Haberin İngilizcesi için tıklayın
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) 2018 yılının ikinci yarısında 71 davada 90 oturum izledi ve bu doğrultuda 'Türkiye'de İfade Özgürlüğü Davaları'nı raporladı.
Uluslararası standartlara uygun olarak hazırlanan 'Adalet Gözlem Raporu' bugün gerçekleştirilen bir toplantı ile basın ve kamuoyuyla paylaşıldı.
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem Raporları
Türkiye'de mahkemelerin etkinliği ve adil yargılanma hakkının durumu hakkında objektif ve nicel veri akışının sağlandığı raporun sunumunu Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Eş Direktörleri gazeteci Barış Altıntaş ve avukat Veysel Ok gerçekleştirdi.
Dernek olarak gazetecilik ile hukuku bir araya getirdiklerini belirten Altıntaş, yargılanan gazetecilerin, aktivistlerin ve sivil toplum kuruluşu çalışanlarının savunuculuklarını yaptıklarını belirtti.
"Darbe girişimi sonrası adil yargılama tamamen ortadan kalktı"
Altıntaş'ın ardından söz alan Veysel Ok "Türkiye'de adil yargılama ve ifade özgürlüğü problemi darbe sonrası başlamış değil ama darbe girişimi sonrasında adil yargılamanın tamamen ortadan kalktığını hazırladığımız rapor sayesinde rahatlıkla söyleyebiliyoruz" ifadelerini kullandı.
"15 Temmuz Darbe Girişimi öncesi adil yargılama hakkının ihlali genellikle doğuda Kürtlere uygulanırken 15 Temmuz sonrası tüm Türkiye'ye yayılmış durumda.
"Hazırladığımız bu rapor Türkiye işleyen efektif bir yargı sistemi olmadığını bize verilerle gösteriyor."
Bu yıl 90 duruşma izlediklerini belirten Ok, hazırladıkları rapor içerisinden şu bilgileri paylaştı:
"Yargılamaların yarısı tutuklu yapılıyor"
"İzlediğimiz 90 oturumun yüzde 49'unda sanıklar tutukluydu. Yani yargılanan gazetecilerin, yazarların, aktivistlerin neredeyse yarısının yargılaması tutuklu yapılıyor. İfadesi nedeniyle tutuklu olan bu kişilere yöneltilen suçlamalar nedir derseniz izlediğimiz davalarda sanıklara yöneltilen suçlamaların yüzde 72'si terör suçlaması.
TIKLAYIN - İsim İsim Hapis Gazeteciler
"Terör suçu derken örgüt propagandası, örgüte isteyerek yardım etmek, üye olmamakla beraber örgüte yardım etmek gibi geniş bir sıkaladan bahsediyoruz.
"İfadeleri sebebiyle terör propagandası yapmakla suçlanan bu kişilere yöneltilen suçlamaların yüzde 77'sinde ise gazetecilerin veya aktivistlerin sözü, yazısı, haberleri veya sosyal medya paylaşımları delil olarak gösterildi.
"Sanıkların yüzde 34'ü duruşma salonuna getirilmedi"
"Bu insanların yüzde 34'ü duruşma salonun getirilmedi. Tutuklu sanıkların yüzde 40'nın yargılandığı mahkemeyle tutuklu bulunduğu cezaevi farklı illerde ve mahkemeler bunu gerekçe göstererek tutukluları duruşmaya getirmiyor.
"Yüzde 34 çok büyük bir rakam. Oysa AİHM sanığın onayı olmadan duruşma salonuna getirilmemelerini bir hak ihlali sayıyor.
"15 Temmuz öncesinde de belli ceza sınırı altında olan yargılamalarda ve sanık başka şehirde yaşıyorsa kullanılan bir sistemdi. Ama 15 Temmuz sonrası çıkartılan bir kararnameyle SEGBİS'in kullanımı hakimlerin ve savcıların geniş taktir yetkisine bırakıldı. Bu durum sanıkların savunma hakkını ortadan kaldıran bir durum.
"Diğer bir önemli konuda Türk Ceza Muhakemesi Kanununa göre sanıklar hakim karşısına çıkartılırken kelepçesiz çıkartılması gerekir ama bizim izlediğimiz davalarda sanıkların yüzde 36'sı hakim karşısına kelepçeyle çıkartıldı. Bu durum sanıkların masumiyet kaimesini ihlal eden bir durum. Çünkü hakimin karşısına kelepçe ile getirilmek sanıklara suçlu muamelesi yapmak anlamına geliyor. Aynı zamanda kelepçenin takılış şekline bakarak bunu bir işkence olarak da niteleyebiliriz.
"Yargılanan kişilerin yarısı bir yılı aşkın süredir tutuklu"
"Diğer bir konu tutukluluk süresi. İfadesi sebebiyle tutuklu olan kişilerin yarısından fazlasının bir yılı aşkın süredir tutuklu olduğunu tespit ettik.
"Raporda mahkeme heyetinin nezaketsiz yaklaşımı diye de bir başlık açtık. İzlediğimiz oturumların yüzde 27'sinde mahkeme heyeti sanık avukatlarına karşı saygısızca davranmış. Yine oturumların yüzde 27'sinde sanıklara karşı saygısızca tavır içine girmişler.
"Bunu örneklemek gerekirse hakimler sanıklara 'siz' şeklinde değil 'sen' diye hitap ediyor. Sanıklara sen diye hitap edilmesi aslında bir aşağılama yöntemi. Ya da sanık avukatlarının savunmalarının kesilmesi de hakimlerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesiyle çelişen bir durum. Çünkü hakim en başta sanığa ve sanık avukatına olan mesafesini sözleri ve davranışlarıyla ortaya koyar.
"İzlenen oturumların yüzde 41'inde heyet değişikliği gözledik. Bu durum 'tabii hakim ilkesine' aykırı bir durum. Çünkü duruşmayı başından alan hakim duruşmayı bitirmekle mükelleftir.
"Heyet değişikliği adil yargılanma hakkını zedeliyor"
"Neredeyse davaların yarısında heyet değişikliği olması davaların arka planında kötü niyet olduğunu bize gösteriyor. Bu da tarafsız, adil yargıla hakkının zedelendiği anlamına geliyor.
Bu raporun kendilerine Türkiye'de yargının geldiği noktanın fotoğrafını çıkardığını belirten Veysel Ok, "Türkiye'de efektif işleyen yargılama sürecinin olmadığını, delillerin sözden, haberden, yazıdan ibaret olduğunu gösterdi" dedi. Ok, "AİHM'in Türkiye'de işleyen efektif yargı süreci vardır tespitinin doğru olmadığını bu şekilde doğrulamış olduk" yorumunda bulundu.
* Raporun tamamını okumak için tıklayın.
(HA)