Haberin İngilizcesi için tıklayın
Bayrampaşa Cezaevi’nde 19 Aralık 2000’de, “Hayata Dönüş Operasyonu/Tufan Planı”nın uygulanmasıyla ilgili davada müzekkere yazılan Milli Güvenlik Kurulu’ndan (MGK) mahkemeye ilk kez “yanıt” geldi.
Ancak belge adı altında Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilenler, biri 1994, üçü 1996 tarihli dört basın bildirisi çıktı.
28 Aralık 1994, 22 Mart 1996, 25 Temmuz 1996 ve 27 Ağustos 1996 tarihli basın açıklamalarında cezaevleriyle ilgili “sorunların çözümüne yönelik alınması gereken tedbirler hakkında kurula bilgi verildiği” ifade ediliyor.
Birkaç cümlelik bu açıklamaların ne tarih ne kapsam ne de içerik olarak Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgisi yok.
“MGK’nın yanıtı komik, gerçeği gizliyorlar”
Davanın müdahil avukatlarından Güçlü Sevimli bianet’e yaptığı açıklamada, MGK Genel Sekterliğinin bu yanıtının gerçeği saklamaya yönelik olduğunu ifade etti:
“MGK, alınan kararların ve yaptıkları görüşmelerin gizli kalmasını istiyor. Bunlar ortaya çıkmasın diye de mahkemeye böyle komik, gayriciddi, gerçeği saklamaya yönelik bir yanıt verilmiş. Mahkeme müzekkeresinde, MGK’ya, Hayata Dönüş Operasyonu ile ilgili alınan karar olup olmadığını sormuştu, gönderdikleri yanıt karar değil, basın açıklaması. O da operasyonla ilgili değil, yıllar öncesinden...”
“Cezaevleri sorun yokken de MGK gündeminde”
Konuyla alakasız olsa da gönderilen bu açıklamaların dahi durumun vahametini ortaya koyduğunu söyleyen Avukat Sevimli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Cezaevlerindeki problemlerin MGK’da görüşüldüğünü belirtmişler. Ancak bildirideki 1994 tarihinde cezaevlerinde eylem veya başka tür bir ‘problem’ bulunmuyordu. MGK, cezaevlerinde hiçbir şey olmuyorken bile inceleme yaptıklarını da açıklamış oldu. Basın bildirilerinden anlıyoruz ki, ortada bir sorun yokken de cezaevleri MGK’da hep bir sorun olarak görülmüş. Özellikle 90’lı yıllarda, operasyona kadar olan dönemde cezaevlerinin, MGK’nın baş gündem maddelerinden biri olduğunu düşünüyorum. MGK’da ‘Hayata Dönüş’ün görüşülmemiş olması imkansız.”
“Gündeme almaması, hayatın olağan akışına ters”
Güçlü Sevimli, “Cezaevlerinde hiçbir şey olmuyorken bile MGK konuyu gündemine alıyorken, Cumhuriyet tarihinin en büyük cezaevleri operasyonu olan Hayata Dönüş’ü gündemine almaması, hayatın olağan akışına ters” diye konuştu.
Sevmli, MGK’nın, operasyon hakkında görüşme yapmamış ve karar almamış olmasının imkansız olduğunu, dolayısıyla gönderilen yazının, mahkemeyi yanıltmaya, maddi gerçeği saklamaya yönelik bir çaba olduğunu belirtti ve “MGK’nın bu yanıtı kabul edilemez” dedi.
Dönemin yetkililerinin “MGK karar aldı” beyanı var
Avukat Sevimli, zaten dönemin en yetkili ağızlarından, operasyonla ilgili MGK’da karar alındığının beyan edildiğini ekledi:
“Daha 3 celse önce ifade veren dönemin Ceza ve Tevkifevleri Müdürü Ali Suat Ertosun, operasyonun MGK’da görüşüldüğünü açıkladı, zaten biz de bu beyana dayanarak mahkemeden bir kez daha MGK’ya yazı yazılmasını istemiştik, mahkeme de talebimizi kabul etmişti.
“Ertosun duruşmadaki ifadesinde operasyonun devlet kararı olduğunu söyledi. Sadece o değil, davada yargılanan binbaşı ve albay düzeyindeki sanıklar da bu beyanda bulundu, hatta kendilerini “devlet kararını uygulamakla” savundular. Belki gelecek duruşmada tanık olarak dinlenecek olan dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan da bu yönde bir ifade verebilir.”
Davanın gelecek duruşması Perşembe günü (26 Ocak), Bakırköy Adliyesindeki Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde, saat 10.30’da görülecek.
En yetkili ağızdan: "MGK'da operasyon tavsiyesi verildi" |
Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Müdürü Ali Suat Ertosun, 19 Nisan 2022 tarihli duruşmadaki beyanında, operasyonu yapanın Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Müdürlüğü değil, İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı olduğunu söyledi: “Operasyonu yapan İçişleri Bakanlığıdır, Jandarma Genel Komutanlığıdır. Bu konu MGK’da görüşüldü. Bakanlıklar ayrı toplantılar yaptı. O zaman Adalet Bakanlığı’nda, İçişleri Bakanlığında toplantılar yapıldı. Sağlık Bakanlığı temsilcileri katıldı. Operasyondan uzun bir süre önce yapılan MGK’da operasyon tavsiyesi verildi.” |
Korgeneral: MGK'da görüşüldü, hükümet kararıydı |
O dönem Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığında Kurmay Başkan olarak, Korgeneral rütbesiyle görev yapan Yusuf Soybaş, tanık verdiği ifadede yine operasyonun MGK kararı olduğunu söylemişti: “Öğrendiğime göre bu konu Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmüş, bununla ilgili Adalet Bakanlığı, İçişleri bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının müşterek olarak hazırladıkları bir hükümet kararı doğrultusunda olayların önlenmesi amacıyla operasyon kararı alınmış, o tarihte tahminen 20 kadar cezaevinde eşzamanlı olarak operasyon harekatı yapıldı. Ben Kurmay Başkanı olarak o zaman Jandarma Genel Komutanı olan Aytaç Yalman’ın emirlerini yerine getirmekten ibarettir bunun dışında benim başka bir yetkim de yoktur.” |
Devlette devamlılık esas…
Avukat Güçlü Sevimli, aradan 22 yıl geçmiş olmasına ve dönemin yetkililerinden kimsenin MGK’da olmamasına rağmen operasyonun amacının halen devam ettiğini söyledi:
“İktidardaki parti değişti, MGK’nın o dönemki üyelerinin bazıları hayatta bile değil, hiçbiri görevini sürdürmüyor. Şu anki MGK’da o dönemden kimse olmamasına rağmen Genel Sekreterliğin bakış açısı ve mantığı 22 yıldır hiç değişmemiş. Devlet sırrı olmayan bir belgeyi mahkemeye iletmeyerek gerçeği kamuoyundan da saklıyorlar. Halen hukuki sorumluluğu olan siyasi ve askeri yetkililer korunuyor.”
MGK kararı neden önemliydi?
Sevimli, yargılama açısından MGK kararının önemini şöyle anlattı:
“Bakırköy 13. Ceza Mahkemesindeki davada sadece operasyon sırasında görevli olan askerler ve üstleri değil, talimatı veya emri veren sivil veya askeri üst düzey yetkililerin de yargılanması gerekir. Bu açıdan MGK kararının belgelenmesi önemliydi. Hem sivil hem askeri kişilerin ne karar aldığını görmemizin yargılamaya önemli katkısı olacaktı. Operasyonun kararının kimler tarafından alındığı, belgeli şekilde ortaya çıkmış olacaktı.”
“Belge gönderemeyiz diyememiş, bildiri yolladı”
MGK kararının dosyaya girmesi, müdahil avukatların yargılamanın başından beri öncelikli taleplerindendi. Ancak son döneme dek mahkemeler MGK’ya müzekkere yazmayı reddettiler.
Bu son yanıt, mahkemenin ikinci müzekkeresine gelen yanıttı. MGK’nın ilk müzekkereye yanıtı “elimize belge bulunamadı” şeklindeydi. Bu yanıtın ardından ve duruşmada Ertosun’un ifadesine dayanarak müdahil avukatlar mahkemeden daha ayrıntılı yanıt talep etmesini istedi. MGK, bu son yanıtını ikinci müzekkereye verdi ancak yine bir bilgilendirme yapmamış oldu.
Sevimli, “Bir avukat olarak gördüğüm; ikinci müzekkere açık ve net talep içerdiği için MGK belge yok diyememiş, böyle bir yanıt vermiş” dedi.
MGK: Kararlarımız “tavsiye” niteliğinde
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekterliği Hukuk Müşavirliği imzalı, mahkemeye iletilen yazıda, MGK’nın “Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili konularda tavsiye kararı aldığı ve bu kararların istişari nitelik taşıdığı” ileri sürülüyor.
MGK’nın mahkemeye gönderdiği dört bildiriden sadece 27 Ağustos 1996 tarihli basın bildirisinde, “Toplantıda cezaevlerinin iç yönetimi ile bu konuda alınan önlemler hakkında Adalet Bakanı tarafından Kurul’a bilgi sunulmuş, cezaevlerinde kanun ve devlet hakimiyetinin sürekliliğini sağlamak maksadıyla ilave olarak alınması gereken yasal ve idari tedbirler üzerinde durulmuştur” deniyor.
Ancak bu bildiri de operasyon 4 yıl öncesine ait.
Ayrıca bildiriler halihazırda basın açıklaması olduğundan zaten uzun yıllar önce kamuoyunun haberdar olduğu bilgiler içeriyor. (AS)