Kosova'nın Prizren şehrinde bu sene on üçüncüsü düzenlenen belgesel ve kısa film festivali DokuFest 16 Ağustos Cumartesi günü başlıyor. Türkiye'den de katılımların olacağı saygın etkinlikte Gezi dahil dünyadaki çeşitli direniş hareketlerine ve insan haklarına eğilen yapımlar dikkat çekiyor.
Festivaldeki yarışmalı bölümlerde yer alan eserler en başta olmak üzere çeşitli filmlerin gösterimleri dışında konserler, çalıştaylar, sergiler ve daha birçok faaliyetle şehre hareket kazandıracak dokuz günlük 2014 DokuFest 24 Ağustos Pazar gecesi sona erecek.
Balkanlar
Balkan Dox yarışmasında yer alan Şirin Bahar Demirel'in 2013 yapımı Leviathan'la Yaşamak (Living with Leviathan) İstanbul'daki Gezi direnişi üzerinden devlet terörünü, despotik rejimi ve polis şiddetini sorguluyor.
Siniša Gačić'in Mücadele (A Fight For / Boj za) adlı belgeselinde ise Occupy Wall Street hareketinden esinlenip Lubljana Borsasını hedef alan protestocuların farklı bir dünya umudunu aşılama çabalarını göreceğiz.
Aynı klasmanda, ünleri ve etkileri geniş bir coğrafyaya yayılmış Türkiye yapımı dizileri konu edinen, Nina Maria Paschalidou'nun yönettiği, Yunanistan/Kıbrıs ortak yapımı Kısmet (Kismet) adlı belgesel dışında Kıbrıs'taki göçmenlerin durumlarını ve yükselen ırkçılıkla azalmış insan haklarını şiirsel bir dille aktaran Iva Radivojevic'in ABD- Kıbrıs ortak yapımı Buharlaşan Sınırlar (Evaporating Borders) adlı eseri de göze çarpıyor.
Balkan filmleri bölümünde yarışan, yıllar boyunca Marina Abramović'e partnerlik yapan Ulay’a ilişkin Proje Kanser (Projekt Rak), Amsterdamlı radikal sanatçı hakkında Sloven Damjan Kozole tarafından çekimler yapılırken, Ulay'a konan kanser teşhisiyle yön değiştirmek zorunda kalan ilgi çekici bir diğer belgesel.
Uluslararası
International Dox yarışmasında dikkat çeken Peter Snowdon'un Ayaklanma (The Uprising) adlı yapımı Tunus, Mısır, Bahreyn, Libya, Suriye ve Yemen'de yaşayan insanların videolarından müteşekkil.
Aynı bölümün kısalar klasmanında Köken Ergun'un kotardığı, Caferiler’e ilişkin, Ashura adlı ödüllü belgeseli de var.
İstanbul Film Festivalinde gösterilmiş, Nick Cave’i konu alan Dünyada 20.000 Gün (20,000 Days On Earth) ve Frantz Fanon'un sömürgecilik hakkındaki teorilerine dayandırılan Şiddete Dair (Concernig Violence) bir yana, Lois Patiño'nun Ölüm Kıyısı (Costa da Morte) adlı belgeseli de İspanya'nın Galiçya bölgesi hakkında ustaca çekilmiş, tavsiye edilebilecek şiirsel bir eser.
Green Dox bölümünde yarışan, Farida Pacha'nın IDFA'dan ödüllü Benim Adım Tuz (My Name is Salt) da insanı derinden etkileyen bir diğer belgesel.
İnsan Hakları
Human Rights Dox yarışmasında yer alan yapımlardan yönetmenliğini Sergei Loznitsa'nın yaptığı Meydan (Maidan), Ukrayna'da katmerlenerek devam eden durumu 130 dakikaya sığdırmaya çalışan bir belgesel.
Suriye'deki trajik vaziyet ise Ossama Mohammed ve Wiam Simav Bedirxan'ın yönettiği Gümüşi Su, Suriye Otoportre (Silvered Water, Syria Self-portrait) adlı yapımda yansıtılıyor.
Diktatörlüğe soyunmuş liderlerden Viktor Orban rejimi eliyle, Avrupa Birliğinin göbeğinde Romanlara uygulanan ırkçılık ve akabindeki hukuksuzluklar, Macaristan'da Yargılama (Judgement in Hungary) adlı çarpıcı mahkeme filminde aktarılıyor.
İstanbul'da daha önce gösterilmiş yapımlar arasında Sudan'daki içler acısı durumu teşhir eden Biz Dostuz (We Come as Friends), Riahi kardeşlerin, dünyadaki pasif direniş hareketleri hakkındaki Her Gün İsyan (Everyday Rebellion) ve Kamboçya'daki Kızıl Kmerlerin dehşetini aktaran Eksik Resim (The Missing Picture) de var.
Kısa belgeseller bölümünde yer alan Mahdi Fleifel'in Yabancı (Xenos) adlı yapımında ise Lübnan'dan kaçan Filistinli mültecilerin ekonomik ve sosyal çöküntü içindeki Yunanistan'da hayatlarını idame ettirmek için başvurduğu zorlayıcı çareler teşhir ediliyor.
DokuFest'te Dünyadan Bakışlar kısmında yer alan Talal Derki'nin Humus'a Dönüş (Return to Homs) adlı çarpıcı belgeseli ise ne yazık ki Suriye'deki savaşa adeta dahil olmamızı sağlıyor.
"Affedersiniz" Ermeni
İstanbul'da ailesinin köklerini arayan Lübnan Ermenisi Sako Arian'ı takip eden Nigol Bezjian Kunduralarımı İstanbul'da Bıraktım (I Left My Shoes in Istanbul) ile Türkiye'de inkâr edilmeye çalışılan Ermeni gerçeğine bir kez daha parmak basıyor.
Dersim'li Yusuf İres ise tüm hayatını Müslüman olarak yaşayıp 71 yaşında vaftiz olmaya karar veren bir Ermenidir, fakat eşi durumu kabullenmekte zorlanmaktadır. Meğer (Pure State of The Soul) adlı samimi yapımla, Uğur Egemen İres'in yaşlı çiftin evlerine kıvrakça sokulan kamerası sayesinde Türkiye'de kökenlerinden kuşku duyanlara bir kez daha zarifçe düşünme fırsatı tanınıyor.
DokuFest'in Ermeni Perspektifleri bölümünde Ermeni sanatçıların daha birçok eserine yer veriliyor.
Ve niceleri
EFA Short Matters! bölümünde ise Bülent Öztürk'ün Küçük Pencereli Evler (Houses With Small Windows) adlı Belçika yapımı eseri yer alıyor. Kürt kırsalında hâlâ geçerli olan törelerden dolayı, 22 yaşındaki Dilan'ın yasak aşkı ortaya çıkınca abileri tarafından infazını izliyoruz.
Çevre, Müzik, İster İnan İster İnanma: Filmlerde İnanç, Focus America, Michael Glawogger'in Anısına gibi bölümler dışında yönetmen hanesinde Wim Wenders, Michael Glawogger, Michael Madsen, Robert Redford, Margreth Olin, Karim Ainouz adlarını gördüğümüz Kültür Katedralleri (Cathedrals of Culture) ve Aida Begić, Leonardo Di Costanza, Jean-Luc Godard, Kamen Kalev, Isild Le Besco, Sergei Loznitsa, Vincenzo Marra, Ursula Meier, Vladimir Perišić, Cristi Puiu, Marc Recha, Angela Schanelec, Teresa Villaverde'nin ortak projesi Saraybosna’nın Köprüleri (Bridges of Sarajevo/Les Ponts de Sarajevo) de DokuFest'in özel sunumları arasında yer alıyor.
Fanfara Tirana konseriyle sona erecek DokuFest (http://dokufest.com/2014/) ve Prizren hepinizi bekliyor… (MT/ÇT)