonuçta her an orduda 730 bin kişi zorunlu askerlik yaparken yaklaşık 220 bin de profesyonel çalışan bulunuyor. Bu rakamlarla Türkiye dünyadaki en büyük ordulardan birine ve Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) sonra NATO içindeki en büyük ikinci orduya sahip.
Zorunlu askerlik
Asker Alma Dairesi Başkanlığı gerçek rakamları açıklamasa da, şu an 400 bin insanın "asker kaçağı" olduğu tahmin ediliyor. Bu insanlar birçok resmi işlemi yapamıyor, pasaport alamıyor, evlenmiyor, çalışamıyor ve yakalandıklarında da cezalandırılıyor.
Zorunlu askerliği savunanlar bunun toplumsal birliği geliştirdiğini, varsılla yoksulu eşitlediğini savunuyor. "Her Türk'ün asker doğduğuna" dair bir inancı savunanlar da var.
Bununla birlikte zorunlu askerlik insanların hayatını etkiliyor. Askerlik yapmadığı için iş bulamayan, evlenmeyi, hayatıyla ilgili kararları erteleyen insanlar çok.
Sadece bunu ertelemek için bir üniversiteye girmeye çalışan, yurtdışında çalışan binlerce erkek var. Çocuğunun erkek olduğunu öğrenince, vatandaşlığa geçip askerlikten kurtulabilmesi için ABD'de doğum yapmayı planlayan –hali vakti yerinde- anneler var.
Her şeye rağmen askerlik yapmaktan kurtulamayanlar, suç işlemeyi göze alıp sahte raporlarla "çürük çıkmaya" çalışıyor. 133 kişinin bu yüzden yargılandığı dava gündemde.
Türkiye, birçok ülkede hak olan vicdani reddi de –politik, dini inanç ya da ahlaki gerekçelerle eline silah almayı reddetme hakkını- tanımıyor.
İsveç örneği
Bütün bu gerçekler bir reform gerekçesi değil. Aksine, yukarıda yaşanan ve toplum içinde oldukça yaygın bir soruna işaret eden konuları konuşmak bile "halkı askerlikten soğutmak" gerekçesiyle cezalandırılıyor.
Bugün dünyada tamamen profesyonel/gönüllü ordulara sahip ülkelerin yanı sıra Türkiye gibi askerliğin zorunlu olduğu ülkeler, iki modelin bir arada olduğu ülkeler de var.
Birçok ülke de barış zamanında orduyu küçültüp, askeri harcamaları başka alanlara aktarmaya çalışıyor. İsveç buna bir örnek.
1980'lerde, Soğuk Savaş döneminde seferberlik halinde İsveç ordusu 1 milyona yakın askeri harekete geçirebilecek durumdaydı. Bugünse bu sayı 320 bine düşmüş durumda.
1975'te 45 bin olan silah altındaki asker sayısı 2004'te 15 bine düştü ve hükümet barış zamanlarında askerliği tamamen kaldırmayı tartışıyor. Bu yıl başında da "kaynak harcamamak için" bazı birliklerin dağıtılacağı açıklandı. Sadece yurtdışında barış görevine gidecek askerler gönüllülük esasına göre belirleniyor.
Fransa 2001'de, İspanya 2002'de, İtalya da 2006'da profesyonel orduya geçmeyi planlarken tek vurguladıkları savunma harcamalarının düşürülmesiydi.
Para alıyorsan, konuşamazsın
Profesör Alex A. Vardemis, 2004'te Irak'a gönderilen Amerikan askerlerinin görev süresi uzatılır, öldürülen askerlerin sayısı hızla artarken nasıl olup da bundan 30 yıl önce Vietnam savaşı sırasında olduğu gibi toplumsal protestoların yaşanmadığını sorguluyor ve şunu söylüyordu:
"Profesyonel ordu. Fark bu. Vietnam savaşı sırasında askerlik zorunluyken savaş halkın tamamını etkiliyordu. Bazıları kaçtı, şanssız olanlar cepheye gönderildi. Onlar ve onların ailelerinin ayaklanması savaşın sonunu getirdi."
Oysa şimdi Irak'ta savaştırılan askerler şikayet edecek olsa, onlara "seçme şansları olduğu" hatırlatılıyor.
"Bugün askerlerimiz gönüllü. Kumandanlarının emirlerine itiraz edecek olsalar zorla oraya getirilmedikleri, Amerikan Barışı'nı sağlamak için sıraya girdikleri söyleniyor. Oysa hepsi de pratik nedenlerle orduya girmiş durumda. İş bulmak, okul parasını çıkarmak, vatandaşlık hakkı kazanmak için..."
Savaş değil barış için
Sonuçta, eğer sorun orduyu "günün gereklerine göre" yeniden yapılandırmaksa, bugün herkese gereken tek şey barış; bunu sağlamak için adım atılmalı.
Zorunlu askerliğe alınan erkekler ve onların aileleriyle, nüfusu 1 milyona yaklaşan bir ordu ile bu konunun konuşulmasına ket vuran siyasi yapı ve yargı toplumun militarizayonunu sağlasa da, 25 yıldır süre giden ölümler ve bir adım bile ileri gidilemediği gözönüne alındığında bu düzenin sürdürülebilir olmadığı anlaşılır. Savaşı profesyonelleştirerek toplumsal tepkileri geciktirmek de işe yaramayacak.
Dolayısıyla askeri harcamalar kısıtlanmalı, ordu küçülmeli ve buradan artacak kaynak sosyal adalet ve eşitliğin sağlanması için kullanılmalı.
"Gönüllü olduğu" ve "para aldığı" için sesini çıkarmadan öldürebilecek insanları orduya katmak ne bugün zorunlu askerliğin yarattığı gerçek sorunları, ne de askerlerin kafasındaki hayali Kürt sorununu çözmeye yarayacak. (EÜ/GG)