Geçen sene 1 Mayıs "kutlamaları" 2008 kutlamalarından farksızdı. Anımsayın yine 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyenlere polisin müdahale etmesi sonucu yaralanan çok sayıda kişi hastaneye kaldırılmıştı. Haber peşinde koşan gazeteciler yaralanmış, biber gazı sıkılmış, dövülmüş ama görev yapmaya gayret etmişlerdi.
1 Mayıs 2007 olayları sırasında yaralanan "mağdurlar", görev yapan emniyet görevlilerince, zor kullanma yetkisinin aşılarak, coplanarak dövüldükleri ve kendilerine biber gazı sıkıldığından dolayı emniyet görevlilerinin suç işlediği iddiasıyla 38 kişi Savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Savcılık kovuşturmaya gerek görmedi
Suç duyurusunu soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu altı emniyet görevlisi ile "olay tarihinde olay mahallinde görev yapan diğer tüm güvenlik görevlileri" hakkında; "Olaylar sırasında bir kısım mağdurların yaralandıkları görülmüş ise de, bu yaralanmaların, emniyet görevlilerinin yasal olarak zor kullanmaları sonucu meydana gelebilecek yaralar olduğu, emniyet görevlileri olan tüm şüphelilerin, zor kullanma yetkilerinin sınırlarını aşarak, ya da memuriyet nüfuzlarını kötüye kullanmak suretiyle, mağdurlara karşı etkili eylemde bulunduklarına dair, haklarında kamu davası açmaya yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, mağdurlarda meydana gelen yaralanmaların dereceleri ile şüphelilerin yasal olarak kullandıkları zor arasında herhangi bir orantısızlık bulunmadığı, müsnet suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından …" kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. (12.03.2008 tarih ve 2008/4096-131 Karar No)
Şikayetçi mağdurlardan olan ve biber gazı sıkılan gazetecilerden birisi Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alper Turgut, savcılık şikayetinden sonuç alamamış olsa da; avukatı Tora Pekin İçişleri Bakanlığından; davacı Alper Turgut'un, 1 Mayıs 2007'de gazetecilik mesleğini yerine getirmek amacıyla görev yaptığı sırada çevik kuvvet birimine bağlı polis memurları tarafından cop darbeleri ve tekmelerle yaralandığından, çok yakın mesafeden biber gazı sıkıldığından geçici körlük yaşadığından dolayı, bu olayların yaşanmasında idarenin hizmet kusuru olduğu iddiasıyla bin YTL manevi zararının tazminini talep eder.
Karar veren İstanbul 9. İdare Mahkemesi günümüz 2008 yılı 1 Mayıs olayları bakımından idarenin nasıl bir hizmet kusuru işlediğine dair kararında şöyle diyor:
"Dava davacının 1 Mayıs 2007'de gazetecilik mesleğini yerine getirdiği sırada polis memurları tarafından darp edilmesi olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle bin YTL manevi zararın tazmini amacıyla açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır. Hizmet kusuru, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu hizmetlerin kuruluşunda düzenlenmesinde, işleyişinde ve yürütülüşünde ortaya çıkan her türlü eksiklik, aksaklık, bozukluk, sakatlık olarak tanımlanabilir.
"Diğer bir ifadeyle; idare hizmetin kötü işlemesi veya geç işlemesi yahut hiç işlememesi hallerinde hizmet kusuru işlemiş sayılır. Diğer taraftan, kamu idareleri, yapmakla yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi ifa etmekle beraber bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla da yükümlüdür. İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi ve bu yönden bir zarara sebebiyet, verilmiş olması hali, idareye meydana gelen zararların tazmin sorumluluğunu yükler.
"Diğer, taraftan İdare kamu hizmetini yürüteceği personeli en iyi şekilde eğitmek ve personelin görevini yerine getireceği zaman içinde davranması gerekli tüm kuralları vereceği eğitimle sağlamakla yükümlüdür. Özellikle kolluk personelinin gerekli hukuk bilgisiyle donatılması mesleğin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi açısından kaçınılmazdır." (ESAS NO: 2007/554, KARAR NO : 2008/727 Tarih 21.04.2008)
İçişleri Bakanlığının "hizmet kusuru"
1 Mayıs 2007 olaylarında gazeteciyi yaralayan İçişleri Bakanlığının neden "hizmet kusuru" işlediğini karara bağlayan İstanbul 9. İdare Mahkemesi "vatandaşların haber alma" hakkının başka türlü korunamayacağına şöyle karar vermiştir:
"Kolluk görevini yürütmekle görevli personelin görevini yerine getirmek amacıyla zor şartlar altında mücadele veren gazetecilere yardımcı olması gerekirken onların haber alma hakkını engelleyecek şekilde davranmasının kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmamaktadır. Kolluk personeli gazetecilerin haber alma hakkını sağlayacak tüm imkanları sağlamakla görevlidir.
"Zira vatandaşların en iyi doğru ve sağlıklı şekilde haber alma imkanından yararlanması ancak bu şekilde mümkündür. Gazetecilerin doğru ve gerçekleri tüm çıplaklığıyla sağlayabilmesi onların görevlerinde yardımcı olunmasının sağlanması hukuk devletinin de vazgeçilmez koşuludur. Doğaldır ki bu görevi sağlayacak kolluk personelini seçmek ve bu personeli yetiştirmek davalı idarenin sorumluluğunda bulunmaktadır.
"Bu durumda darp edildiği kötü muamelelere maruz kaldığı şüphe götürmeyen söz konusu fiillerin kolluk kuvvetlerince gerçekleştirildiği anlaşılması ve personel seçimi ve yetiştirilmesi konusunda gerek yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle davalı idarenin hizmet kusuru işlediği açık olduğundan idarenin zararı tazmin yükümlülüğü bulunmaktadır."
Karar, emsal nitelikte
Bu nedenle gazeteci Alper Turgut'un açtığı dava kabul edilerek "1.000 YTL manevi tazminat" ödenmesine dair verilen bu karar 2008 1 Mayıs olayları bakımından "emsal" niteliktedir. Hem de sadece gazeteciler için değil, tüm dayak yiyen mağdurlar için…
Bir yandan yargının yargıları; halkın haber alma hakkının nasıl sağlanacağı konusunda kararlar üretirken, idare de 2008 yılı 1 Mayıs olayları nedeniyle hizmet kusuru üretmeye devam ediyor. Kusurlu hizmet vermeyi her sene yerine getirerek alışkanlıklarını sürdüren idarenin, demokrasi ve insan hakları anlayışı da böyle oluyor anlaşılan... (Fİ/GG)