Haberin İngilizcesi için tıklayın
Artvin'in Hopa ilçesinde, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu 2011'de kente yaptığı ziyaret sırasındaki polis saldırısında yaşamını yitiren öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin açılan davanın üçüncü duruşması Trabzon Adliyesi 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, duruşmaya gelmeyen Erol Darcan ve Taner Ballı’nın zorla getirilmesine, sanıklar Abdullah Aktaş’ın ve Mehmet Yüksel’in duruşmada dinlenmesi talebinin reddine karar verdi. Bir sonraki duruşma 8 Nisan'da.
Duruşmaya Metin Lokumcu’nun ailesi, avukatları ve sanıkların avukatları katıldı. Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Ahmet Kaya ve Ali Öztunç, Sol Parti PM Üyesi Alper Taş takip etti.
NOT: 6 Ocak 2020’de görülen ikinci duruşmada sanık olarak mahkemeye ifade veren dönemin Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ü., asıl sorumluların salonda olmadığını belirterek, emri verenin dönemin Hopa Kaymakamı olduğunu söylemişti.
Sanık Hopalıların kendisine saldırdığını iddia etti
Davada ilk olarak sanık Muhammed U. savunma yaptı. 2011’de Erzurum’da görevliyken bizi Artvin Hopa’ya yönlendirdiler. Gruba dağılması yönünde anons yapıldı. Arkadaşlarımızın üzerine inşaat malzemeleri atıldı. Grup dağılmadı, gruba müdahale ettik. Ben gruptan hiç kopmadım. Bireysel gaz kullanımı yapmadım. Püskürtücü kullandım. Onu 5-6 sıkım kullanabilirsiniz. Bana gaz konusunda eğitim verilmişti. Erol Darcan verdi bize gaz kullanma yetkisini.
“Depodakiler bilir ne kadar gaz kullanıldığını ben bilemem. Size hangi gaz verilirse onu atarsanız. On tane alabiliyorsunuz. Bana tüfek verilmedi. Sadece model 5 verildi.
“Metin Lokumcu’yu hatırlamıyorum. Çok hengame vardı. Ben kendi timim dışındakilerle hareket etmedim. Müdahalenin başında gaz bitti.”
Sanık avukatı: Beraat istiyorum
Mahkeme başkanının sorularına sanık U.'nun "Bilmiyorum, hatırlamıyorum" diye yanıt vermesi dikkat çekti.
Sanık savunmasının ardından avukatı savunma yaptı. Avukat, “Bir ölüm olayı varsa ölüme neden olan kişi hakkında dava açılır. Buradaki gibi gaz kullanan herkese dava açılmaz.
“Kendisi gaz kullanmadı zaten ama benim müvekkilimi de dava açıldı. Uzun mesafeden geldi duruşmalardan ayrı tutulsun. Müvekkilimin beraatini istiyorum.”
Daha sonra emekli emniyet müdürü sanık Muhsin A. konuştu.
Sanık: Emri kaymakam verdi
Armağan da suçlamaları kabul etmedi ve şöyle dedi:
“Biz Sarp kapısına gittik sayın Başbakanı karşılamak üzere. Bana ‘sen de git bak’ dediler. Meydana gidip baktığımda AKP binasından polis memurlarının anons ettiğini duydum. Bu arada hastaneden de bilgi geldi, gerginlik var diye. ‘Biri ölmüş’ dediler. Ben Metin Lokumcu’yu görmedim, tanımıyorum kendisini. Bağırıp çağırması varmış Metin Lokumcu’nun. Öyle bir taş yağmuru vardı ki biz de oradan uzaklaştık. Hopa'da o kadar taş var mıydı bilmiyorum. Sürekli taş attılar. Ama ben olaylar olurken orda olmadığım için bilmiyorum anlatamıyorum. Gaz kullanma emrini Kaymakam verdi diye biliyorum."
“Metin Lokumcu’nun ölümü beni de üzdü. Ben 35 yıllık görevimde bir kişiye tokat dahi vurmadım. Çünkü insan herkes insan. O yapılan ikazlar üç defa yapılmış. Orada bir hak hukuk vardı, dağılınsaydı daha güzel olmaz mıydı?"
Daha sonra avukat Meriç Eyüboğlu konuştu. “Siz olay tarihinde Artvin Emniyet Müdürü olarak bir yanıt verir misiniz? Gaz kullanımından il mi sorumlu ilçe mi sorumlu?”
Sanık avukatı bu soruya net yanıt veremedi. Sanığın avukatı, “Müvekkilim olay yerinde yoktu emri de vermedi beraatini istiyoruz. Duruşmalarda vareste tutulmasını istiyoruz” dedi.
"Polise taş atıldı mı?"
Sanıkların ardından tanıkların beyanına geçildi. İlk olarak Hopa halkından Kamil Ustabaş konuştu. Ustabaş, 31 Mayıs’ta Hopa’da çevre örgütlerinin çağrısıyla basın açıklaması yapılacaktı Hopa’da. Henüz basın açıklaması saati gelmeden polis saldırısı gerçekleşmeye başladı. İnsanlar sağa sola kaçıştıkça oralara da gaz bombası atıldı.
Dükkanlara sığınan halka da gaz bombası atıldı. Bir kadın arkadaşımız başından yaralandı hastaneye kaldırıldı. Metin hocayı birebir tanıyorum.
Mahkeme başkanı, “Polise taş atıldı mı?” diye sordu. Ustabaş, “hayır” diye yanıt verdi. Ustabaş, o gün sabah saatinde duyduğu bir konuşmayı şöyle anlattı:
“Sanırım bir polisti karşıdaki kişiye, ‘Küçük Küba’ya geldim, dağıtım döneceğiz’ dedi.”
Eyüboğlu, “Gaz kullanımına dair bilgi alabilir miyiz?” diye sordu. Ustabaş, “Tüm kent gaz altındaydı” diye yanıt verdi.
Sanık Avukatı Ustabaş’a, “Sizin başka davanız var mı 2911’den” diye sorunca Ustabaş, “Ben bu davada sanık değilim tanığım” diye yanıtladı.
Sanık avukatı “Polisler nasıl yaralandı?” diye sordu. Ustabaş, “Polisler nasıl yaralandı bilmiyorum duymadım" dedi.
Ustabaş’ın ardından tanık Mustafa Özgüven konuştu.
Özgüven, “Biz vatandaşlık görevimizi yapmak istedik. Polisleri sakinleştirmek istedik. Ancak engelleyemedik. Ben oradan şanslıyım sağlıklı çıktım. Çok aşırı bir gaz attılar ve onlarca insan yerde yatıyordu. Metin Lokumcu tek olmayabilirdi. Sokakta gezilmiyor, nefes alınmıyordu.”
"Son fotoğrafımızdı"
Sonra tanık Yalçın Kaptan konuştu. “Biz taleplerimizi bildirmek amacıyla bir basın açıklaması yapılacaktı. Hepimizin bildiği bir süreç vardı. Biz o gün yoğun şiddet ve gaz bombasına maruz kaldık."
Sanık avukatı Kaptan’a, “Kanuna uygun olarak yürütülen bir gösteriye müdahale etmez, kanunsa müdahale eder. Bunu biliyor muydunuz?”
Soruya Metin Lokumcu ailesinin avukatları itiraz etti. Heyet kabul etmedi.
Kaptan, Metin Hoca ile çok yakın ilişkileri olduğunu belirtti ve son fotoğrafı çektirdiklerini anlattı “Taleplerimizi iletmek suç mu?” diye sordu.
"Polis uyarmadı"
Tanık Osman Zeki Yakut konuştu. Olay gerçekleştiği yerde bir dükkânı olduğunu anlatan Yakut, “Olay oradaki Başbakanın Koruma Müdürü başlattı. Başbakanın Özel Koruma Müdürü çevik kuvvetin belinden silahı aldı hem polise hem halka küfür etti. Olay başlatmak için her şeyi yaptı. Polislere ‘bunlara su sıkın’ dedi. Araya giren insanlara fiziki ve gazla müdahale edildi. Ölüm haberi geldikten sonra polis daha sertleşti halk da gerildi. Metin abimize de defalarca gaz atıldı. Sonradan da vefat haberi geldi. Polisin bir uyarısı olmadı" dedi.
Daha sonra tanıklardan Necdet Altunkaya konuştu.
“31 Mayıs’ta Hopa’da kaos yaratıldı. Neden yaratıldı bilmiyorum. Metin Lokumcu’yu hastaneye götürürken ambulansa bile gaz sıktılar. Hopa halkına bir kasıtları vardı. Kapalı lokantalara, çay ocaklarına bile gaz attılar. Hopa halkına neden böyle bir kasıtları oldu, bilmiyorum.”
"Küçük Moskava'ya ne olacak, görürsünüz"
Sonrasında tanık Şenol Çevik konuştu. Çevik şunları söyledi:
“Ben çevreciyim. O gün de Hopa’ya gitme kararımız vardı. Hopa Kaymakamı da bizim alanda olmamızı rica etti, biz de erkenden gittik.
“Gittiğimde Hopa meydanında alanda seçim aracı vardı halaylar çekiliyordu. Arkadaşlarla buluştuk. Alana baktık. Sonra bir emniyet görevlisi, ‘Az sonra Küçük Moskava’ya ne olacak görürsünüz’ dedi. Anlamadım.
“Bir binada iki pankart vardı. Dereler ve çay sorunuyla ilgili. Polisler koşa koşa gittiler ve onları indirmek istediler. Biraz sonra da yoğun bir gaz attılar. Sadece alana atmıyorlar. Tüm çay ocaklarına attılar. Otele de camı kırarak gaz attılar. Sonrasında Metin Hoca’yı kaybettikten sonra akşamında beni gözaltına aldılar. 5 gün gözaltında tutuldum.
"Olayların ardından gözaltına alındığımız gece Metin Lokumcu'nun da adının listede olduğunu gördüm. Yine bir arkadaşımızın daha adı vardı ki o arkadaşımız olaylar sırasında Ankara'daydı. Demek ki listeler önceden hazırlanmıştı."
Son olarak tanık olarak Recep Demirci, konuştu. "Çok sayıda boş kovanları savcılığa teslim ettim. Buna dair bir soruşturma açılmadı" dedi.
Lokumcu Ailesi söz aldı ve "Tanıkların beyanlarına dair söyleyecek birşey yok" dedi.
"Sanıklar mahkemeye gelmeli"
Meriç Eyüboğlu “Tanıkların anlattıkları bizim 11 yıldır anlattıklarımızı kanıtladı. Başbakan’ın ifadesi ile ‘Sokakta kimse kalmasın’ demesi ile her üç kişinin bulunduğu yere gaz atıldı.
1Görüntülerde bunlar var. Başbakanlık Özel Koruma Müdürü Mehmet Yüksel’in polislerin belinden silahı alıp ateşlemesi, çevik kuvvete şurada burada durun demesi bize Hopa’da özel şeyler planlandığını gösteriyor. Sizin mahkemenizde çok daha fazla yargılanan sorumlu olduğunu gösteriyor.
“Avukatların, ailelerin, Hopa halkının farklı kentlerden geldiği bu davaya, sanıklar gelmedi. Sanıkların duruşmaya gelmesi gerekiyor. Çünkü tanıkların onları tanınması gerekiyor. Maddi gerçeğe ulaşmak istiyorsak sanıkların huzurda olması gerekir. Gelmeyen sanıklar yönünden de her zaman bir bahane bulunmasını da anlıyoruz.
"Siz de anlamışsınızdır. Ama bizim bu kadar uzun yıllardır beklediğimiz mahkemeyi sonuçlandırmanız gerekiyor. İki isim halen mahkemenize ifade vermedi. Onlar başka yerde ifade vermek istiyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz onların tutuklanmasını istiyoruz. Siz tutuklama kararı vermezseniz biz bu kişileri kaç duruşma daha göremeyeceğiz belli değil."
Avukat Sercan Aran da dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Aktaş’ın da yargılanması gerektiğini söyledi. En azından bu aşamada tanık olarak davaya çağrılmasını istedi.
Duruşma sonunda basına açıklama yapıldı.
— Metin Lokumcu Davası (@MetinLokumcuDv) February 18, 2022
TIKLAYIN - 10 soru/10 yanıt: Metin Lokumcu için adalet
TIKLAYIN - Metin Lokumcu davası: Süreç nasıl ilerleyecek?
31 Mayıs 2011'de Hopa'da Neler Oldu?Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri kapsamında il merkezi yerine bir ilçede miting yapmayı tercih etti. Erdoğan'ın mitingi Hopa sahil dolgu alanında bulunan festival alanında gerçekleşecekti. Başbakan'ın kentlerine geleceğini öğrenen Hopalılar, hidroelektrik santraller ve çay tarımında yaşanan sorunlar üzerine Hopa meydanında basın açıklaması yapmak istediler. Henüz mitinge saatler vardı, henüz Başbakan kente gelmemişti ama basın açıklaması çok sert polis şiddetiyle karşılaştı. HES'lere karşı yaşamı savunmak için horona duranları, çay üreticilerinin hakları için el ele tutuşanları gazlarla boğmak istediler. Metin Lokumcu da, Hopa meydanında, tüm şehri gazla boğmak isteyenlere karşı oradaydı. Korkmadan, yılmadan, cesurca yürüdü üstlerine, "Yeter be" dedi "Yeter, bunalttınız beni". Sonra ellerini arkasına götürdü, kendisini çocukları için feda edercesine haykırdı: hayde alın beni, alın da kurtarın memleketi! Lokumcu; Başbakanı'nın korumaları ve polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısına fazla dayanamadı, ikinci kimyasal gaz bombardımanından sonra meydanda bekleyen ambulansa doğru götürülürken, ambulansın altına yeniden gaz fişeği atıldı. İyice ağırlaştı, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Tüm Hopa'nın gaz altına kalmasının, bu gaz kapsülleri nedeniyle bir lokantanın çatısının yanmasının, hedef gözeterek atılan gaz fişekleriyle kafasından, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralananların haberleri kulaktan kulağa yayıldıkça protesto için daha çok kişi sokaklara çıktı. Metin Lokumcu'nun ölüm haberi bardağı taşıran son damla oldu. Ağır polis şiddeti nedeniyle çok sayıda Hopalı yaralandı, hastane önünde bekleyenler de bu şiddete maruz kaldı. Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı... Metin Lokumcu'nun ölüm haberi üzerine Hopa'da başlayan protestolar hızla yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Hopa'da gözaltına alınanlar, ailelerine ve avukatlarına haber verilmeksizin bir gece yarısı Erzurum'a kaçırıldı. Uzun ve zorlu gözaltı sürecinin sonunda tutuklanan 17 kişi, Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevine götürüldü. 7 ayı aşkın süre hapishanede kaldı. |
(EMK)