LGBTİ+ aktivisti İris Mozalar, 10 Temmuz’da İstanbul’daki evine düzenlenen baskınla gözaltına alındı. Mozalar, TCK Madde 216/1'den (kamuoyunda bilinen adıyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu) tutuklandı ve ertesi gün tahliye edildi.
Mozalar’ın tutuklanma nedeni, 30 Haziran’da Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde Danışmentgazi Mahallesi’nde Suriyeli bir erkeğin bir çocuğu istismar ettiği iddiasından sonra Suriyelilere ait işyeri ve araçlara saldırılmasıyla ilgili sosyal medyada paylaşımlarıydı.
Mozalar hakkında açılan davanın ilk duruşması yarın (2 Ekim) Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecekti ancak hakimin rapor alması nedeniyle duruşma ileri bir tarihe bırakıldı.
İris Mozalar’la tutuklanmasına giden süreci, kısa bir süre de olsa cezaevinde yaşadıklarını ve duruşmayla ilgili beklentilerini konuştuk.
“İfadeye çağırılmadım”
Sizi tanımayanlar için, İris Mozalar kimdir?
İstanbul’da yaşıyorum ve 24 yaşımdayım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde okudum. Hayatta birçok şeye ilgi duyuyorum ve çeşitli alanlarda aktif olmaya çalışıyorum. Bir yandan insan haklarını savunmak için mücadele ediyorum, diğer yandan da hayallerimi gerçekleştirmek için çabalıyorum. Eğitim hayatımın yanı sıra modellik, performans sanatçılığı ve oyunculuk yapıyorum. Bazı küçük projelerde oyunculuk yaptım.
Beni anlatan iki belgesel filmi var. Bunlardan ilki 2019 yapımıydı, ikinci ise bu yıl tamamlandı ve festivallere gönderildi. Gösterime girmesini heyecanla bekliyorum. Bunların dışında mitolojiye büyük ilgi duyuyorum. Hayvanları çok seviyorum, vakit buldukça dışarıda vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Oğlak burcuyum, yükselenim terazi. Ki bu da çok önemli (gülüyor).
Son yıllarda Türkiye’de ifade özgürlüğü alanının giderek kısıtlandığını ve hak savunucularının baskıya maruz kaldığını görüyoruz. Siz de bu kapsamda tutuklandınız. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim için çarpıcı bir deneyim oldu. Gözaltına alındığım gün olaylar hiç beklemediğim bir şekilde gelişti. Bir anda polisler evime geldi, öncesinde asla ifadeye çağrılmadım. Esasen bir bakıma ev baskını düzenlendi. Evde iki kedi ve bir köpek vardı, polisler kapıya geldiğinde o an ne yapacağımı bilemedim. Polislere emniyete çağrılsaydım zaten geleceğimi söyledim; ama açıklamam asla dikkate alınmadı. Kapıyı açık tutmam gerektiğinde ısrar ettiler. O esnada kaçmaması için kedileri de gözetmeye çalıştım. Aklıma gözaltına alındığıma dair tweet atmak geldi ve tweet'i atar atmaz telefonumun uçak modunu açtırdılar. Ev arkadaşım hayvanlarla ilgilenirken beni evden çıkardılar.
Neden gözaltına alındığıma dair hiçbir fikrim yoktu. Polisler de ne ile suçlandığımı söylemediler. "Biz sadece almakla görevliyiz," dediler ve bu belirsizlik içinde hastaneye götürüldüm. Sağlık kontrolü için Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldüğümde doktor bana polislerin yanında "Herhangi bir darp ya da cebir var mı?" diye sordu. Herhangi bir darp ya da cebir olmamasına rağmen, polissiz muayene hakkımı kullanmak istedim ve doktordan polisleri dışarı çıkarmasını rica ettim. Ancak polisler dışarı çıktıktan sonra bile perdenin arkasında, yani aslında içeride beklediler. Sonrasında karakola götürüldüm. Hâlâ suçlamaların ne olduğunu bilmiyordum ve bu belirsizlik beni daha da strese soktu.
Nezarethanedeki koşullar
Karakola götürüldüğümde, avukatımla iletişime geçmek istedim. Ancak uzunca bir süre avukatımı aramama izin vermediler. Neyse ki arkadaşlarım durumu öğrenip avukatımı bilgilendirdi ve o da hemen karakola geldi. Avukatım gelene kadar belirsizlik devam etti ve suçumun ne olduğunu öğrenemedim. Saatlerce belirsizlik içinde bekledim. Sonrasında avukat-yoldaşım Gizem Karaköçek geldi ve tweet'lerim nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla karşı karşıya olduğumu öğrendim. Buna inanmakta zorluk çektim çünkü tweet'lerimin hepsi ifade özgürlüğü kapsamında yazılan şeylerdi ve aslında bir arada ve barış içinde yaşamayı savunuyordum.
Trans bir kadın olduğum için nezarethanede tek başıma kalmak istediğimi söyledim. Avukatım talebimi yetkililere ilettince tek başıma kalmam sağlandı. Gece uyumak neredeyse imkânsızdı, zaman ve mekân mefhumunuz tamamen ortadan kalkıyor zaten. Bir battaniye ve sert bir yatakta yarı uykulu, yarı uyanık bir halde sabahı bekledim. O süreçte nezarethanedeki diğer insanlarla sohbet ederek, espriler yaparak biraz olsun moral bulmaya çalıştım. Çünkü dev bir belirsizlik havuzu içindeydim ve bu psikolojik olarak çok zorlayıcıydı. Gözaltına almaya geldiklerinde akşam arkadaşlarımla dışarı çıkacağım için oje sürerken bir anda kendimi nezarethanede buldum!
LGBTİ+ aktivisti İris Mozalar tutuklandı
Tutuklama talebiyle sevk
Ertesi gün adliyeye götürüldüm ve savcılık ifadesinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildim. Asla tutuklanacağımı düşünmüyordum. Mahkemeye çıkarıldığımda savunmamı yaptım; ancak mahkeme tutuklanmama karar verdi ve nihayetinde tutuklandım. Tabii ki büyük bir şok yaşadım ve kriz geçirdim. Önce Metris’e gönderileceğim söylendi; ama avukatım Bakırköy Kadın Hapishanesi’ne alınmam için çabaladı ve oraya gönderildim.
Bu süreçte, avukatlarımın aktardığı dışarıdan gelen destek mesajları beni ayakta tuttu. Asla yalnız olduğumu düşünmedim. Avukatlarım benim için eylem yapılacağını söylediğinde yaşadığım sevinci çok net hatırlıyorum. Kısacık bir süre bile olsa cezaevindeki diğer tutuklularla, en çok da iki trans erkekle, çok güzel bir dayanışma yakaladım.
Ertesi gün ise beklenmedik bir şekilde hakkımda tahliye kararı çıktı. Bu kadar kısa süre içerisinde tahliye edileceğimi hiç düşünmemiştim. Daha avukatlarım tutuklanmama itiraz etmemişti. Ben de kendimi koşullara hazırlamaya çalışıyordum. Kantin alışverişim, hormonlarım… Daha onlar bile gelmemişti. Haberi aldığımda ağlamaya başladım. Tahliye işlemlerim ise saatler sürdü ve avukatlarıma bile tahliye edileceğimin bilgisi verilmedi. Dışarı çıktığımda tahliye olan birinin yakınlarından avukatımı aradım ve arkadaşlarım ile avukatlarım bu sayede yanıma gelebildi.
Kamuoyunun desteği
Sizce neden bir gün sonra tahliye edildiniz?
Kamuoyunun desteği sayesinde bence. Twitter'da trend topic (çok bahsedilen başlık) oldum, hem Türkiye gündeminde hem de uluslararası basında yer aldım. Türkiye’deki milletvekillerinin yanı sıra Avrupa'daki bürokratlar ve siyasetçiler de duruma tepki göstermiş. Bence olayın büyümesini istemediler ve hakkımda tahliye kararı verdiler. Çünkü böyle bir durum, ülkenin “imajını” da zedeliyor. Bir yandan da Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklandığı bir yerde, benim gibi sıradan birinin tutuklanması daha da garip bir hale geliyor.
Peki sizce neden tutuklandınız?
Ben de bunu merak ediyorum. Benimle aynı ya da benzer tweet'leri atan pek çok insan varken neden ben tutuklandım? Birçok insan bu olayları pogrom, ırkçılık olarak nitelendirip tepki gösterdi. Tweet’i tam Sivas Katliamı’nın yıldönümünde attım. Ailem Madımak Katliamı’nı televizyondan canlı izleyen bir kuşaktan geliyor. Bir Alevi olarak bu hikâyeler bana da aktarıldı ve beni derinden etkiledi. Travma, nesilden nesile aktarılan bir şey. Ben de bu travmanın bir parçası olarak, o tweet'leri yazarken bu duyguları hissettim. Fakat ben, Onur Yürüyüşü’nden hemen sonra tutuklandım. Bunu göz ardı edebileceğimizi sanmıyorum.
Bir yandan Türkiye LGBTİ+ hareketinde tanınan birisiniz de…
Tam da bu nedenle bu dava bireysel bir dava değil bence. Benim üzerimden Türkiye LGBTİ+ hareketine gözdağı vermek, sindirmek ve üzerimizde baskı kurmak istediler. Trans, Kürt ve Alevi bir kadın olmam da tutuklanmama neden olan yolun taşlarını döşedi. Toplumun sevmediği, beğenmediği bir profil çizdiğim için bu yargısal tacizle karşılaştım. Hem bana hem de LGBTİ+ harekete hem de feministlere yönelik bir gözdağıydı bu.
Tutuklanmamla birlikte “Siz sadece cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği üzerine konuşun, diğer konulara girmeyin” de dendi bize bence. Ancak LGBTİ+ hareketi politik bir hareket ve başka politik meselelerle kesişmek zorunda. Biz homojen bir topluluk değiliz ve tek bir kimliğe hapsedilemeyiz. Bizi hedef gösterenlerin iddia ettikleri gibi “LGBTİ+ bir ideoloji” değil, bir varoluş biçimi. Tıpkı kadınlık ya da başka bir kimlik gibi. Ama bize çizmeye çalıştıkları sınırların farkındayız ve tam da bu yüzden bizi apolitikleştirme çabalarını kabul etmiyoruz.
“Hukuki bir çıkmaz”
Toplumun bir arada ve barış içinde yaşaması gerektiğini savunurken tam tersine, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle suçlanıyorsunuz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Attığım tweet Kayseri’deki olaylarla ilgili bir haberi alıntılayarak yazdığım bir mesajdı. Şunu demiştim: "Bu ülkede daha önce bu saldırılar başka halklara yapıldı, yapmayın. Bu ülkede herkesin canı ve malı güvende olmalı. Sünni-Türk değilsek bunları yaşamak zorunda mıyız?"
Bu ve benzeri paylaşımlarım nedeniyle ironik bir şekilde halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle suçlanıyorum. Aksini yaptığım, tahrike kapılmayın dediğim için. Tarihsel olayları hatırlatmak, insanları bilinçlendirmek, kin ve düşmanlığı önlemek istediğim bir noktada, tam tersine bir suçlamayla karşı karşıya kalıyorum. Bu açıdan hukuki bir çıkmazdayız gibi hissediyorum.
TCK 216. Madde nedir?
Tweet’im ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeliydi, iddianamede ise "kin" unsuru üzerinden de değerlendiriliyor. Böyle baktığımızda Hrant Dink’i de anmamalıyız, Sivas Katliamı’nı da, 6-7 Eylül Olaylarını da. Böyle bir mantık olabilir mi? Geçmişte yaşanan ayrımcı suçları anmak, hatırlatmak, kine tahrik etmez. Hatırlamak da kin beslemek anlamına gelmez. Ancak iddialardan biri de bu. Tutuklanma gerekçelerimden biri ise kaçma şüphem ve delilleri karartma ihtimalimmiş. Tweet'i attıktan 10 gün sonra bu gerekçelerle tutuklandım. Paylaşımlarım bu süre zarfında bir infial ya da kaos yaratmadı ve herhangi bir delil karartma ya da kaçma girişiminde bulunmadım. Zaten ikâmet adresimden alındım.
Aslında devlet yetkilileri de çıkıp benim söylediğime benzer şeyler söylediler, onlar da bu saldırıları “vandalizm” olarak değerlendirdiler. Yani, benzer şeyler söyledik ve ama ben tutuklandım. Polisler “sanal devriye” uygulaması adı altında sosyal medya hesaplarımı tarayarak ve kendilerini savcı gibi göstererek bir soruşturma yürütmüşler. Ancak bu uygulama dört yıl önce Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildi. Hakkımda yasa dışı yollarla delil elde edilip savcılığa sunulmuş.
“Birlikte güçlüyüz”
Duruşma günü için sizin ya da avukatlarınız bir öngörüsü var mı?
Ne yazık ki yok, önümüzdeki her seçeneğin ihtimali aynı çünkü. Zaten tutuklanmayı da beklemiyordum ve baştan tutuklanmamam gerekiyordu. Söylediğim, yazdığım her cümle ifade özgürlüğü kapsamında yasalarla korunuyor. Yani bu dava zaten büyük bir paradoks! Her şey son derece absürt bir şekilde geliştiği için avukatlarım da baskın bir tahminde bulunamıyor. Bu belirsizlik beni kaygılandırıyor; ama aynı zamanda umutluyum.
Dört sayfalık bir savunma yazdım, şu an ise sadece bekliyorum.
Bu süreçte benimle dayanışma içinde olan tüm insanlara minnettarım. Tahliye edilmemde kamuoyunun oluşturduğu baskının büyük payı vardı. Bu nedenle, duruşma günü de herkesin desteğini bekliyorum. Çünkü ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi. Çünkü birlikte güçlüyüz! (TY)