Hindistan'ın Gucerat eyaletinde binlerce aileden müteşekkil bir topluluk kuru mevsimin başlarında çöl görünümündeki Kutch bataklığına taşınarak dünyanın en beyaz tuzunu çıkarmak üzere yerin altına gömdükleri aletlerini çıkarıp işe girişir. Sekiz ay boyunca mevzubahis düzlükte hayatlarını idame ettiren göçmen aileler binbir zorlukla ürettikleri tuz kristallerini aracıya teslim ettikten sonra toparlanmaya başlarlar; Muson mevsimi sırasında orası artık bir denize dönüşeceğinden aletlerini tekrar gömüp geldikleri yerlere dönmeleri şarttır çünkü.
Yüzyıllardır tekrarlanmakta olan bu gelenek, tüm zorluklara ve sefalete rağmen insanoğlunun hayata tutunma şekillerinden, yok olmaya yüz tutmuş saygıdeğer emsallerinden birini oluşturuyor.
Şiirsel anlatımıyla izleyenleri derinden etkileyen Hindistan-İsviçre ortak yapımı Benim Adım Tuz (My Name is Salt) 26. Amsterdam Uluslararası Belgesel Festivali IDFA'nın İlk Katılım ödülünü kazandı.
20 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında düzenlenen Amsterdam'daki etkinlikte uzun metrajlılar klasmanında Ormanın Şarkısı (Song from Forest) büyük ödüle layık görülürken orta metrajlılarda zafer Pussy Putin'e Karşı'nın (Pussy Versus Putin) oldu.
Kadın yönetmenin farkı
Farida Pacha'nın büyük bir zarafetle çektiği yapım bizi adeta yüzyıllar öncesine götürerek hayatın çok daha yavaş ilerlediği bir döneme dalmamızı sağlıyor.
Çölün ortasında başta hiç bir şey göremezken kumun içinden çıkan çeşitli aletler, hortumlar, hatta paslı su pompaları büyük zahmetlerle temizlenip çalışan bir sistem haline getiriliyor. Yakından takip ettiğimiz ailenin bütün fertleri bir şekilde bu küçük işletmeye katkıda bulunuyor ve yer altından pompalarla çıkarılan su yavaş yavaş tuzun oluşacağı, tarla şeklindeki alanları doldurmaya başlıyor. Bitmez tükenmez gibi görünen düzlükte kumun ve çamurun yerini bir süre sonra su ve bembeyaz tuz tarlaları alıyor; tele konan çekirge sürüsü veya çok yüksekten uçan bir jetin gökte sessizce bıraktığı iz minimal yaşamın mutluluk verici detayları olarak insanın ruhunu okşuyor.
Kadın gözünün inceliklerini yansıtan gözlemci tavrıyla Farida bölgenin coğrafi özellikleri dışında kamerasını yönelttiği ailenin basit yaşantısını ve tüm fertlerinin dünyasını ayrıntısıyla yansıtmayı başarıyor. Özenli olduğu kadar duygu yüklü kadrajlarla şehir hayatının bizden alıp götürdüğü insani değerleri âlâsıyla hatırlatırken seyredenleri unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.
Rüya gibi belgeseli seyrederken İstanbul'da tersanelerin yanıbaşındaki Tuzla'nın, Balıkesir'e bağlı Paşalimanı adasındaki ve Ayvalık'ın Badavut mevkiindeki tuzlaların halini düşündüm; Türkiye'nin en büyük ikinci gölü olmasından gurur duyduğumuz Tuz gölünün veya bir zamanlar flamingoların uğrak yeri, şimdilerde kayt-sörfçülerin mekânı İmroz'daki (Gökçeada)Tuz gölünün vaziyetini hatırladım…
Dünya prömiyeri Amtserdam'da yapılan Benim Adım Tuz'un en kısa zamanda Türkiye'deki festivallerde de gösterilmesi dileğiyle!
IDFA 2014 kadınların
Festivalin yöneticisi Ally Derks ilk yıllarda iki bin kişilik bir seyirci kitlesine seslenirlerken artık bu sayının 200 binlere vardığını gururla ifade etti. Özellikle belgesel konusunda kadınların daha aktif olduğunu hatırlatan Derks dünya piyasasındaki prestiji tartışılmaz şölenin gelecek sene kadınlara eğileceğini sevinçle ilan etti.
26. IDFA'nın en büyük destekçisi olan VPRO adına verilen Uzun Metraj belgesel ödülü, tarzı Bruce Chatwin'le kıyaslanan yazar/gazeteci/yönetmen Michael Obert'in Ormanın Şarkısı (Song from the Forest) adlı belgeseline verildi.
Aynı klasmanda Jüri Özel Ödülünü Khalo Matabane'nin yönettiği Nelson Mandela'ya Mektup (A Letter to Nelson Mandela) adlı belgesel aldı.
Orta Metraj belgesellerde ödüle layık görülen yapım, Putin'in baskıcı rejimine karşı direnen Pussy Riot'un maruz kaldığı şiddet ve adaletsizliği ayrıntısıyla teşhir eden Pussy Putin'e Karşı (Pussy Versus Putin) oldu. Yönetmen hanesinde Anonymous Anonymous ve Gogol's Wives Productions yazan belgeselin cesur tavrı jüriyi etkilerken, yapım çok özel görüntülerle halen cezaevinde olan grubun iki üyesinin durumuna dikkat çekiyor ve mücadelenin sürmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Peter Wintonick adına verilen İlk Katılım Jüri Özel Ödülüne ise Linda Västrik'in Dans Eden Ruhlar Ormanı (Forest of the Dancing Spirits) adlı yapıtı layık görüldü.
Festivalle ilgili ayrıntılar için IDFA'nın sitesine göz atılmasında fayda var:
Organizasyonu tıkır tıkır işleyen çok yönlü etkinliğin benzerlerinin Türkiye'de de düzenlenmesiyle memleketimizde belgesele gösterilen özenin artacağı kesin. (MT/HK)