Yasama, yürütme ve yargı… Yüzyıllardır güçler ayrılığını temsil eden bu kavramların yanına eklenen bir madde daha var: Basın!
Bu ilkelerin yanında ‘4. kuvvet’ olarak yer alan basın; yasama, yürütme ve yargının yeterli olmadığı, birilerinin gücü elinde bulunduranları denetlemeleri gerektiği fikrinden günümüzde kadar ulaştı.
Peki günümüz Türkiye’sinde basın hala 4. kuvvet mi? İktidar-sermaye ilişkileri sayesinde Türkiye’de ana akım medyanın çoğunluğu hükümetin kontrolü altında.
‘Denetleyen’ kavramı ana akım medyanın AKP’leşmesiyle ‘destekleyen-savunan’ bir hale büründü.
Gelinen süreçte eleştirel yayın yapan, ‘alternatif’ diye tanımlanan, ana akıma oranla daha kısıtlı bir kitleye ulaşabilen gazeteler sermaye sahiplerinin hedefi. Son örneği fon alan internet gazeteleri, bianet, Gazete Duvar ve Medyascope...
Tüm bunların anlamı ne? Medya sahipliğinin bir önemi var mı? Kontrolün ana akımda olması bize ne anlatıyor? Media Ownership Monitor (Medya Sahipliği İzleme Projesi – MOM) Araştırmacısı Dr. Sinem Aydınlı’dan dinliyoruz…
TIKLAYIN - Medya Sahipliği İzleme (MoM): Türkiye'de Medyayı Kimler Kontrol Ediyor?
"Medyanın sahiplik yapısını bilmek..."
Medya sahipliği nedir, bir ülke için neler anlatabilir?
Medya, toplumların bilgi edinmelerinde, bu bilgilerin nasıl aktarıldığında ve algılanabileceğinde dolayısıyla bireylerin fikir oluşturmalarında rol oynar. Bir medya kuruluşunun sahibi olmaksa medyanın oynayacağı bu rolün işlevinde bir bakıma güç ve kontrol sahibi olmak anlamına gelir.
Medya sahipliği, haberleri ya da bilgileri aktaran medya kuruluşu sahiplerinin kimler olduğunu, bu kuruluşların belirli bir zümrede toplanıp toplanmadığını, iktidarla siyasi ve ekonomik çıkar ilişkilerinin olup olmadığını -örneğin, kamu ihalelerine katılarak devlet eliyle yürütülen projeleri üstlenip üstlenmediklerini- ve bu tip ilişkiler söz konusuysa medya sahiplerinin başka hangi alanlarda iktidar odağı kişilerle ticari ortaklıklarının olduğunu bilmeye, medyanın bağımsız ve çoğulcu mu yoksa iktidar/hükümet destekçisi mi olduğunu anlamaya olanak tanıdığı için önemlidir.
Bağımsız ve çoğulcu medya, demokratik sistemleri güvence altına alır. Çoğulcu bir medya ortamına sahip demokratik toplumlarda yaşayan bireyler çok çeşitli kaynaklardan bilgi edinebilir; bu bilgileri sorgulayabilir hatta iktidarı eleştirebilirler.
Medyanın sahiplik yapısını bilmek medyanın, bir haberi dolaşıma soktuğunda veya herhangi bir konuya yönelik bilgi aktardığında kamu yararını mı yoksa iktidar odaklarıyla olan çıkar ilişkisini mi gözettiğine dair değerlendirme yapabilmeyi sağlar.
En büyük 40 medya kuruluşu ve diğer yatırımları
Türkiye’de medya sektöründe aşırı bir güç yoğunlaşması var mı? Aynı sermaye sahipleri birbirinden bağımsız birden fazla yayın organına sahip olabiliyor mu?
bianet/IPS İletişim Vakfı’nın 2016’da başladığı Medya Sahipliği İzleme (MOM) Türkiye Projesi’nin 2018 verileri, Türkiye’deki medya sahipliğinin yüksek risk taşıdığına işaret ediyordu.
Diğer bir deyişle, medya takipçilerinin yüzde 50’den fazlasının dört büyük medya grubu tarafından paylaşılıyor. Demirören, Kalyon, Ciner ve Doğuş, radyo, televizyon, gazete, web sitesi gibi mecralardan en az ikisine birden yatırım yapmış durumda.
Türkiye’nin en büyük 40 medya kuruluşu, medya haricinde sanayi, inşaat ve ticaret gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketler tarafından kontrol ediliyor.
Grupların sahip olduğu izleyici ölçümleme oranlarında değişiklik olsa da, önümüzdeki aylarda yayınlanması planlanan MOM Turkey 2020 çalışması da öngörülebilir bir şekilde farklı bir şey söylemeyecek.
Hangi gazete, kimin?
Son yıllarda Türkiye'de medya sahipliğinde neler değişti? Türkiye'de izlenen-dinlenen-okunan medya siteleri kimlere ait?
2020’de tiraj oranlarına göre ilk onda yer alan gazeteler sırasıyla şu şekildeydi: Sabah, Sözcü, Hürriyet, Posta, Türkiye, Milliyet, Akşam, Yeni Şafak, Takvim, Açık Mert Korkusuz
Yani ilk on gazeteye baktığımızda, hükümete yakın grupların baskın olduğuna bu yıl da işaret edebiliyoruz. Demirören gruba ait 3 gazete; Kalyon Gruba ait 2; İhlas Grup ve Türk Medya’ya ait 1’er gazete olduğunu görüyoruz.
İlk on listesinde hükümet karşıtı eleştirel yayın yapan iki gazete var: 2020 yılında Beme Media AG adlı şirkete devredilene kadar Estetik Yayıncılık'a bağlı olan Sözcü ve Korkusuz gazeteleri. Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre, Estetik Grup eski yönetim kurulu başkanı Burak Akbay, Beme Media'nın yönetim kurulunda yer alıyor.
Bir oranlama yapacak olursak Türkiye'de yazılı basında yüksek oranda bir yoğunlaşma olduğunu söyleyebiliriz.
Televizyonda ise 2020 izleyici ölçüm verilerine göre en çok izlenen ilk 10 kanal sırasıyla şöyle: ATV (Kalyon/Zirve Holding), FOX, SHOW TV (Ciner), KANAL D (Demirören) , Star TV (Doğuş), TRT 1, KANAL 7 (Hayat Görsel), TRT HABER, BEYAZ TV (Kanal Beyaz), A HABER (Kalyon/Zirve Holding). Bu sıralamayı değerlendirdiğimizde yine 10 kanaldan 9’unun hükümetle politik ve ekonomik ilişkileri olan şirketlerin elinde olduğunu söyleyebiliriz.
Radyo yayıncılığı konusunda ise sektöre hakim olan grup Doğuş Grubu. Devlet kanalı TRT’nin ise ilk on listesinde 3 radyo kanalı var. Aralık 2020 verilerine göre, kitle katılımı oranı açısında ilk onda yer alan radyolar şöyle: Kral FM (Doğuş), TRT FM, Radyo 7 (Hayat Görsel), A haber Radyo (Turkuvaz (Kalyon)), Radyo D (Demirören), Show radyo (Show Radyo Yayıncılık), Radyo 1, TRT Radyo Haber, NTV Radyo (Doğuş), Habertürk Radyo (Ciner).
İnternet yayıncılığına geldiğimizde, Türkiye'de en çok takip edilen haber siteleri çoğunlukla gazetelerin web sitelerinden oluşuyor. Sırasıyla şöyle: Hurriyet.com.tr, Sozcu.com.tr, Milliyet.com.tr, Sabah.com.tr, mynet.com.tr, haberturk.com.tr, haber7.com, onedio.com internethaber.com, takvim.com.tr.
Hükümetle yakın ilişkileri olan gruplardan Demirören Grup ve Kalyon Grup 2’şer online medya kuruluşuna sahip, Ciner grup, Hayat Görsel Yayıncılık ve Mynet grup, internethaber yayıncılık 1’er çevrimiçi medyayla ilk onda yer alıyor. Bu alanda da yoğunlaşmanın yüksek risk altında olduğunu söyleyebiliriz.
Medya sahiplerinin aldığı ihaleler
Siyasi ilişkiler, ticari çıkarlar işin neresinde?
Türkiye'de medya sahipleri birkaç istisna dışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi ile yakın siyasal ve ticari ilişkiler içinde.
Türkiye’de medya sektöründeki kuruluşların bağlı olduğu şirketler kamu ihalelerine katılarak devlet eliyle yürütülen projeleri rahatlıkla üstlenebiliyor. Hükümete yakın Kanal 7 ve Ülke TV’nin sahibi Beyaz Holding’in son sekiz yılda İBB’den 1 milyar 123 milyon TL’lik ihale aldığı biliniyor.
İnşaat, enerji ve altyapı gibi sektörlerde de faaliyet gösteren Kalyon Grup/Zirve Holding bünyesindeki medya kuruluşu Turkuvaz Medya Grubu’nun yönetim kurulu başkan yardımcısı Serhat Albayrak, Enerji eski Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın abisi. Grubun şirketlerinden Kalyon İnşaat’ın 2015–2019 arasında kazanılan kamu ihalelerinin toplam değerinin dağılımına bakıldığında ilk sırada yer aldığını bilmek medya grubuna ait kuruluşların yayıncılığını değerlendirmede önemli.
Son güncel örneği ilk onda yer alan bir web-sitesi üzerinden vereyim. Internethaber’in sahibi Hadi Özışık’ın organize suç örgütü liderliği ile suçlanan Sedat Peker ve ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında aracılık yaptığı iddialarıyla gündeme geldi.
Peker Özışık’ın kayıtlarını yayınladı. Bu olay medya sahiplerinin siyasi ilişkilerinin sadece hükümetle değil, -suç örgütü liderliğinden aranan- üçüncü kişilerle de olduğunu örneklemiş oldu.
Sedat Peker, Hadi Özışık’la görüşme kayıtlarını yayınladı
Ya da TRT’yi düşünelim. İki hafta önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle TRT'nin yönetim kuruluna hükümet destekçisi Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan gibi hükümete yakın isimler atandı. TRT için devlet televizyonu olarak tarafsızlığını tamamen kaybetme yoluna gidiyor da denebilir.
"Şirketlerinin finansal bilgileri halka açık değil"
Sektörde şeffaflık var mı?
Şaşırtıcı olmayan bir cevabımız var. Elbette yok. Şeffaflık meselesi MoM Turkey araştırmasının bulgularında da yer alan çok önemli bir konu. MoM 2016 ve 2018 güncellemelerinde değinildiği gibi Türkiye’de medya sahipliği şeffaf değil ve finansal verilere kolaylıkla erişilemiyor.
Medya şirketlerinin finansal bilgilerinin halka açık olmadığına 2018 kayıtlarında da değinmiştik. Kimi şirketler finansal raporlarını paylaşsalar da gelirler ve karlar yayınlanmıyor. Kalyon ve Demirören Grup gibi en büyük medya şirketleri de finansal gelirlerinin doğrudan kamuya açık olmadığını ve bu bilgileri paylaşmayacağını belirtiyor.
Türkiye’de medya gruplarıyla ilgili bilgilere çoğu zaman Ticaret Sicil Gazetesi'nden ulaşılıyor. Ticaret sicil arama motoru, bir özel kişinin adının doğrudan aranmasına izin vermiyor.
MOM Turkey 2018 güncellemeleri sırasında İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) web sitesi’nde isim ve soyisim bilgileri girilerek arama yapmak (İstanbul’da kayıtlı şirketler için) mümkündü.
İTO’nun arama motorundaki isim arama fonksiyonuyla, yalnızca şahsın üyesi olduğu yönetim kurulu gösteriliyor ancak şahsın hangi firmalarda hisselerinin olduğu gösterilmiyordu (eğer mevzu bahis şirket "Limited" değilse). Bunu bulmak için, yapılabilecek tek yol; şirketin adını öğrenmek ve Ticaret Sicil gazetesindeki kayıtlarını tek tek incelemekti. Eski kayıtların bazıları Ticaret Sicil Gazetesini kullanarak açılamıyor, bu yüzden, eğer hisseler uzun bir süre değişiklik göstermediyse hissedarlara yönelik bilgiye ulaşmak imkansız.
Bu kısıtlılığa ek olarak, İTO’nun bahsi geçen arama motorunda yer alan ‘‘Ortak / Yönetim Kurulu/ Yetkiliye göre arama’’ fonksiyonuna 2020 itibariyle Kişisel Verileri Koruma Kanunu gereğince TC kimlik numarası ekleyerek arama zorunluluğu getirilmiş.
Şayet arama yapmak istediğiniz kişinin TC kimlik numarasını bilmiyorsanız, zaten kısıtlı bilgi erişimi sağlayan arama motoru üzerinden şahsın üyesi olduğu yönetim kurulu bilgilerine dolayısıyla şirket bilgilerine erişemiyorsunuz.
Konuyla ilgili İTO’yla yaptığım telefon görüşmesinde, yetkili, TC kimlik numarası bilgisinin arama yaparken zorunlu tutulmasına dair ‘bu şekilde uygun görüldüğü’nü ve yaklaşık bir yıldır bu şekilde kullanıldığını dile getirildi. Söylemeden geçmeyeyim tabii, KVKK’ya uygun bir şekilde diye de eklediler.
Bu durumlara ek olarak, bu yılki MoM güncellemeleri sırasında, CİMER’e sorduğum sorular yine yanıtsız kaldı. Bu sorulardan kimisi 2018, 2019 ve 2020 yılları içerisinde en çok reklam alan ilk üç gazetenin bilgileri; 2019 ve 2020 yıllarında BİK’in gazetelere dağıttığı resmi ilan tutarları (toplam tutar verilip, hangi gazeteye ne kadar verildiği elbette belirtilmedi).
Yani BİK kamu kaynakları kullanılarak dağıtılan ilan gelirlerinin ve verilen ilan cezalarını halka açık bir şekilde raporlamıyor ve istatistikleri paylaşmamaya devam ediyor.
"Bağımsız alanlar iyice kısıtlanacak"
Son olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Türkiye'de faaliyet gösteren bazı medya kuruluşlarının aldığı fonlardan söz ederek, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğuna işaret eden açıklamalarına dair, MoM Türkiye projesinin de fonlandığını göz önünde bulundurduğumuzda ne söyleyebiliriz?
Bahsettiğimiz medya izleme ve raporlama çalışması yapan STK’lar arasında tabii ki bianet / IPS İletişim Vakfı da var. Medya Sahipliği İzleme (MOM) Türkiye projesi de vakfın 2016’da başladığı ve 2018’de son güncellemelerini yayınladığı bir haritalama çalışması.
Dünyanın her yerinde basın özgürlüğünü, bilgi ve haber alma hakkını savunmaya çalışan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) Almanya kanadı Reporter Ohne Grenzen tarafından tasarlanıp hayata geçirilmişti.
MOM Türkiye projesi bir tür veritabanı. Proje medya sahiplerinin kim olduğu, bu kişilerin hangi çıkarlar ve hangi siyasi ilişkiler çerçevesinde hareket ettiği, bağımlılıkların ne düzeyde olduğu ve kimin gerçekten kamuoyu oluşturma potansiyeli olduğu konusunda şeffaflık sağlıyor.
Bahsettiğin açıklamalar, MOM 2020 güncellemeleri için çalıştığım sırada dolaşıma girdi. Tam da medya sahipliği izlemesi yapan STK’ların medya sahipleri ile hükümet arasındaki mali ilişkileri düzenli olarak takip etmesini öneri olarak ekliyordum.
Medya sahipliği ve yoğunlaşmaya ilişkin yeni düzenlemelere duyulan ihtiyaca dair MoM gibi desteklenen projelerle bir farkındalık yaratabiliriz. Dahası bu projelerin özellikle kamu sözleşmeleri açısından şirketleri mali durumlarına ilişkin tam bir şeffaflık sağlamaya davet edeceğini düşünüyorum.
Bahsi geçen düzenleme şayet yürürlüğe girerse, bağımsız medya kuruluşlarının, araştırma, veri toplama, raporlama ve belgeleme çalışmaları için oluşturdukları bağımsız alanlar iyice kısıtlanacaktır.
Sinem Aydınlı hakkında |
Bağımsız araştırmacı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi Medya Çalışmaları'nda yüksek lisans yaptı. İstanbul'da başladığı doktora çalışmalarını "yazılı basın ve politik ötekiler" üzerine yazdığı teziyle Londra Loughborough Üniversitesi'nde tamamladı. Medya söylemi, duyguların kültürel politikaları ve medya ilişkisi üzerine çalışmalarını sürdürüyor. |
TIKLAYIN - 23 örgüt "bağımsız medya"yı hedef alan düzenlemelerden endişeli
TIKLAYIN - "Gelir kalemsiz profesyonel gazetecilik mümkün değil"
(HA)