*Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
Son yıllarda yükselen enflasyonla gıdaya gelen zamlar ve artan yoksulluk sebebiyle Türkiye'de çocuklar yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamıyor. Günlerinin büyük bir kısmını okulda geçiren çocuklar, okullarda da herhangi bir beslenme desteği alamadıkları için tüm gün aç kalıyorlar.
Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği Başkanı Enver Önder, her dört çocuktan birinin okula aç gittiğini açıklamıştı. Uzmanlar, zihinsel ve bedensel gelişimleri devam eden çocukların beslenme konusunda kamusal bir desteğe ihtiyaçları olduğunu özellikle vurguluyor.
2020’de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye’deki çocukların yüzde 33,7’sinin “ciddi maddi yoksun” olduğu açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 2021-2022 verilerine göre Türkiye'de 19 milyon 155 bin 571 öğrenci var ve bunların 15 milyon 839 bin 140'ı devlet okullarında okuyor.
TÜİK tarafından hesaplanan, Türkiye’de gıda fiyatlarındaki değişimi izlemede kullanılan gıda fiyat endeksine göre, 2022’in ilk sekiz ayında gıda enflasyonu önceki yılın ortalamasına göre yüzde 73,2 arttı.
Öte yandan Türkiye’de okul yemeği uygulaması yıllardır gündemde olan konulardan biri. On Birinci Kalkınma Planı’nda (2019-2023), “Dezavantajlı bölgelerden başlayarak okul yemeği uygulamasına geçilecektir” ifadesi yer alıyordu.
2019 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan ifadelerde, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğundaki politika ve tedbirler kapsamında "ilkokullarda okul yemeği programına başlanacağı” belirtilmişti.
Okullardaki açlık
Bir kamu ilkokulunda öğretmenlik yapan G.S., okula aç gelen öğrencilerin doğal olarak derslere ilgisinin azaldığını söylüyor:
“Çoğu öğrenci okula aç geliyor. Okula aç geldikleri için de akılları açlıklarında, yemekte oluyor ve ders esnasında da yemek yemek için izin istiyorlar. İlk teneffüs bu yemeklerini bitirdikleri için günün geri kalanını da aç geçiriyorlar."
“Aç öğrenci konsantre olamaz”
Akademik başarının düzenli ve yeterli beslenmeyle de ilişkisi olduğunu belirten öğretmen G.S. şunları söylüyor:
“Öğrenciler, yedi ders ve öğle arası da olduğu için günlerinin büyük bir kısmını okulda geçiriyorlar. Öğle arası zaten eve gidemiyorlar. Okulda kantin de var fakat bazı öğrenciler alabilirken, bazıları yiyecek alamıyor. Karnı aç olan öğrenci de zaten bu durumda derse konsantre olamıyor.
"Düzensiz beslenen öğrenci hem sağlıksız oluyor hem de derse ilgisi aç olduğu için doğal olarak az oluyor."
Özel okullarda üç öğün yemek
Devlet okullarında beslenme desteği olmadığı için öğretmenler, velilerden çocuklarının gün içinde ve ara öğünlerde yiyebilecekleri yiyecekleri "beslenme çantalarına" koymalarını istiyor.
*Devlet okulunda uygulanması istenen beslenme programı
Devlet okulunun haftalık beslenme programında, iki dilim ekmeğin üzerine sürülmüş çikolata-reçel, tost, poğaça, meyve suyu, ayran, süt ve mevsimine göre meyve bulunuyor.
Tam gün eğitim veren özel okulun menüsü ise sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve ikindi yemeği olmak üzere 3 öğün olarak öğrencilere ücret karşılığı sunuluyor. Kahvaltıda peynir çeşitleri, tahin pekmez, bal, reçel, tereyağı, omlet veriliyor. Öğle yemeğinde haftanın farklı günlerinde olmak üzere mercimek çorbası, tavuklu bezelye, bulgur pilavı, sütlü brokoli çorba, sebzeli kuru köfte ve piliç gibi birçok yemek veriliyor. İkindi yemeği ise açma, poğaça, simit ve meyve gibi gıdalardan oluşuyor.
*Özel okul menüsü örneği
Özel okullarda verilen yemek menüsü ve devlet okullarında velilerden istenen yemek listesi kıyaslandığında devlet okulunda istenen listenin besin değerleri anlamında yetersiz olduğunu belirten diyetisyen Dicle Dilan Salman şunları söylüyor:
"İki liste arasında besin içeriği ve besin değeri anlamında çok net bir fark var. Özel okul menüsü zengin, çeşitli bir beslenme örüntüsüne sahip, öğün dengelemesi açısından oldukça iyi ve yeterli. Devlet okulunda velilerden istenen liste ise kızartmalar, çikolatalı ekmek, meyve suyu gibi aslında çocuk beslenmesinde çok da istemediğimiz şeker ve karbonhidratlardan oluşuyor” diyor.
“Kamusal destek gerekiyor”
Menülerin alım gücüne göre belirlendiğini ifade eden Salman, “Alım gücü olmayan bir veliye diğer menüyü hazırlayın getirin demek de bir çözüm değil. İyi menü yazmak yetmiyor, onu uygulayabilmek için kamusal bir destek gerekiyor.
"Çocukların okul çağı döneminde de zihinsel ve bedensel gelişimleri yoğun olarak devam ediyor. Bu nedenle özellikle çocukluk döneminde beslenme ve öğün sıklığına dikkat edilmesi çok büyük önem taşıyor.
"Son dönemdeki yoksullaşma ile birlikte okula ekmek bile götüremeyen, bu sebeple okula gelmeyen çocuklar olduğunu duyuyoruz.
"Şunu hatırlamamız, sesi yükseltmemiz gerekiyor: Beslenme bir haktır, çocukların da beslenmesi en temel insan ve çocuk haklarından biridir. Bu kamunun sorumluluğundadır. Ve acilen çözüm için adım atılmalı.”
Yetersiz beslenme ve sağlık sorunları
Yetersiz ve dengesiz beslenmenin ileride oluşabilecek kronik rahatsızlıkları da tektikleyeceğini ve bunun için gerekli önlemlerin şimdiden alınması gerektiğini söyleyen Salman sözlerine şöyle sürdürdü:
“Çocukluk çağı obezitesi zaten bir sorun olarak karşımızda duruyor ve büyüyor. Şimdi de yetersiz ve dengesiz beslenmenin artışıyla birlikte bodurluk ve malnütrisyon gibi sorunlar da büyüyor.
"Yetersiz beslenme; büyüme gelişme sorunları, eğitimde başarısızlık, sosyal uyumsuzluk, zeka gelişiminin yavaşlaması gibi zihinsel sorunlara neden oluyor.
"Motor ve mental gelişimlerin çok hızlı olduğu bu dönemde çocukları yeterli ve çeşitli beslemek çok daha fazla önem kazanıyor. Çocukların beslenmesini sağlamak gelecek dönemde toplumdaki yetişkinlerin de kronik hastalık yükünü hafifletecektir. Bu sebepten bile kontrol alınması gereken bir sorun karşımızda duruyor.”
“Zengin içerikli menüler oluşturulması gerekiyor”
Okullarda çocuk açlığının önüne geçmek için kamusal politikaların oluşturulması gerektiğini belirten Salman şöyle devam ediyor:
“Tahıl, sebze, meyve, süt ürünleri, protein yönünden zengin içerikli menüler oluşturulması gerekiyor. İlk teneffüslerin beslenme teneffüsü gibi planlanması, peynir ya da yumurta gibi protein kaynağının bulunması, havuç, zeytin, tam buğday ekmeği gibi doyurucu sandviçlerin yapıldığı bir menü planlanabilir.
"Kıymalı, peynirli, köfteli içlerinde yeşillikler ve sebzelerle zenginleştirilmiş sandviçler yanına ayran ve meyve verilmesi gibi kolay yiyebilecekleri ama aynı zamanda besleyiciliğin yoğun olduğu menülerle değişim de dönüşüm de oldukça mümkün.
"Bunu yapabilmek hiç zor değil sadece kamusal bir politikanın oluşturulması, bir ekip kurulması ve buraya bütçe ayrılması gerekiyor. Çocukları en temel hakkı olan beslenme hakkına sahip çıkmadan, onları beslemedikçe eğitim sorunlarına odaklanmak ve oraya çözüm üretmek hiç sahici bir yerde durmuyor.”
Sağlıklı gıdaya erişimin insan hakkı olduğunu söyleyen Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Özgenur Korlu ise şöyle konuşuyor:
“Sosyal politikalara, bireylerin pazar kapitalizmi içerisinde temel hakları ve ihtiyaçları karşılanamadığında başvurulur. Herkesin marketten sağlıklı gıda alabildiği bir ekonomik sistemde, bu hakkın gerçekleşmesi için bir politika müdahalesine ihtiyaç duymazsınız.
"Dolayısıyla burada mesele beslenmenin kimin sorumluluğunda olması gerektiği değil, çocukların sağlılklı gıdaya erişim hakkı bu sistemde garanti altına alınabiliyor mu, gerçekleşebiliyor mudur?”
“Okul yemeği: Sosyal koruma programı”
Dünya genelinde her iki çocuktan birinin okul yemeği programlarından yararlandığını ifade eden Korlu, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Mevcut durumda, çocukların sağlıklı gıdaya erişim hakları bakım verenlerin sosyoekonomik koşullarıyla doğrudan bağlantılı. Yani, haneye sağlıklı gıda alınıyorsa, çocuk da buna erişebiliyor. Fakat, bu bir hak olduğu için her koşulda, bakım verenleri alamasa da sağlıklı gıdaya erişebilmesi gerekiyor. Bunu farklı politikalarla sağlamak mümkün.
"Okullar üzerinden sağlanması, yani tüm çocuklara okul yemeği verilmesi politika alternatiflerinden biri. Dünyada da çok popüler bir politika tercihi, 2020’de Dünya Gıda Programı (WFP), dünya genelinde her iki çocuktan birinin okul yemeği programlarından yararlandığını paylaştı. Bu da okul yemeğinin dünyadaki en yaygın sosyal koruma programlarından biri olduğu anlamına geliyor.”
“Çocukların sağlıklı gıdaya erişmesi gerek”
Bakım verenin ekonomik durumuna bakılmaksızın, çocukların her koşulda sağlıklı gıdaya erişmesinin altını çizen Korlu şöyle diyor:
“Sağlıklı gıdaya erişim sadece kişinin gelir durumuna bağlıysa ve ülkede gelir eşitsizliği varsa bu gelir düzeyi düşük olanların sağlıklı gıdaya erişemeyecekleri anlamına gelir. Çocukların farkı, onların mevcut durumda bağımlı nüfusta olmaları, yani ekonomik olarak üretken olmamalarıdır.
"Bu da onların sadece gıda değil, herhangi bir şeyi satın alabilmeleri için bakım verenlerine bağımlı hale gelmesi demek. Bu sağlıklı gıdaya erişim açısından çok konuşmadığımız bir soruna daha neden oluyor: Örneğin, bakım verenin ekonomik imkanları sağlıklı gıda satın almasına yetebilir ama bunları çocukla paylaşmıyor olabilir ya da çocuğun beslenmesine dikkat etmiyor olabilir.
"Burada da okul yemeği, çocuğun yemeğinin düzenlenmesini, her koşulda sağlıklı gıdaya erişebilmesini sağlayabiliyor.”
(MT/SO/NÖ)