Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail’in son iki günde Lübnan'a ve Hizbullah üyelerine yönelik saldırılarına ilişkin açıklama yaptı.
İsrail'in hedefinin 5 bin kişiyi öldürmek olduğunu söyleyen Nasrallah, büyük darbe aldıklarını ancak asla yıkılmayacaklarını söyledi.
Gazze'yle dayanışmaya devam edeceklerini vurgulayan Nasrallah, “İsrail Başbakanı Netanyahu'ya meydan okuduğunu” duyurdu.
"Beklemediği bir karşılık vereceğiz"
Nasrallah, "Hiç kimsenin beklemediği bir karşılık vereceğiz" dedi ve devamında şunları söyledi:
"Ey Netanyahu sana diyorum. Sen, hükümetin ve orduna meydan okuyorum. Sizin meydan okumanıza karşı meydan okuyorum. Netanyahu ve Gallant'a düşman ordusuna diyorum ki, siz asla kuzeydeki halkınızı geriye döndüremeyeceksiniz. Kuzeyi bir daha asla işgal edemeyeceksiniz. Meydan okuyorum size buyurun.
Bu iki günde gördüğümüz durumla ilgili konudan bahsedeceğim. Yaşadığımız olay karşısında ne yapacağız? Siyasi olarak nasıl bir tutum sergileyeceğiz
Öncelikli olarak şehitlerin aileleri var. İster patlamalardan dolayı şehit olanlar veya güneyde cephede şehit olanlar. Onlara başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda tebriklerimi sunuyorum.
Bu büyük şehadet madalyasını taktıkları için tebrik ediyorum. Yaralılara acilen şifa bulmaları için dua ediyorum. Yaralıların ve şehit aileleriyle ilgili konuşacağım.
Lübnan hükümetine teşekkür ediyorum. Sağlık Bakanlığına ve hastanelerine, sivil savunma kurumlarımıza, ambulanslara, doktorlara ve bizimle dayanışma içinde olan hepsine teşekkür ediyorum.
Irak, İran, Suriye'ye teşekkür
Aynı zamanda destek olan bütün devletlere teşekkür ediyorum. Irak hükümeti, İran İslam Cumhuriyeti onlarca yaralıyı taşımak için uçaklar gönderdi ve yine gönderiyorlar. Suriye hükümetine teşekkür ediyorum, Şam'daki hastaneleri açtılar. Lübnan hükümetini arayarak dayanışma bildiren bütün hükümetlere teşekkür ediyorum.
Bu alçakça saldırıyı protesto eden, kınayan bütün devletlere teşekkür ediyorum. Özellikle Filistin, Yemen, Irak, Suriye ve İran'da. Asıl teşekkür ve şükrü Allah'a ediyoruz tabii. Böyle bir musibet böyle bir imtihan, daha fazla belaları bizden uzak tuttuğu için.
"Düşman kırmızı çizgileri aştı"
Salı günü düşman İsrail binlerce çağrı cihazını hedef aldı ve eşzamanlı olarak patlattı. Düşman bu operasyonda bütün ilkeleri çiğnedi, kırmızı çizgileri aştı. Hiçbir şeyi umursamıyorlar. Ne ahlaki ne insani ne de yasal olarak. Patlamaların bazıları hastanelerde oldu. Çağrı cihazı taşıyanların bazıları hastanelerde, eczanelerde çalışıyordu. Çarşı, mağaza, evlerinde olanlar, araçlarında olanlar vardı. Ana yollarda ve birçok sivil, kadın, çocuklar da taşıyordu çağrı cihazlarını, sadece Hizbullah'ın savaşçıları değil.
Sivillerin kullandığı cihazı hedef aldılar. Sadece bizde değil bütün dünyada kullanılan cihazlar. Hastaneler ve ticari firmalar kullanıyor.
Çarşamba günü de kablosuz cihazları yine aynı şekilde telsizleri patlattılar. Ambulanslar ve hastanelerdeki telsizleri patlattılar. Bu düşmanlığın sonunda onlarca şehit verdik. Kadın, çocuk ve siviller var. Binlerce insan yaralandı.
"Gerçek sayılar zamanla ortaya çıkacak"
Gerçek sayılar zamanla ortaya çıkacak. Yaralananların birçoğu hastaneye girip çıktılar, belki de yaralı bile sayılmadılar. Gerçek sayılar sonradan ortaya çıkacak.
Düşman ne yapıyor? Düşmanın niyetine bakıyoruz. Çağrı cihazlarını hedef aldı farz edelim. 4 binden fazla cihaz vardı farz edelim. 4 bin cihaz Hizbullah'ın gençlerine, bacılarımıza, kardeşlerimize dağıtıldığını zannediyorlar. Bunlar 4 bin kişiyi 1 dakikada öldürmek istediler.
Çarşamba günü telsizlerden bahsetmiyorum; sadece çağrı cihazlarından. Belki hastanede, eczanede, çarşıda bunlar hedef alındı, 4 bin kişi. Bu düşmanın niyetiydi. Bu işledikleri suçun seviyesini gösteriyor.
İkinci günü binlerce insanı öldürmek istediler, telsiz cihazlarını taşıyan ve kullananlar. Binlerce demeyelim hadi bin kişiyi öldürmek, yüzlerce kişiyi yaralamak istiyorlardı.
‘İki günde 5 bin kişiyi öldürmek istediler’
Bu iki günde 1 dakika içinde İsrailli düşmanlarımız en az 5 bin kişiyi öldürmek istedi. Hiçbir kurala uyulmadı. Hatta yaralansalar bile bir anarşi yaratacaklar, hastaneler bunları kaldıramayacak ve birçoğu ölecek. Hedefleri buydu.
Bu yapılana ne ad verelim? Bu büyük terör eylemine ne diyelim? Toplu soykırım. Biz salı günü ve çarşamba günü soykırımı diyoruz. Bu düşmanla yaptığınız savaşta bu kanser tümörü olan İsrail kurulduğundan beri, bölgemizde tam kötülük olan İsrail, Lübnan'a, halka, direnişe, egemenliğimize sürekli saldırıyor. Savaş suçu bu, savaş ilanı. İstediğiniz ismi verebilirsiniz, bunlar hak ediyor.
"Hedeflerine büyük ölçüde ulaşamadılar"
Birçok cihaz kapalıydı ve hizmet dışıydı. Bazıları arkadaşlarımızdan uzaktı, bazıları dağıtılmamıştı bu. Düşmanın niyeti dediğim gibiydi. Yüce Allah kendi rahmetiyle ve şüphe yok ki yerde kalmış bir yaralımız olmadı. Bütün ambulanslar, Kızılhaç, Kızılay ve diğer sağlık kurumları, insanlarımız büyük çaba gösterdiler. Herkes işbirliği yaptı. Ordumuz, güvenlik güçleri, hastaneleri. Onların bu hedefe ulaşmasını engelledi.
Salı ve çarşamba günü 5 bin kişiyi öldürmek istiyorlardı. Allah'ın lütfu ve insani çalışmalar sayesinde. Halkımız çaba gösterdi. Hedeflerine büyük ölçüde ulaşamadılar. Ne gerçekleşti nasıl gerçekleşti, ona bakalım. İçimizde birçok araştırma komiteleri, komisyonları kurduk. Bütün senaryoları teknik olarak inceliyoruz. Bir sonuca ulaştık, hemen hemen kesin ama biraz daha zaman istiyor sonucu kesinleştirmek için. Bu cihazları bize satan firmadan Lübnan'a ulaştıran ve dağıtımına kadar. Üretenden elimize ulaşana kadar. Hepsine kısa sürede bakıp, kesin sonuç alacağız. O zaman bu olayın nasıl gerçekleştiği tam olarak belli olacak.
"Dünya tarihinde böyle saldırı olmamıştı"
Teknik olarak nasıl bu olay gerçekleştirdiler, hangi yoldan gerçekleştirdiler süratli bir şekilde inceliyoruz. Hiç şüphe yok ki gerçekleri görmemiz lazım. Biz büyük bir güvenlik darbesi, insani darbe aldık. Direnişin Lübnan'daki tarihinde eşi benzeri olmayan darbeydi bu. Lübnan'daki düşmandan hiçbir zaman böyle darbe almamıştık. İsrailli düşmanlarımızla yaptığımız savaşta bu tarz saldırıya uğramamıştık. Belki de dünya tarihinde bile bu tarzda bir saldırı olmamıştı.
Biz büyük bir darbe aldık evet. Ama bu savaşın doğası böyle. Çatışmanın doğasında bunlar var. Düşmanımızın teknik, teknolojik olarak üstünlüğünü biliyoruz. Sadece İsrail değil ki, ABD, Batı, NATO arkasında. En yeni teknolojiye, teknik güce sahip olanlar karşımızda duruyorlar. Bu çatışmaya girdiğimizde fedakârlıklar yapıyoruz, zafer yolunda sürekli çaba harcıyoruz. Tarih boyunca bu savaşın etrafındaki olanlar biliyor ki, karşılıklı olarak bazen biz kazanıyoruz bazen düşman kazanıyor.
"Bu ağır darbe bizi asla yıkamayacak"
Bazen biz galip geliyoruz bazen onlar. Salı ve çarşamba kanlı ve ağır günlerdi bizim için. Büyük bir imtihandı bizim için. Allah'ın yardımıyla bu sınavı da başarıyla geçeceğiz. Bu darbe seni düşürmesin. Ne kadar güçlü olursa olsun, bu önemli. Size diyorum ki, Allah'a tevekkül ederek ve güven içinde bu ağır, büyük, eşsiz darbe bizi asla yıkamayacak, düşüremeyecek. Bu tecrübeyle söylüyorum. Buradan bir ders alıp, daha güçlü olacağız. Daha sağlam duracağız. Gücümüz bütün ihtimallere karşı duruşumuz sağlam olacak.
Düşman neden bu soykırımı yaptı? Düşmanın hedefini iyi tespit etmemiz lazım. Şunu hatırlatmamız gerekir ki, Aksa Tufanı'ndan çok kısa bir süre sonra, ki birinci yıldönümüne geleceğiz. Ekim ayından itibaren Lübnan cephesi açtık. İsrail'e büyük baskı yapan cephe açtık. Düşmanın yaptıkları bunun kanıtı zaten.
"Kuzeyden Gazze'ye hiç asker kaydırmadılar"
Gazze'de bu kadar baskı altında olmalarına rağmen kuzeyden Gazze'ye hiç asker kaydırmadılar. Kuzeyde gerçekten bir cephe var. İsrail medyasında 2 gün önce bir kanal diyordu ki, 'birçok cephede düşmanla karşı karşıyayız ve şu anda deniz kuvvetlerimizin, deniz piyadelerimizin de devreye girmesi gerekiyor'. Diyorlar ki, 'biz kuzeyi kaybettik artık bu 11 ay içinde.'
Netanyahu ve diğerleri mecbur kalıp kuzey cephesi buyrun gelin kurtarın diye açıkça ilan ediyorlar. Düşmana Lübnan üzerinden kuzeyden büyük baskı oluşturduk. Yemen cephesinde çok muazzam işler yapılıyor. Kızıldeniz'de ve Hint Okyanus'ta. Irak ve Lübnan cephesinin muazzam baskı yaptığı inkar edilemez. Filistin direnişinde hedefimize ulaşmak için her türlü desteği veriyoruz.
Ama çatışmalar hala sürüyor bizimle siyonist düşman arasında. Geçtiğimiz senelerde yüzde 1'i bu operasyonlar yapılsaydı tarafımızdan savaş açarlardı. Şu an çok ciddi çatışmalar oluyor ve savaş ilan edemediler.
"Artık başka bir üslupla savaşacağız"
Son sözüm şudur; büyük bir saldırıyla karşılaştık. Daha önceden emsali olmayan bir olaydı ve bir kıssas alacağız. Onların hesap etmediği yerden kıssas yapacağız. Bu yeni bir savaş. Gizli yüzleri var. Biz artık başka bir üslupla savaşacağız. Ne zamanı ne yerini söylemiyoruz. Daha önceden duymadığınız haberleri duyacaksınız bu bölgede.
Büyüklüğü ne kadar olacak? Bu hakkımızı saklıyoruz. Kendi içimizde bile çok dar bir alanda konuşacağız bunu.
Netanyahu, Gallant askerlerini cehenneme götürüyor. Bu kötülükleri, bencillikleri onların askerlerini kanlı bir cehenneme gönderiyor. Diyorum ki, haftalar, aylar belki de yıllarca sürecek bu savaş. Ama bu savaşın sonu bellidir, mücahitler, müminler, sabırlılar sonunda zafere ulaşacaklar. Allah'ın selamı hepinizin üzerine olsun."
(RT)