*Fotoğraflar: Ayşegül Özbek/ bianet
Şişli'de yaşayanlar için pazar gününün en güzel tembellik noktalarından biri de Maçka Parkı'dır.
Bazen kalabalık üst seviyelere çıksa da Kurtuluş, Feriköy, Nişantaşı, Gülbağ, Mecidiyeköy'de yaşayanlar kendini merkezdeki bu nadir yeşil alanın ortasına bırakır gruplar halinde.
Dün (16 Haziran Pazar) gündüz saatlerinin akşama geçtiği sıralarda belki de tüm Türkiye'nin kilitlendiği İmamoğlu-Yıldırım canlı yayını Maçka Parkı'nda da konuşulan, izlenen yayın oldu diyebiliriz.
İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Ekrem İmamoğlu - Binali Yıldırım canlı yayınının yapıldığı Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve onun bulunduğu kongre vadisi polis barikatlarıyla kapatılmıştı.
Vadiye girişte ve yayının yapıldığı salonun çok yakınındaki kedili parkta ve çevresinde polisler bekliyordu. Park kapkaranlık. Polise, "yayın için mi kapatıldı ışıklar diyoruz." "Bilmem" diyor.
"Gruplar gelmemiş mi adayları desteklemeye?"
"Yok, zaten izin verilmezdi" diye yanıtlıyor.
Hal böyle olunca biz de rotamızı Maçka Demokrasi Parkı'na kırıyoruz. Çok yakınlarındaki "tarihi" olarak nitelenen buluşmayı parkın neredeyse yüzde kırkı telefonlardan, laptoplardan canlı olarak izliyor.
"Pek keyifli değil, tatmin yok"
"Tarihi mi değil mi, yayın nasıl geçiyor" diye parkın genel nüfusu olan gençlere soruyoruz.
Türkiye'nin "mazbatayı kim alacak" gibi günlerdir bu yayını konuştuğunu düşünecek olursak genel kanı yayının sönük geçtiği.
"İsmail Küçükkaya ortada kalmaya çalışıyor ama çok verimsiz ve sönük geçiyor. Çok politik. Sanki biri Sakarya'da diğeri Konya'da miting yapıyor gibi. Birbirlerinden habersiz takılıyorlarmış gibi. Biri diğerine 'ne güzel lafı gediğine koydu' gibi bir tatmin yok. Yani pek de keyifli değil."
"Ben ne İstanbul'da yaşıyorum ne AKP'liyim ne de CHP'li" diyen biri ise yayında Ekrem İmamoğlu'nun daha iyi gittiğini, Yıldırım'ın çok sessiz kaldığını söylüyor.
"Yenilik lazım"
"'Anadolu Ajansı veri akışını neden durdurdu?' sorusuna, 'Ben AA değilim ki' diye yanıtlaması saçmaydı. Artık bunların gitme vakti geldi. Pilleri bitti. Yenilik lazım. Yenilik getireceğiz diyorlar ama zaten kaç yıldır siz yönetimdesiniz, o zaman niye yenilik yapmadınız."
"Yüzde 60'a yüzde 40 Ekrem İmamoğlu alır" diyerek skor tahmini yapıyor yayını izleyenlerden biri.
"İmamoğlu 31 Mart'a takılmış gibi, hakkı yendiği için. Yıldırım da 'onu boşverelim önümüzdeki seçime bakalım' diyor ve İmamoğlu'nu oralara çekmeye çalışıyor."
"Süper heyecansız bir yayın" diyor biri. "Kötü bir yayın, kötü bir moderatör, iki aday da kötü yanıtlıyor."
Piknik örtüsünün üzerinde yayılmış şekilde yayını izleyen bir grubun yanına yanaşıyoruz, "Kim daha iyi gidiyor sizce?"
"Yalan söyleyenle söylemeyeni izliyoruz şu anda. Bir bakıma da böyle şeyleri de özlemiştik. Aynı yayında karşılıklı haklarını savunmalarını."
"Nasıl gidiyor söylemler?"
"Aslında kimi tuttuğunuza bağlı, kime yakınsanız onun söylemleri daha iyi gelecektir. Çalışılıp gelindi sonuçta, sorular aşağı yukarı belliydi."
"Yıldırım, 'bitse de gitsek' diyor sanki"
(Ekranı göstererek) "Sağdaki (Yıldırım) 'bitse de gitsek' diyor, soldaki (İmamoğlu) de yenen hakkını savunuyor."
Kimisi de her soruya verilecek yanıt için belirlenen üç dakikayı yetersiz bulmuş.
"1,5 dakikası bir önceki roundun polemiğine cevapla geçiyor."
"Beklediğimiz gibi geçmiyor. Yayın başka bir şekilde olsaymış daha iyi olurmuş. Birbirlerine karşı cevap veremeyişleri nedeniyle vurucu, tatmin edici geçmiyor. İsmail Küçükkaya da bana taraf tutuyor gibi geliyor ve sönük yönetiyor. Bir iki defa İmamoğlu'nun lafını kesti."
Biri "anlamsız gibiydi yayın" diyor.
"Günlerdir beklenilen, Türkiye'nin kiltlendiği bu an pek de önemsenmedi bence."
Yayının sonlarına doğru Osmanbey civarındaki bir fırında ekranda "tarihi yayın." Fırındaki çırak: Kim kazanırsa kazansın, ikisi de bizim başkanımız sonuçta, değil mi? (AÖ)