“Bugün cezaevlerinde yaşanan ağır hak ihlalleri düşünüldüğünde “Hayata Dönüş” mantığının ve perspektifinin hiç değişmeden aynen devam ettiğini görüyoruz.”
“Hayata Dönüş Operasyonu / Koğuştan Hücrelere” kitabının, Aralık 2010’da ilk kez yayımlanışının üzerinden 12 yıl geçti.
Avukat Güçlü Sevimli imzalı kitap, yaşanılanların, kamuoyunun gözünden kaçırılan yönleriyle ortaya konması amacıyla yazılmıştı.
Operasyonlarda yaşanan hak ihlallerinin hukuki mücadelesiyse halen devam ediyor. Avukat Sevimli, avukat olduğu 2003 yılından beri davaları takip ediyor. Operasyonda hak ihlallerine maruz kalanların müdafiliğini yürütürken, bir yandan da operasyonun gizli bırakılan noktalarını aydınlatmaya çalışıyor.
Güçlü Sevimli ile operasyonu, operasyondan ve kitabın ilk baskısından bu yana yaşanan gelişmeleri, değişenleri ve değişmeyenleri konuştuk.
Kitabı ilk yazmaya karar verdiğiniz dönemle, genişletilmiş baskı arasındaki zamanda neler değişti, eklenen bölümlerde hangi gelişmeler yer alıyor?
Kitabın ilk yazıldığı 2010 yılı ile bugün arasında geçen süre içerisinde “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili çok fazla gelişme oldu. Örneğin birinci baskının çıktığı dönemde henüz Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın (Bayrampaşa cezaevindeki operasyonda tutukluların ölümlerinden sorumlu olmakla yargılanan askerlerin davası) iddianamesi yeni hazırlanmış, daha ilk duruşması bile görülmemişti.
Bu 12 yıllık süreçte operasyona dair birçok yeni bilgi ve belge ortaya çıktı. En başta Bayrampaşa cezaevindeki operasyonla ilgili harekat planı ortaya çıktı. Kamuoyunda “Tufan” harekat planı olarak bilinen harekat planı...
Yine 14 Ekim 2000 tarihli ve altında dönemin İçişleri Bakanı Saadetti Tantan’ın imzası olan “Hayata Dönüş” operasyonu genel herakat planı ve buna bağlı alt emirleri, içeren belge ortaya çıktı.
Öte yandan bu 12 yıllık sürede Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava kapsamında başta dönemin Jandarma Genel komutanı Aytaç Yalman olmak üzere operasyona katılan hemen tüm üst rütbeli askerler, savcılar ve bir kısım bürokrat mahkemede –kimi sanık kimi de tanık sıfatıyla- dinlendi ve çok önemli beyanlarda bulundular.
Keza Bakırköy 13. Ağır ceza mahkemesinde dava dosyasına bir kısım operasyona ait görüntü kayıtları geldi. Gene 12 yıllık sürede Bayrampaşa cezaeviyle ilgili soruşturmayı yapan savcı hakkında dava açıldı. Savcı önce ceza aldı, sonra karar bozuldu ve en sonunda da beraat ettirildi.
Bunlar 12 yıllık sürede “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili en başat gelişmeler. Daha pek çok gelişme oldu ve çeşitli bilgiler ortaya çıkmış oldu.
Aslında şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, ben bu kitabın ilk baskısını yazıp yayınlandığı 2010 yılında “Hayata Dönüş” operasyonlarıyla ilgili mevcut bilgimiz ve elimizdeki belgeler bugüne göre çok az ve sınırlıydı. Çokça bilgi ve belge çıkmış olması beni artık mutlak surette kitabın güncellenip tekrar yayınlanması gerektiği fikrine götürdü.
19 Aralık’ın üzerinden 22 yıl geçti. Açılan davaları kaç yıldır takip ediyorsunuz, yargı süreçleri Türkiye’nin farklı dönemlerinden etkilendi mi?
Ben açılan davaları avukat olduğum günden beri, yani 2003 yılının sonlarından beri takip ediyorum. Öte yandan aslında henüz avukat değilken de –stajyer avukat iken- konuyu araştırıyor ve takip ediyordum. Süren yargılamalar bakımından yargı süreçlerinin ülkenin değişen dönemlerinden ve farklı siyasal iklimlerden etkilendiğini düşünmüyorum.
“Hayata Dönüş” operasyonları bizatihi devlet operasyonları olduğu için yargılamalar genelde iktidarda hangi partinin olduğuna bakılmaksızın aynı mahiyet ve kapsamda devam etti. Bir başka ifade ile yargılamalar kapsamındaki 22 yıllık süreçte mahkemelerin hemen hepsi operasyonu gerçekleştiren iradeyi ve operasyonlara katılan askerleri koruma iç güdüsüyle hareket ettiler.
Davalarda en akılda kalan ya da en önemli dediğiniz gelişmeler neler oldu?
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava bence “Hayata Dönüş” operasyonunun en önemli ve en başat davasıdır. Bu dava halen devam ediyor. Bir sonraki duruşması 26 Ocak 2023’te görülecek.
Bu davada operasyonda gerçekten tutuklu ve hükümlülere müdahaleyi yapan askerler yargılanıyor. Öte yandan bu mahkemenin heyeti diğer davalardaki heyetlere göre olaya çok daha objektif ve bir mahkemenin yaklaşması gerektiği gibi yaklaşabildi. Maddi gerçeğin ortaya çıkması için belli bir çaba harcadı. Bu sayede önemli birçok bilgi ve belge ortaya çıkabildi. O nedenle en akılda kalan ve en önemli gelişmeler de bu dava kapsamında yaşandı.
Hemen ilk aklıma gelenler; “Tufan” harekat planının dosyaya gelmesi bence çok önemliydi. Keza yargılama kapsamında dönemin Jandarma genel komutanı Aytaç Yalman ile birlikte Halil İbrahim Tüysüz, Osman Özbek, Burhan Ergin, Ali Aydın, Ali Suat Ertosun ve dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici’nin dinlenmiş ve ifadelerinin alınmış olması bence çok önemli gelişmelerdi.
Ama belki de asıl büyük gelişme 26 Ocak’taki duruşmada yaşanabilir. Zira bu celsede dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan tanık olarak dinlenecek...
Müvekkilleriniz bu süreci nasıl yorumluyor, 19 Aralık ile ve davayla ilgili anlatımları, yorumları nedir?
Müvekkillerim içinde operasyonda ağır yaralanan da var, daha hafif yaralarla atlatanlar da var. Onlar başından beri bu yaşadıklarının bir katliam olduğunu ve operasyonun devletin cezaevlerindeki siyasi tutuklu ve hükümlülere bakışı kapsamında, cezaevlerinin hücre modeline geçiş operasyonu olduğunu söylediler.
Müvekkillerimin aslında bu kapsamda süren yargılama süreçlerinden bir beklentisi yok. Ama açılan davalar kapsamında birçok bilgi ve belgenin ortaya çıkabilmesini onlar da tek olumlu husus olarak değerlendiriyorlar diyebilirim.
Devam eden davanın seyri şu anda nasıl, zamanaşımına dair ne düşünüyorsunuz, bu şekilde bir cezasızlık pratiğiyle sonuçlanma ihtimali var mı?
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava artık sonlara geliyor. Saadettin Tantan dinlenip son bir-iki müzekkere cevabı da geldikten sonra dosya artık esasa dair mütalaasını vermesi için savcıya tevdi edilecek.
Zamanaşımı meselesi ise çok ciddi bir sıkıntı olarak karşımızda duruyor diyebilirim. Kötü muamele ve yaralama sevk maddeleriyle ilgili olarak zaten dosya çoktan zamanaşımına uğradı. Ölüm olaylarıyla ilgili olarak da durum son derece kritik. Yani “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili olarak da maalesef zamanaşımından kaynaklı bir cezasızlık durumu ile karşı karşıya kalabiliriz.
Bugünden baktığınızda 19 Aralık’ın icra sebebini ve günümüze etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
19 Aralık “Hayata Dönüş” operasyonu, çok net bir şekilde devletin siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik dünden bugüne hiç değişmeyen genel politikası çerçevesinde, ceza infaz modelinin bir bütün olarak ve tamamen değiştirip hücre ve izolasyon temelli yeni bir infaz modeline geçmek anacıyla yapılmış bir operasyondur. Yegâne yapılma nedeni budur.
Bu amaç devletin 19 Aralık 2000’den önce de hep yapmak istediği bir husustu. Fakat devlet açısından ancak 19 Aralık 2000’de hayata geçirildi. Hücre ve izolasyon temelli F Tipi kapatma modeli bugün de aynı şekilde sürdürülüyor. Bu bakımdan, devlet açısından “Hayata Dönüş” operasyonu amacını halen bugün de yerine getiriyor.
“Hayata Dönüş” operasyonunu yapıldığında AKP iktidarı yönetimde değildi. Ancak bugünün siyasal iktidarı da kendi muhaliflerini ve tüm siyasileri F Tipi cezaevlerinde tutuyor. Öte yandan AKP iktidarı 2004 yılında, operasyonun mimarlarından dönemin ceza ve tevkifevleri genel müdürü Ali Suat Ertosun’a devlet üstün hizmet madalyası verdi. Ayrıca bugün cezaevlerinde yaşanan ağır hak ihlalleri düşünüldüğünde “Hayata Dönüş” mantığının ve perspektifinin bugün de hiç değişmeden aynen devam ettiğini görüyoruz.
TIKLAYIN - "İnsanlığımdan Utandım" Diyen Gardiyanın Mektubu
TIKLAYIN - "Kendilerini Yakmadılar, Teslim Olacaklardı"
* “Hayata Dönüş / Koğuştan Hücrelere”, Av. Güçlü Sevimli, Belge Yayınları, Kasım 2022, 228 sf.
(AS)