Dünya'da Müslümanlara yönelik en son konuşma yapması gerekenler sanırım ABD Başkanları. Zira yıllardır yaptıkları ortada. Barack Obama Başkanlık koltuğuna oturduğunda selefi Bush'un darmaduman ettiği Orta Doğu'ya ve dolayısıyla da Müslümanlara ilk mesajını Kahire'de vermişti.
Bu konuşma önemliydi. Çünkü Bush ve şürekâsından kurtulan ve ilk kez siyahî bir Başkan seçen ABD'de Obama'nın dünyada yarattığı sempati ve umut, Müslüman coğrafyada da yankı bulmuş, dikkat çekmişti.
Kahire Üniversitesi'nde yaptığı konuşmasına 'Esselamünaleyküm' diyerek başlayan Obama, Müslümanlara karşı cilalı laflarla ABD'nin paramparça olmuş imajını biraz düzeltmeye çalışmıştı. Aradan geçen iki yılın ardından Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler oldukça önemli.
Sadece bölge açısından değil Orta Doğu'yu sömürenler açısından da önemli. İşte o yüzden ABD Başkanı Obama, 19 Mayıs Perşembe günü akşam saatlerinde ikinci kez Müslüman dünyasına seslenme gereği duydu.
Konuşmanın alt metnine baktığımızda ABD'nin çıkarlarının yine her zaman ki gibi ön planda olduğunu görüyoruz. Arap coğrafyasından enerji akışının kesilmesinin kendilerini ve dünyayı etkileyeceğini vurgulayan Obama'nın bunun yanına "Biz Arap halklarının özgürlüğünü destekliyoruz" demesi yemeğin yanına sos misali.
Zira yıllardır ABD bölgedeki diktatörleri beslemiş ve doyurmuştu. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone'nin dediği gibi "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." Madem bu kadar bu halkların özgürlüğünü düşünüyordunuz, neden yıllardır halkını ezen, muhalifleri susturan, insanlık suçu işleyenlerle aynı masaya oturdunuz?
Bugüne kadar neden o halkların onurunu, yoksulluğunu ve rejimlerin yarattığı insan hakları ihlallerini asla dillendirmesiniz. Bunun tek nedeni petrolün ABD'ye ve Batı'ya sorunsuz bir biçimde akıyor olmasından başka bir şey değildi tabi. ABD'de Başkanlar değişse de yalanlar hep aynı maalesef.
"Bizim karşı çıktığımız zulüm ve baskıdır" diyen Obama'nın koltuğu devraldığı Bush'un yalanlar üzerine kurduğu Orta Doğu politikalarının bilançosu Irak ve Afganistan'da ortada.
Irak'ta kitle imha silahları olduğunu iddia ederek savunulması imkânsız bir savaşa girenlerin yarattığı tahribat ve ölümün hesabını vermeden; diktatörlerden desteğini çekmeden ve yalnızca İsraillilerin değil, Filistinlilerin de güvenliğinden söz etmeden ABD, Müslüman dünyanın güvenini kazanabilir mi? Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum. O yüzden Obama'nın bu çabaları boşuna.
"Irak'ta demokrasinin yeşerdiğini görüyoruz," diyen Obama bölgede neler olup bittiğinin farkında değil sanırım. Zira bölgede her gün onlarca insan patlayan bombalardan paramparça oluyor. Bunun tek müsebbibi ise ABD. Sürekli bombaların patladığı, kadınların tecavüze uğradığı bir coğrafyada demokrasinin yeşerdiği yalanına kim inanır?
Yine başta ABD olmak üzere egemenler kendi çıkarlarına uygun bir Orta Doğu inşa etme çabasında. Bu "sizi anlıyor ve destekliyoruz" türünden cilalı nutuklar devrilenlerin yerine yeni gelecekleri kendi safına çekmeye çalışmak dışında bir anlam taşımıyor.
Diktatörler birer birer yıkılmaya başlayıncaya kadar ABD'nin ve Batılıların Arap halklarının insan haklarını desteklediğini hiç görmemiştik. Önce teröristleri ve diktatörleri yaratıp sonra da avlayanların samimiyetlerine inanmak saflıktan öteye gitmez. Orta Doğu ve Kuzey Afrika halkları, bu söylemden sıkıldı; artık ABD'nin dostu da düşmanı da olmak istemiyorlar. Kendi kaderlerini tayin etmek istiyorlar ve bunun için Batılı ülkelerin onayını alıp almamakla ilgilenmiyorlar.
Bence Obama'nın demokrasi güzellemeleri yapmak yerine, İsrail'i öldürdüğü masumlar için kınaması, "terörist avlıyoruz" diye kan gölüne dönüştürdükleri Irak ve Afganistan'ın masum halklarından özür dilemesi ve başta Bush olmak üzere bu savaşların sorumlularına yüce divan yolunu açması gerekiyor.
Çünkü Orta Doğu değişiyor. Ve bu yeni Orta Doğu'nun ABD'nin eski safsatalarına karnı tok. (HK/EÖ)