2012'ye uğurlar ola derken yıl bitiminde farklı bir iş yapayım istedim. Sayfama kayıtlı olanlar Facebook sayfamı fırsat buldukça bir platform gibi kullanmayı, üye olanların da düşüncelerini paylaşmalarını arzuladığımı bilirler. Bu sebeple özeti 2012 biterken sizce önem arzeden olaylar / yaşanmışlıklar neydi diye bir soru yönelttim.
Sayfaya, mesaj kutuma ve mail adresime epeyce düşünce paylaşımı geldi. İlgi duyan; Mustafa Sütlaş, Canberk Gürer, Phanaroia Kazanakis, Ayşe Odabaşı, Altan Sancar, Virgül Titiz, Recep Gürbüz Şawerdiyanlı, Mahmut Akengin, Mahfuz Yıldız, Dursun Sönmez, Payîzê Payîzo, İmran Adsay, Ahmet Kuzik, Murat Karadağ, Mehmet Salih Gündoğan, Nihat Erdoğan, Tarık Güçlü, Behiye Yılmaz Sibir, İsmail Karahan, Kazım Akkoç, Nuriye Bilici, Ekrem Demir, İrfan Akalp, Hüsnü Çavuş, Yaşar Parlaklı, Sipos Katalin, Mehmet Diken, Harutyun Kuyumciyan, Mehmet Harun Yüce, Aydın Parıltı, Ferda Cemiloğlu, Abdi Altunel, Mehmet Yaşar Özer, Birsen İnal, Mustafa İlhan, Hamdusena İlkbuhar, Abdullah Süheyl Baran, Baqil Medya, Orhan Balta, Ali Sokrat, NT Temel, Nevcan Demir, Sadi Soysal, İrfan Gökşin, İbrahim Zoklu ve Edip Sevgican ve böyle bir sorgulamanın gereğini sadece beğenisiyle işaret edenlere teşekkür etmeliyim. Aslında bu bizi her gün izleyen sanal dünya birlikteliğinin kendimize ve ülke gündemine dair bir mini anketidir de!
Dünyanın 2012'si açısından; dünya halklarının kendi ülkelerindeki "hükümetlerinin" uygulamalarına topluca itiraz etmeleri, Obama'nın ABD başkanı olarak yeniden seçilmesi, Maya takvimi konusunda dünyanın sonu meselesindeki akıl tutulması, Latin Amerika'da devrimci liderlerin iktidarlarını sürdürmeleri, Irak ve Suriye'deki Kürt baharı ve Arap Baharı'nı öne çıkarıyorlar.
Türkiye'nin 2012'si için ise, büyük ölçüde Robozkê'de katledilen 34 Kürt yoksul kaçakçının dramı ve bu drama karşılık dillerin lal olması öne çıkıyor.
Hemen akabinde ise 68. gününde Abdullah Öcalan'ın bir çift sözüyle sonlandırılan cezaevlerindeki ve dışarıda destek için sürdürülen ölüm oruçları ve açlık grevlerinin Abdullah Öcalan'ı yeniden Kürt sorunun barışçı ve demokratik çözüm müzakerelerinde tartışmasız muhatap olduğunun mutabakatı ikinci sırayı alıyor.
Üçüncü sırada ise; uzunca bir süredir büyük ölçüde kitlesel anlamda sesi çıkmayan öğrenci gençliğin uzaya gözlem için gönderildiği ifade edilen Göktürk 2 uydusu nedeniyle Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne (ODTÜ) adeta bir güvenlik çıkarması ile giden başbakanı protesto eden ODTÜ'lü gençlerin protestosunun gençlik içinde dalga dalga yayılışı dillendiriliyor.
Sonra da diğerleri: Erzurum'da vatandaşa takla attıran İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, sigorta şirketlerinin "Kürt savaşı"nı gerekçe göstererek doğudan kısmen çekilmeleri kısmen de sigorta primlerini vahşice yükseltmeleri, madenci ve her sektörden işçi ölümleri, dini İslami politikalarının gereği sayan muktedir siyasetinin bütün referansını Kürt dindarlarından (Sadi Kurdî ve Şêx Saîd gibi) almalarına rağmen Kürtleri dinen Zerdüşt olarak itham etmeleri, kadın katliamları, 4+4+4 uygulamasının eğitimde başlatılması, 12 Eylül cuntacılarının yargılamaya başlanması, Madımak davasının zamanaşımı, Hrant Dink davasında devletin ağır hizmet kusurunun kabulü, Neşet Ertaş'ın vefatı.
Ve belki de bütün bunların üzerinde Türkiye'de hala demokrasi ve adalet için insanların yüksek sesle talepkârlığı ve bu talepkarlığa karşı biber gazının ne denli değerli ve zararsız olduğuna dair demokrasi isteyenlere karşı adeta ilaç olarak sunulması...
Ve elbette kitaplar; Cengiz Çandar'ın Mezopotamya Ekspresi'ni öne çıkarmışlar. Birkaç kişi de olsa benim "Gittiler İşte" ve "Ula Fılle Hoş Geldin" kitaplarıma ve kitaplarımın Macarca, Fransızca, Ermenice çevirilerinin 2012'de başlamış olmasına değer biçmişler.
Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'nin açılışı ve Diyarbakır Kitap Fuarı'nın entelektüel düzeyine parmak basmışlar. Ve cezaevi filmleri, Simurg, F Tipi ve diğerleri...
Benim yaşadığım ve dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Kürdün, bir de Acaba Kürtler ne diyor diye meselesi olan ve yüzünü Diyarbakır'a döndürenlerin 2012 Diyarbakır'ı, Dîyarbekir'i, Amed'i ile ilgili düşünce paylaşımları, yorumları da var elbette.
Başta Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nin çan kulesiyle birlikte Ermeni Patrikhanesi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile birlikte restorasyonunun tamamlanarak açılması geliyor.
Sonrasında; Diyarbakırspor'un acınası hali, yılın son haftasında Kürt şahsiyeti ve Diyarbakır vekili Şerafettin Elçi'nin ölümü, Diyarbakır Suriçi'ndeki eski cezaevinin çevresinde insan kemiklerinin yer aldığı çukurların ortaya çıkarılması, Cemilpaşa konağının kent müzesi olarak düzenlenmesi ve Ulucami'nin yeniden restorasyonu, Diyarbakır surlarının dünya kültür mirası olarak kabulü için yürütülen kampanya ve diğerleri...
Belki de yine bir okur paylaşımı ile bitirmek en güzeli: demiş ki bir okur; "Kürtler, az güler. Ama güldüklerinde güzel güler..." (ŞD/YY)