“Ali topu Can’a at” devri kapandı be baba. Ali topu Can’a atsın, Ayşe’ye atsın, Zilan’a atsın, Agop’a atsın; beni hiç ilgilendirmez. Zaten top oynayacak yer mi kaldı? Masumiyet falan para yapmıyor baba, ünlü yapmıyor. “Çocuk gibi davranmamak” gerektiğini, çocuksu şeylerin kabul görmediğini daha ilkokuldan öğrendik baba. Çocuksu işleri bırakalı epey oldu, bana çocuk gibi davranmasın kimse! Değil mi baba?
Bak bir at yarışı var. Sen de zamanında girmişsin. O zamanlar böyle şaşalı boyalı para dolu değilmiş ama girmişsin işte. Bak, şahane paralar kazanan, seçkin, saygın birisi olmuşsun baba. “Doktor” dendi mi polisler bile saygı gösteriyor. Demek ki, doğrusu bu. Hayat koca bir yarış, değil mi baba?
Sen zaten biliyorsun ama ben yine de söyleyeyim. Hani bana insan yavrusu gibi davranmadınız ya baba. Gerçekten iyi ettiniz. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum baba. Bana insan yavrusu gibi davranmayın baba; hem zaten yavruluğum falan kalmadı. Koca adam oldum. Beni yarış atı yapın baba! Her attan daha hızlı koşan bir yarış atı gibi, daha hızlı soru çözen, daha çok soru çözen, testleri yalamadan yutan bir genç olayım.
Çok zekiyim, hep öyle dediler
Zaten kimseye insan yavrusu gibi davranılmıyor ki, baba. Tarlaya, pamuğa sürülen çocuklar, atık toplamaya sürülen çocuklar, köyünden sürülen çocuklar, kız olduğu için önce okuldan öteye sonra kocaya sürülen çocuklar, hatta suça fuhuşa sürülen çocuklar hepsi ortada, gözler önünde değil mi? Bak, daha önceki gün televizyonda belgeselde bile göstermişler. (Not: Ben test çözerken iki cins arkadaş izlemiş. Kafaları çalışmıyor ki, test çözmeyip belgesel izliyorlar.)
Onların sürüldüğü yere ben elbette sürülmeyeceğim. Ben iyi para kazanan, seçkin, saygın birinin oğluyum. Çok zekiyim. Değil mi, baba? Kendimi bildim bileli bunu duydum, bunu bildim. Üstün olduğuma gönülden inanıyorum, bunu biliyorum baba. Böyle biriyken beni yarışa sürmek gerekmez mi baba? Beni yarışa sürün ki, ben daha da paralı, daha da ünlü, daha da seçkin olayım. Yarıştıkça daha da yarışasım gelsin. Dershaneler peşimden koşsun, üniversiteler peşimden koşsun, ben dillere destan olayım. Caddeler sokaklar benim fotoğrafımı taşıyan dershane ilanları ile dolsun. Medya bana koşsun. Şânım olsun!
Zaten beni küçük yaştan, tıpkı yavru atlara yapıldığı gibi, hep koşturdunuz, hep yarıştırdınız baba. Çok iyi hazırladınız. Yarışmayı bilmeyenlerden uzak tuttunuz. Beni geriden gelenleri, tırıs gitmeyenleri, iki adım sendeleyenleri dışlayan okullara gönderdiniz. Ezilenlerin ezik çocuklarının sorunlarıyla uğraşan okullara adım attırmadınız. Her şeyin kalitelisini gördüm, randıman alınmasını sağlayanı ile beslendim. Her okulumun mutlaka ISO kalite belgesi vardı. Ben bu okullarda iyice parladım, parlak bir yarış atı oldum baba.
İyi yarışan kazanır
Bir düşün baba. Gözü çok açık bir adamsın biliyorum. Ama hele bir gözlerini kapa ve hayal et. Ben hep parlamışım, her girdiğim yarışı kazanmışım. Hipodroma çıkan cins yarış atıyım. Ben çıkınca hipodrom inliyor. Adım yankılanıyor. Çılgınca bahisler oynanıyor. Bana para yatıran herkes, en başta dershanem, kendinden emin. Ama bu iş şansa bırakılmaz. Yarışı kazanırsam bir de kocaman ödül verecekler.
Gözünde canlandır baba. Hipodrom büyük. Milyonlarca at aynı anda yarışabilir; o denli büyük. Yarış başlıyor ve ben uçarak gidiyorum. Alkış gerekmez baba. O yarıştan sonra. Yarış bitiyor ve ben birinciyim. Para da ün de bana akıyor. O gün bütün televizyonlardayım. Gazetelere manşet, dillere destan, caddelerdeki afişlere konu oluyorum. Fotoğraf üstüne fotoğraf çektiriyoruz. Sen, ben, dershanemin sahibi. Tüylerin ürperdi değil mi, baba?
Bir daha düşün baba. Bir yarış atı bir yarışla doyar mı? Yarışmak, yarıştıkça kazanmak istemez mi? Medya yine bana koşsun, şânım hep sürsün istemez mi? Anladın hemen, değil mi? Gözü açık adamsın, hep derim. İlk yarışta araba geldiyse, ikincide de gelmez mi? Bu sefere bir forslu jip istemez mi gönül? Ya da bir yat? Gözlerin parlıyor; evet transfer ücreti de isteriz. Bu sene başka dershaneye niye geçmeyeyim ki? Bir düşün baba! Üç kere dört kere kazandım mı, transfer oldum mu?
Adalet bu değil mi, baba? İyi yarışan, tüm benliğini yarışa veren kazanır. Başı sonu belli, süresi kuralları belli bir yarış. Herkese eşit süre, eşit sayıda soru, aynı kurallar. Kazananın ödüllendirilmesinden daha adil ne olabilir? Bu iş zaten zeka işi ve ben çok zekiyim. Bunu herkes söylüyor. Değil mi, baba?
Ben her attan daha hızlı koşan bir yarış atıyım. Daha hızlı soru çözerim, daha çok soru çözerim, testleri yalamadan yutarım. Yarıştıkça daha da yarışasım gelir. Ben dershane çarkının yıldızıyım. Hakkında şarkı yazılınca davalar açan ÖSYM’nin deyişiyle, “tanıdık bir yüzüm”.
Bu yüzde sakın kızarıklık aramayın. Yarış atlarının yüzleri kızarmaz. Sahiplerininki ise hiç kızarmaz. (SD/EÜ)
* Ara başlıklar bianet'e ait.