*Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ve Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu (Kolaj: bianet)
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Av. Can Atalay hakkındaki davanın durması ve Atalay'ın tahliye edilmesi talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kararında, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) emsal kararlarını yok saydı. Kararda ayrıca, AYM'nin yürürlükte olan anayasa normunun "uygulanmasını ortadan kaldıracak veya işlevsiz hale getirecek şekilde" bir karar veremeyeceği savunuldu.
TIKLAYIN - Yargıtay, Can Atalay'ın tahliye talebini kabul etmedi
Yargıtay'ın Can Atalay kararını ve karar metninde AYM'yi hedef alan ifadelerini Anayasa hukukçuları Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu ve Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz'la konuştuk.
Prof. Dr. Kaboğlu, üst derece mahkemelerin dahi AYM'nin kararının doğru ya da yanlış olduğunu sorgulayamayacağını belirtti, "Zorlama bir yorumla 14. maddenin uygulanmaya kalkışılması esasen Anayasayı ihlal suçuna teşebbüsün ta kendisidir" dedi.
AYM'nin kimi kararlarla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarını ve evrensel insan hakları standartlarını korumaya çalıştığını vurgulayan Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, "Artık bu minimum düzeydeki temel insan haklarına bile bu sistemin, bu rejimin tahammülü yok" dedi ve Yargıtay'ın 'çok açık şekilde' Anayasa'yı ihlal ettiğini belirtti.
Kaboğlu: Birçok maddenin ihlali söz konusu
Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği Başkanı ve 27. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu, Anayasa'nın AYM kararlarına ilişkin 153. maddesine dikkat çekerek şunları söyledi:
"AYM kararları herkes için bağlayıcıdır. Yani mahkemenin yapacağı şey AYM kararının doğru olup olmadığını sorgulamak değil onu nasıl uygulanacağı, nasıl yerine getirileceğidir.
Belki 'AYM kararına görüş olarak katılmasam da...' gibi bir kayıt düşebilir ama bir mahkemenin, üst derece de olsa de olsa, Yargıtay da olsa AYM'nin kararının doğru ya da yanlış olduğunu sorgulamak, 'senin kararın yanlıştır, o zaman ben senin yerine geçiyorum, doğru kararı ben veriyorum' deme yetkisi yoktur."
Kararda, Anayasa'nın birçok maddesinin ihlalinin söz konusu olduğunu belirten Prof. Dr. Kaboğlu, "Zorlama bir yorumla 14. maddenin uygulanmaya kalkışılması esasen Anayasayı ihlal suçuna teşebbüsün ta kendisidir" dedi.
"Yargıç, Anayasa'ya uymak zorunda"
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 2020'de Enis Berberoğlu için AYM'nin verdiği ilk 'hak ihlali' kararına uymamasını hatırlatan Kaboğlu, "Yerel mahkeme, 'karara uymuyorum' demiş ve AYM'yi sorgulayıcı bir tavra girmişti. AYM bu konuda karar vererek, 'Mahkemelerin sorgulama hak ve yetkileri yoktur. Karara uymak durumundadırlar' demişti. Tabii ki AYM'ye sırf bunun için bile başvurulabilir. Ama tabii ki Yargıtay'a itiraz edilip bunun da sonucunu aldıktan sonra AYM'ye gidilecek" diye konuştu.
Prof. Dr. Kaboğlu, Anayasa'nın herkes için bağlayıcı olduğunu ve Yargıtay'ın da buna uyması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Bir yargıç, yükümlü olduğu Anayasa'ya uymak zorundadır. AYM kararını eleştiriyor ama kendisi 14. maddenin öngördüğü 'kanunilik' ilkesini dikkate almıyor. 14. maddenin uygulanması bir yasa ile mümkündür. O yasa olmadığı halde Yargıtay, 14. maddeyi zorlamalı bir yorumla uygulamaya çalışıyor.
Böyle durumlarda olsa olsa kişi lehine bir uygulama olur, yoksa suç yaratmak için bir uygulama olamaz. Zira Anayasamıza göre suç ve cezaların kanuniliği ilkesi söz konusudur.
Evet, Anayasa üstündür ama açıkça kanuna yollama yapmaktadır. Tabii ki Yargıtay'ın bunu dikkate almaması Anayasa Madde 138'de yer alan, 'yargıçlar, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka göre karar verirler' biçimindeki hükmü atlamış oluyor ki bu da Yargıtay açısından ciddi bir sorundur."
Özsoy: Kararda çok büyük hak ihlalleri var
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ise daha önce de Yargıtay'ın benzer kararları üzerine AYM'nin hak ihlallerini gidermek üzere devreye girdiğini hatırlattı:
"AYM, 'Anayasa hükmünün hak ihlali olmadan uygulanabilmesi için bir kanun gereklidir. Çünkü Anayasa'nın 13. maddesinde 'kanunilik' ilkesi var' diyor. Ayrıca belirgin bir şekilde, bir kanunla milletvekili dokunulmazlığının istisnalarının düzenlenmesi gerekiyor. Dolayısıyla siz keyfi bir şekilde 'Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar, dokunulmazlığın istisnasıdır' dediğinizde, yargı organları istedikleri suçu bunun içine atıp çıkarabildikleri zaman bu hak ihlaline neden oluyor ve bu çok keyfi bir tavır oluyor' diyor AYM."
Seçilmiş bir milletvekilinin görevini yapmasına engel olunduğunu belirten Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, "Ve henüz bu kişi [Can Atalay], mahkûm olmamış bir kişi. Yani burada çok büyük hak ihlalleri var" dedi.
"Yargıtay'ı bağlayan bir içtihat söz konusu"
Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Yargıtay'ın 'tamamen keyfi bir karar' verdiğini belirterek, "Anayasa'nın 13. maddesi bir kanuna dayanmadan hak ve özgürlüklerin sınırlanamayacağını söylüyor. Dolayısıyla kim Anayasa'yı ihlal ediyor? Çok açık şekilde Yargıtay" dedi.
Anayasa'yı yorumlama yetkisinin AYM'ye ait olduğunu ve Anayasa'ya göre AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığını vurgulayan Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Atalay kararında AYM'ye ilişkin kullanılan "asli görevi norm denetimi" ifadesini de şöyle değerlendirdi:
"Yargıtay'ı bağlayan bir içtihat söz konusudur burada. Anayasa'da açıkça yazıyor bireysel başvuru yetkisi. Hak ihlallerini önleme görevi de vardır AYM'nin. Yani bu en basitinden son derece cahilce bir yorum. Bu bilerek yapılıyorsa ki bilerek yapılıyor, çok çok kötü niyetli bir yorum. Hukuken geçerli bir yorum değil.
Siyasi açıdan da nedense Gezi benzeri olaylardan son derece korkulduğu için Gezi Davası'nı bir ibret haline getirelim diye düşünülüyor. Kişisel olarak hedef seçilmiş insanlar bunlar. Özellikle keyfi biçimde hedef alınıyorlar.
Bir daha hiç kimse Gezi benzeri kitlesel gösteriler yapmasın, iktidar protestoları olmasın isteniyor ki izinsiz ve barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek de anayasal bir haktır."
"Yargı içinde çatışma yaratan bir karar"
Can Atalay'ın baktığı birçok davada kamu görevlilerinin suiistimallerine odaklandığını ve bir avukat olarak özellikle hedef seçildiğini belirten Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yargıtay'ın yorumu başlı başına AYM kararlarını ve AYM'yi görmezden gelmektir. Yargı içinde çatışma yaratan, sistem açısından çok uygunsuz bir karar. Dolayısıyla tekrar AYM kararlarının uygulanmadığı bir noktaya geri dönüyor sistem o zaman. Son derece büyük bir haksızlık ve hukuksuzluk yapılıyor burada.
Yargının geri kalanından farklı olarak AYM'nin en azından kimi kararlarda AİHM içtihatlarını, evrensel insan hakları standartlarını korumaya çalıştığını görüyoruz. Ve o korumaya çalıştığı tek tük dava bile sistem ve rejim için sıkıntı oluşturuyor. O kadar çok demokrasiden uzaklaşmış bir ülkeyiz ki artık bu minimum düzeydeki temel insan haklarına bile bu sistemin, bu rejimin tahammülü yok."
(VC)