Yarın (5 Haziran) Dünya Çevre Günü. Türkiye Yeşiller'i ve Küresel Eylem Grubu sözcüsü Ümit Şahin, bugünün en önemli haberinin hükümetin Kyoto Protokolü'nü imzalaması olduğunu söyledi.
"Her ne kadar hükümet bu imzanın ne anlama geldiğini pek anlamasa da, artık Türkiye'nin iklim değişikliğindeki sorumluluğunu üstlenmiş durumda. Önümüzdeki yıllarda hükümetin tüm yaşamsal politikalarının değişmesi zorunlu hale geldi."
Şahin "bundan sonra hükümetin bir seçim yapması gerekiyor" dedi. "Ya protokolün gereklerini yerine getirecek ve gönüllü olarak bir emisyon indirimi hedefi koyacak; ya da şu ana kadarki duyarsız politikalarını devam ettirecek."
Şahin, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin ikinci yolu seçmesi halinde 2012'de Kyoto Protoklü'nün sona ermesinin arsından ciddi güçlük yaşayacağını söyledi. Çünkü Türkiye'nin emisyon salımı o tarihte Avrupa ülkeleri seviyelerine çıkacak ve çok da keskin kısıtlamalar yapmak zorunlu olacak.
Türkiye, Kyoto'yu imzalamamış birkaç ülkeden biriydi. Halen, protokol sonrasında küresel bir anlaşma oluşturmak üzere çalışmalar sürüyor.
Tabandan yükselen politik bir mücadele
1972'de İsveç, Stockholm'de Birleşmiş Milletler'in (BM) düzenlediği Çevre Konferansı'nda 133 ülkenin katılımıyla alınan bir kararla, 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Bu konferansta "Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğu" karar altına alındı.
Şahin, bugün Türkiye'de ekoloji mücadelelerinin tabanda, yerelde güçlendiği bir dönem olduğunu belirtti.
"Bu tür mücadeleler –ne mutlu ki- 90'lar boyunca yerleştirilen profesyonel, projeci çevrecilik anlayışını alt etmiş durumda. Profesyonel çevrecilik gerilerken tabanda politik bir ekoloji hareketi yükseliyor."
Şahin, bu dönemde öne çıkan iki mücadele başlığı olduğunu vurguladı.
- Birincisi, küresel ısınma ve onun örneğin kuraklık gibi sonuçları.
- İkinci ana başlıksa enerji sorunu ve özel olarak da nükleer enerji meselesi.
Hükümetin artan küresel enerji fiyatlarına karşılık yeniden kömüre dönüleceği açıklamalarını hatırlatan Şahin, termik santrallere karşı mücadelenin de önümüzdeki dönemde yükseleceğini söyledi.
"Hem Kyoto'yu imzalayıp emisyonları düşüreceğim, hem de kömüre döneceğim demek anlamsız."
Şahin, bunun dışında ülkenin dört bir yanında yerinde doğa korumacılık, biyolojik çeşitliliği korumak, ekololjik tarım gibi alanlarda olumlu çalışmalar olduğunu da ekledi.
Ekoloji merkezli bir politika
Tabandan yükselen ekoloji mücadelesi önümüzdeki günlerde bütünlüklü politik bir yapıya da kavuşuyor. Şahin, kendisinin de kurucuları arasında yer aldığı ve hazırlıkları uzun zamandır süren Yeşiller Partisi'nin bu ay sonuna kadar hayata geçeceğini açıkladı.
Şahin, 1988-1994 arasında yaşanan eski parti deneyiminden farklı olarak, Yeşiller'in çok daha politik bir şekilde ortaya çıkacağını ve ekolojiyi merkeze alarak "politik alanın tamamına dair söz söyleyeceğini" belirtti.
"O dönemde öğle görülse de artık bu sorun lüks değil. Dünya değişti. Özellikle küresel ısınma ve aşırı kirlenme nedeniyle dünya yaşanamaz hale geliyor; dolayısıyla sorun çok acil. Eskiden olduğu gibi bir grup çevreciyi değil bütün yurttaşları her kesimini ciddi ilgilendiren bir mesele haline geldi."
"Evinizin yanında altın madeni kuruluyorsa bu sizi yakıyor" diyen Şahin ekliyor:
"Ama kurulmuyorsa da, küresel ısınma sizi etkiliyor. Gıda krizi, su krizi küresel bir mesele haline geldi. Birkaç on yıl içinde dünyanın yaşanamaz hale geleceği bilinirken, artık kimse öncelikli olarak milliyetçiliği, laikliği sorun edemez."(EÜ/EZÖ)