* Çizim: Murat Başol
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Tutuklu avukat Selçuk Kozağaçlı’nın yargılandığı davada tutukluluk gerekçesi olarak sunulan dijital materyallerle ilgili talep ettiği bilirkişi incelemesinde, “delillerin ‘hukuki delil’ olarak kabul edilemeyeceği” sonucuna varıldı.
Raporda ayrıca, “delillerin değiştirilip değiştirilmediğinin veya deliller üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılıp yapılmadığının kesin ve net olarak söylenemeyeceği” değerlendirmesi yer aldı.
Yeniden görülen davanın İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesindeki dünkü duruşmasında da Kozağaçlı, “Aleyhime delil olarak gösterilen dijital materyallerden bahsediliyor. Diyorum ki o deliller yok. Fiziken yok. Getirin diyoruz yıllardır getirilmiyor çünkü böyle bir delil ortada yok. Polis bu dijitallerin var olduğunu söylüyor. Siz de var diyorsunuz ben de diyorum ki yok, yalan söylüyorsunuz” beyanında bulundu.
Adli Bilişim Mühendisi, Adli Bilirkişi Tuncay Beşikçi imzalı bilirkişi raporu, ilk yargılamanın yapıldığı İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine de sunulmuştu.
Bilirkişi raporu: Değiştirilmediği söylenemez
Tuncay Beşikçi’nin bilirkişi raporunun sonuç bölümünde şu değerlendirme yer alıyor:
“Tarafıma 5 Mayıs 2019 tarihinde yapılan başvurunuzu takiben T.C. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan 2014/117 Esas sayılı dava dosyasında "Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olma" suçu ile yargılanmakta olan Sanık Selçuk Kozağaçlı ve dava dosyasında yer alan elektronik delillerin toplanması, işlenmesi, analizi ve muhafazasına ilişkin hususlarda, tarafımdan dava dosyası içeriğinde gönderilen delillerin incelenmesi sonucunda;
* Dava konusu dijital delil asıl ve imajlarının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanetinde bulunduğu ve söz konusu adli imajların, CMK’nın 134. maddesi, Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 17. maddesine ve ayrıca uluslararası Adli Bilişim ve Olay Yeri İnceleme kural, standart ve regülasyonlarına aykırı olarak Sanık veya Sanık vekillerine teslim edilmediği, bu nedenle söz konusu dijital deliller üzerinde tarafımca bir inceleme gerçekleştirilemediği,
* Dava konusu dijital delillerin, olay yerinde adli imajlarının ve imaj HASH* değerlerinin tutanak altına alınmasına rağmen, dijital delillere ait kopyaların ilgili kanun, yönetmelik, kural ve uluslararası standartlara aykırı olarak savunma makamına soruşturma ve yargılama aşamasında teslim edilmediği, delilin müştereklik özelliğinin gereği olarak, bir ceza yargılamasında öne sürülen elektronik delilin, davanın bütün taraflarınca bilinir ve tartışılabilir olması gerektiğinin anlaşıldığı, bununla birlikte henüz soruşturma aşamasında dahi elektronik delilleri içeren ve adli kopyası (imajı) alınan elektronik verilerin Şüpheli tarafa veya vekiline teslim edilmedikçe delillerin değiştirilip değiştirilmediğinin veya deliller üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılıp yapılmadığının kesin ve net olarak söylenemeyeceği, ilgili kanun, yönetmelik ve standartlara göre dava dosyasında yer alan elektronik delillere ait imaj kopyalarının savunma makamına verilmedikçe “hukuki delil” olarak değerlendirilemeyeceği,
“Dosyanın kopyalama ve düzenlenme bilgisi yok”
* Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından tanzim edilen Dijital İnceleme Raporları üzerinde yapılan incelemelerde; rapor kapsamında sunulan içeriklerin ait olduğu dosyaların HASH değerlerinin raporda sunulmadığı, dosya yaratılma, değiştirilme ve son değişiklik tarihleri ile birlikte dosyaların hangi bilgisayar ve kullanıcı(lar) tarafından düzenlendiğine dair bilgiler içeren üstveri bilgilerinin raporda yer almadığı,
Türk hukukunda ve mukayeseli hukukta incelenen emsal dava kararlarında, benzer durumda el konulan, nasıl taşındığı ve muhafaza edildiği tutanak altına alınmamış veya savunma makamına verilmeyen dijital delillerin hukuki delil niteliğini kaybettiğinin ve mahkemelerce delil olarak kabul edilmediğinin anlaşıldığı,
* Hollanda ve Belçika ülkelerinden teslim alınan dijital materyallerin orijinallerinin Adli Emanet Müdürlüğü’nde, adli kopyalarının ise İstanbul TEM Şube Müdürlüğü’nde bulundukları, delillerin savunma makamına verilmek üzere mahkeme tarafından istenmesine rağmen Emniyet tarafından adli imajları yerine sadece çıktılarının bir CD’ye kopyalanarak gönderildiğinin anlaşıldığı,
“Hükme esas alınamaz”
* Sonuç olarak, CMK 217. Madde uyarınca hâkimlerin, kararlarını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceği, elde edilen dijital deliller hukuka uygun olarak elde edildiği varsayılsa dahi, tarafların bilgisine sunulmadan ve mahkemede tartışılmadan hükme esas alınamayacağı, somut durumda Hollanda ve Belçika ülkelerinden getirilen dijital materyallere ait ve Emniyet birimlerince kopyaları alınan adli imajların birer kopyalarının savunma makamlarına verilmedikçe delillerin “hukuki delil” olarak kabul edilemeyeceği, görüş ve kanaatine varılarak…”
"HASH değeri" nedir, neden önemli? |
Adli Bilişim Mühendisi, Adli Bilirkişi Tuncay Beşikçi’nin raporunda, bu sonuca nasıl vardığına dair şu bilgiler de yer aldı: “Bir adli inceleme sırasında elde edilen deliller mahkeme huzuruna sunulduğunda, her türlü şüpheden uzak olarak ilk bulundukları şekilde olduğu, üzerinde herhangi bir değişiklik, ekleme veya çıkarma yapılmadığı, depolama birimine sonradan kaydedilmediği, kısaca her türlü şüpheden uzak olarak isnat edilen suçu ispatlaması beklenir. Ancak bu durumda dijital delillerin geçerliliğinden bahsedilebilecektir. “Elde edilen dijital delilin orijinaline uygunluğunun kanıtlanabilmesi için bazı mekanizmalar geliştirilmiştir. Bu mekanizmalardan en önemlisi veri bütünlüğünü kontrol etmek için kullanılan, tek yönlü özetleme algoritması olarak da tanımlanabilecek HASH bilgisidir. HASH veya Özet değeri, Adli Bilişim incelemelerinde uygulanan yöntemlerin, delili değiştirmediğini ispat etmek için kullanılmaktadır. HASH değer verilerde yapılacak en küçük değişikliği ortaya çıkarma açısından oldukça kullanışlıdır. “Dava içeriğine sunulan tutanaklara göre, delillerin Özet (HASH) değeri Hollanda ve Belçika ülkelerince tutanaklara kayıt edilmesine rağmen delillerin nasıl, ne zaman ve nereye taşındığına dair herhangi bir bulguya rastlanmadığı ve alınan yedeklerin soruşturma ve yargılama aşamalarında bir kopyasının Şüpheli/Sanık müvekkillerine teslim edilmediği anlaşılmıştır. “Dijital veri içeren herhangi bir delilin “mutlak delil” özelliği gösterebilmesi için ele geçirildiğinde mutlaka nerede, kimden ve tam olarak ne zaman ele geçirildiği, ele geçiren kişi ve yapılan işlemin hukuki dayanağı da dâhil olmak üzere kayıtlara geçirilmeli ve tutanak altına alınmalıdır. Yine bu işlemin üzerinde analiz yapılacak nüshasını (adli imaj) oluşturmak amacı ile veya taraflara verilmek üzere ne şekilde kopyalandığı ve hangi yöntemlerin kullanıldığı yazılı hale getirilerek tutanak altına alınmalıdır. Adli kopyalama sırasında orijinal verinin veya dosyanın mutlaka günün teknolojisi ile uygun özet (“HASH”), yani değişmezlik değeri alınmalıdır. Bu nedenle, dijital verilerin delil olarak kabul edilebilmesi için aslına uygun olduklarının ve değiştirilmemiş olduklarının ispat edilmesi de zorunludur.” |
TIKLAYIN - 18 Avukata Toplam 159 Yıl 1 Ay 30 Gün Hapis
TIKLAYIN - “Sayın Başkan, Sevgili Olsanız Çekilmezsiniz”
TIKLAYIN - “Kadrolu tanık”: Psikolojim bozuk, beyanlarımı dikkate almayın
TIKLAYIN - ÇHD davası AYM’ye taşındı: İhlaller dilekçeye sığmaz
Ne olmuştu?
ÇHD davasında yargılanan avukatlarla ilgili kararını Eylül 2020’de açıklayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, avukatlar Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Ezgi Çakır hakkındaki hükümler hariç diğer cezaların onanmasına hükmetmişti.
Yargıtay, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince, TCK'nın 314/1 maddesi uyarınca "örgüt kurmak ve yönetmek" suçundan 18 yıl 9 ay hapse mahkum edilen Barkın Timtik’in “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı diğer davayla birlikte değerlendirilmesine karar verdi.
Bu davada “örgüt üyeliği” suçundan 11 yıl 3 ay hapis cezası verilen Selçuk Kozağaçlı’nın ise diğer davada “örgüt yöneticiliğinden” yargılandığı ifade edilerek yine birlikte değerlendirme kararı verildi.
Sanık avukatlardan Ezgi Çakır’a yerel mahkemece 8 yıl hapis cezası verilmişti. Yargıtay, Çakır’ın, sanıklardan Ahmet Mandacı, Zehra Özdemir, Ayşegül Çağatay, Yağmur Ereren, Didem Baydar Ünsal ve Yaprak Türkmen gibi Türk Ceza Kanunu’nun 314-3, 220-2 maddeleri uyarınca “örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetti.
Diğer sanıklara verilen ve Yargıtayca onanan hapis cezaları ise şöyle:
Özgür Yılmaz: 13 yıl 6 ay
Behiç Aşçı: 12 yıl
Şükriye Erden: 12 yıl
Engin Gökoğlu: 10 yıl 6 ay
Aytaç Ünsal: 10 yıl 6 ay
Süleyman Gökten: 10 yıl 6 ay
Ayçan Çiçek: 9 yıl
Naciye Demir: 9 yıl
TIKLAYIN - Yargıtay ÇHD davasındaki cezaları “vicdanıyla” onadı
TIKLAYIN - İstinaf, ÇHD Davasında 159 Yıllık Hapis Cezasını Onadı
(AS)