* Fotoğraf: Aziz Aslan - Diyarbakır / AA arşiv
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili davanın 4. duruşması Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN - Forensic Architecture’dan Elçi iddianamesine tepki
TIKLAYIN - “Tahir Elçi cinayetinde cezasızlığa izin vermeyeceğiz”
Bugünkü duruşmaya Elçi ailesi ve avukatları, Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve baro başkanları, avukatlar, sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldı. Sanık polisler ve müdafileri duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Avukatlar, Tahir Elçi Davası adlı sosyal medya hesabından, duruşmada yaşananları aktardı.
TBB’den müdahillik talebi
TBB Başkanı Erinç Sağkan, kurum adına davaya katılma talebinde bulundu. Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun da katılma talebinde bulundu.
Söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, “eksik ve etkisiz yürütülen Tahir Elçi soruşturmasında tanıkları işkenceyle ve bilinçli bir şekilde yanlış yönlendiren ve adil yargılamayı etkileyen savcı Kenan Karaca hakkında soruşturma açılması için” suç duyurusunda bulundu.
Kamera kayıtları neden eksik?
Avukat Eren, Tahir Elçi cinayetine “siyasi suikast” diyen dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenilmesi talebinde bulundu.
Elçi ailesi avukatları 14 Temmuz 2021 tarihli ara kararlar uyarınca gönderilen müzekkerelerin yanlışlık ve eksiklik barındırdığını, kamera kayıtlarındaki eksikliğin nedenlerinin ortaya konulması ve bu hususların açıklığa kavuşturulması için yeniden müzekkere yazılmasını talep etti.
"Tanık"tan mektup: Olaya tanık olmadım |
Tahir Elçi cinayetinin tanığı olduğu öne sürülen Deniz Ateş, savcının gözaltında kendisini ziyaret ettiğini ve olayı PKK’nin üzerine yıkma karşılığında kendisinin serbest bırakılacağını sözü verdiğini yazdı. MA’dan Ömer Çelik’in haberine göre, Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ateş’in gönderdiği mektubu Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, mahkemeye sundu. Mektupta özetle şu ifadeler yer aldı: “Mart 2015’te Sur’da yaşayan çatışmalı bölgeden 4-5 kişilik bir grupla tahliye edildim. Özel timler tarafından Cemal Yılmaz Mahallesindeki Protestan Kilisesine götürüldük. Polis ve askerler bizlere insanlık onuruna sığmayan bir biçimde işkence etmeye başladılar. Çırılçıplak soyulduk ve o soğuk havada saatlerce bize işkence ettiler. “Bulunduğumuz yere savcı yanında operasyon bölgesi askeri yetkilisiyle geldi ve yapılan işkencelere aldırmadan tarafıma dönük ajanlık, itirafçılık dayatmasında bulundu. Gözleri önünde yapılan işkenceye ses çıkarmayan savcının daha baştan düşman muamelesi yaptığının en somut kanıtıdır. “Savcı bana hukuka aykırı bir biçimde, “Tahir Elçi cinayetini Mahsun Gürkan ve Uğur Yakışır’a mal etmem için ifade vermemi, ayrıca Kurşunlu Camiinin yakılmasını üstlenmemi, yakıp yıkılan okulların sorumluluğunu üstelenmemi ve askerlerce öldürülen yaşlı engelli bir insanın olayını üstlenmemi” diye bana dayatmada bulundu. Aksi takdirde öldürüleceğimi belirtip tehdit etti ve peşinden ‘Bunları arkadaşlarınızın yaptığını söyleyin ben de sizi bırakacağım, söz veriyorum” diyerek vaatte bulundu. Daha ilk andan savcı aleyhime kullanacak biçimde hareket etmemi dayatıp, ayrıca öldürmekle tehdit ederek kendini mahkeme yerine koymuştur. “Hem asker ve polislerce yapılan işkence, psikolojik baskı, hakaret, dayakla yıldırma hem de savcının bırakılacağıma yönlü vaadi karşısında sıkışık, korkulu ruh halimle, söylenen biçimiyle hareket edeceğimi belirttim. “Ben sorgudayken avukat beni görmeye gelmiş. Dışarıda planlı bir biçimde çeşitli bahanelerle bekletilmiş. İki-üç saat sorgu esnasında baskı altında olduğumdan denileni kabul ettim ve önüme bir kağıt getirdiler. Okumam-yazmam olmadığından imzalayarak parmak basmamı söylediler ve ben de öyle yaptım. “Olaylarla ilgili tanıklık sıfatım söz konusu olamaz. Tanık beyanım diye ifade edilen, tamamen baskı altında alınan ifadelerim olduğundan görmediğim olayların tanıklığını mantıken zaten yapamam. Olay esnasından nasıl ki tanıklığım yok ise olmayan tanıklığımı mahkemeniz huzurunda yapamam.” “Bu durumda gözaltı sorgu sürecindeki ‘tanıklığımın’ hukuki bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır. Söyleyeceklerim gerçek tanıklığım budur.” |
Sanıkların tutuklanması istendi
Avukatlar, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliğinin hazırlamış olduğu “Araştırma Raporunun” ara karara rağmen dosyaya celp edilmemesi nedeniyle müzekkere tekidi ve sanıkların delilleri karartma şüphesi taşımaları nedeniyle tutuklanmaları talebinde bulundu.
Elçi ailesi avukatları 6 Ocak 2016 tarihli bir polisin ihbar mektubuna göre “eylemi yapan örgüt mensuplarının istihbarat bağlantıları olduğu, bazı emniyet yetkililerinin durumu manipüle ettiği” şeklindeki kayda rağmen bu hususla ilgili hiçbir araştırma yapılmadığını beyan etti.
Tahir Elçi’nin katledilmesi sürecinde kimin kastı, kimin ihmali olduğu hususuna dair tüm taleplerini tekrar ederek konuyla ilgili tutanaklarda sicil numaraları yazılı personellerin ve ihbar mektubunda bilgileri sunulan polislerin dinlenilmesini talep ettiler.
Mahkemece sanık ve sanık müdafilerine söz verildi, onlar da önceki beyan ve taleplerini tekrar etti.
“Her bilgi önemli, soruşturulmalı”
İddia makamı, tutuklama taleplerinin reddi ile önceki celse verilen ara kararların yerine getirilmesi yönünde mütalaada bulundu.
Elçi ailesi avukatları, tanıklık yapan kişilerin beyanlarına itibar edilmemesini ima eden duruşma savcısının tutumunun hatalı olduğunu, her bilginin önemli olduğunu, yasa gereği soruşturma başlatılması gerektiğini beyan etti.
Mahkemece ara karar kurulmak üzere saat 14:30’a kadar ara verildi. Ardından kararını açıklayan mahkeme, TBB'nin müdahillik talebini kabul ederken sanıkların tutuklanması talebini ise reddetti. Davutoğlu'nun tanık olarak dinlenmesi istemi de reddedildi.
Bir sonraki duruşma 15 Haziran 2022'de görülecek.
İddianamede ne var?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te öldürülmesiyle ilgili iddianameyi 26 Mart 2020’de hazırladı, 10. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Nisan 2020’de kabul etti.
İddianamede üçü polis dört sanık şüpheli olarak yer alıyor.
Sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.'nin "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermekten" 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi isteniyor.
Diğer şüpheli Uğur Yakışır ise “kasten öldürme, olası kast ile öldürme, 6136 sayılı yasaya muhalefet, devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma, mala zarar verme” ile suçlanıyor ve hakkında ağırlaştırılmış müebbete varan hapis cezası isteniyor.
Yakışır, Elçi’nin yanı sıra aynı gün öldürülen polisler Cengiz Erdur ve Ahmet Çiftaslan’ın cinayetiyle ilgili de suçlanıyor.
TIKLAYIN - Tahir Elçi Cinayetinde Üçü Polis Dört Kişi Hakkında İddianame
Ne olmuştu?
Tahir Elçi, 15 Ekim 2015 tarihinde CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu "Tarafsız Bölge" programında "PKK terör örgütü değildir" dedi. Bunun üstüne kanala 700 bin lira para cezası kesilirken, Tahir Elçi 20 Kasım günü Diyarbakır'da, barodaki odasında gözaltına alınarak İstanbul'a getirildi.
Elçi, savcılığın tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etmesine karşın Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Elçi hakkında, "terör örgütü propagandası" suçundan 7.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015'te Diyarbakır, Sur'daki Dört Ayaklı Minare önünde yaptığı basın açıklaması sırasında öldürüldü. (AS)