"26 Mayıs sendikal yapıların tartışılması gerektiğini gösterdi. Eylem hükümete ve sermayeye karşı olmaktan çok, sendikal bürokrasiye tepkiye dönüştü. Bunu bugünkü yönetimlere bağlamak yanlış. Sendikaların yeniden yapılanmasından söz etmeliyiz."
Birleşik Metal İşçileri Sendikası (BİRLEŞİK METAL-İŞ) toplu iş sözleşmesi uzmanı İrfan Kaygısız, genel grev beklentisiyle kararı alınan ancak parçalı eylemlere dönüşen 26 Mayıs için böyle dedi.
Kaygısız'la yalnızca Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nun (KESK) tam gün grev kararı aldığı 26 Mayıs eylemini konuştuk. Saptama ve değerlendirmeleri şöyle.
Kararın kendisi samimi değildi: 22 Şubat'ta TEKEL işçilerinin Ankara'daki eyleminin bitiminde alınan karar gerçekçi ve samimi değildi. Mücadeleyi güçlendirici bir hedef olsaydı üç ay sonrasına takvim verilmezdi. TEKEL işçilerinin Ankara'dan ayrılması için zemin oluşturmak üzere alınan bir karardı. İlk kararda "üretimden gelen gücün kullanılması"ndan bahsedilirken, 26 Mayıs öncesinde "mücadele günü" denmeye başlandı.
26 Mayıs bir fırsattı: TEKEL işçilerinin direnişi ve 1 Mayıs'ın kitleselliği, işçi sınıfı için moral kaynağı oldu. Ama bunun bir üst düzeye sıçratılması sağlanamadı. Üretim artmış, istihdam ve ücretler düşmüşken konjonktür çok uygundu. Mücadele beklentisi de vardı.
TÜRK-İŞ kilit: 26 Mayıs'ın böyle gerçekleşmesinin temelinde TÜRK-İŞ'in geri çekilmesi var. 33 sendikadan yalnızca yedisi eyleme evet dedi. Bu ana kitlesi kamudaki işçilerden oluşan TÜRK-İŞ'in geleneğinde var. Devletle ve sermayeyle açıktan karşı karşıya gelmekten imtina eden, sorunları hükümetlerle masa başında çözmeye yönelik bir yaklaşım bu. Üretimden gelen gücün kullanılması grev demek. Bu "yasadışı grev" bahanesiyle işten çıkarmaları da göze almak demek. Bunu aşmanın yolu da kitlesellik. Diğer konfederasyonlar TÜRK-İŞ olmaksızın bu yükün taşınamayacağını düşündü. KESK'in tutumu zaten belli. Mecburen katılan KAMU-SEN'den böyle bir beklenti zaten yanlış olur.
Koşullarda ne değişti: 22 Şubat'tan bu yana koşullar iyiye gitmedi. TEKEL işçileri açısından 4C'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş olmasına sığınılamaz. Böyle bir durumda sokağın güçlendirilmesi gerekir ki, meşruiyet kazanılsın. Emekçiler için koşullar değişmedi. 2005 değerlerini 100 olarak aldığınızda, üretim 103,3'e çıkmış, istihdam 96'ya, reel birim ücret 93,8'e düşmüş. Daha az işçiyle daha çok üretim, daha az ücretle gerçekleşmiş. Çalışma ve yaşama koşulları daha da kötüleşti demek bu. İşçilerin tepkisi artıyor. Son iki ayda daha çok işçi sendikalara üye olmaya başladı.
Sendikal hareket yeniden yapılanmalı: Güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması örgütlenmeyi de zorlaştırıyor. Sendikal hareketin örgütlenme biçimlerinde de değişikliğe gitmeli. Sendikal hareket devletin ve sermayenin ideolojik işgali altında. İşçi sınıfı bunu da kırmak durumunda. Yeniden yapılanma tartışmasını güncel hale getirmeliyiz. Tartışmak yetmiyor, bu dönüşümü bir taban hareketi sağlayabilir. Yukarıdan müdahaleyle kalıcı dönüşüm olamaz. (TK)