Bu yılın ilk “Sağlık için Medya, Medya için Sağlık” yazısı. Daha önce yılın ilk gününde hiç yazmadım. Aslında bu “güzel, umutlu, keyifli” bir yazı olmalı. Ama değil.
Çünkü yıl biterken “yasa”laşan bütçenin “kriz” nedeniyle “kırpılması”, sağlığımızı da “kesintili” kılacak.
Sağlığın finansmanı ile ilgili konulan kurallar 2009’da daha acımasız ve sert bir şekilde uygulanacak.
Dolayısıyla “bu yıl daha sağlıksız bir sağlık ortamı içinde olacağız.
2008’in son günlerinde gerçekleşen, ama medyanın yeterince kamuoyunun gündemine yansıtmadığı tepkilere herkesin katılması gerek.
* * *
- Ekim 2008’den, bugüne kadar sağlık hizmetlerine “ulaşma ve yararlanma” konusunda getirilen düzenlemeleri bir daha anımsar ve yeni yılda uygulamaya konulacak olanları dikkâte alırsak sözlerimizin anlamı daha iyi fark edilecek.
- Ekim ayında GSS’nin tüm ülkede uygulamaya girdi.
- Sağlık kurumlarına “sevksiz” başvurulduğunda yapılan ödemelerin miktarı artırıldı.
- Bazı ilaç tedavi uygulamalarını sigortanın ödeme kapsamından çıkarıldı.
- GSS’nin içinde yer alan kimi kuralların uygulanması nedeniyle sağlık kurumlarına başvurular zorlaştırıldı, insanlar hizmete ulaşamadılar ya da ulaşmak için bedel ödemek zorunda kaldılar.
- Bütçeden kriz nedeniyle yapılan kısıntının önemli bir bölümünün ( Referans gazetesine göre 1 milyar YTL) sağlık hizmetler için ayrılan paydan yapılacağı ortaya konuldu.
- Bu yıl içinde aile hekimliği uygulanan illerin sayısının artırılacak, sevk zorunluluğu ve başvuruda ödenen paranın artışı yaygınlaşacak.
- Yıl başından itibaren bazı incelemelerin yapılması ve tekrarı süreye ve şarta bağlandı
- Eczanelerle yapılan sözleşmelerde eczacıların istediği düzenlemelerle yapılmaması halinde eczacıların ilaç vermeyecek.
- Özel hastanelerin aldığı fark ücretleri sınırlandırılacak.
Tüm bunların “yeni önlemlere gerek kalmaksızın sağlıkta önemli tasarruf sağlayacağı” görüşü bakanlık tarafından ileri sürülürken, özel sağlık kurumlarının yönetici ve sahipleri bu koşullarla hizmeti sürdürmelerinin olanaksız olduğunu belirtip kurumlarını kapatmak zorunda kalacaklarını ileri sürüyorlar. Özel sağlık kurumlarında çalışan sağlıkçılar, haklarını alamayacaklarını, dolayısıyla hizmet veremeyeceklerini belirtiyorlar.
Kamuya ait sağlık kurumlarında para kazandırmayacağı için kapanacak bölümlerin olduğundan da söz ediliyor.
Sağlık Bakanı Akdağ her ne kadar “Bizi çok arızalandırmaz” dese de tüm bunların sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkının yeterince ve herkes için yerine gelemeyeceğini gösteriyor.
* * *
Olan ve olacaklarla ilgili tepkilere en başta da aslında “kişisel olarak” benzer sorunları yaşayan medyanın katılması ve bu “olacakları” bir kehanet gibi değil, gerçeklerin görünen boyutlarını sergileyerek katılması gerek.
2009’da yapılacak seçimlerde toplumun haklarının bilincinde olarak oylarını kullanması, dolayısıyla gerçekten “doğru” yapılmış seçimlerle “demokrasi”nin “doğru bir şekilde” işlemesi gerek.
Oysa hep söylediğimiz gibi medya yaptıkları ve yapmadıklarıyla belki de “demokrasi”yi yeterince istemediğini ve yeterince savunmadığını, sağlığımızı daha iyi kılmak için bir çabası olmayacağını ortaya koyuyor.
Yine de bizler “medyaya yönelik” uyarılarımızı ve taleplerimizi dile getirmeli ve onlar yazıp söylemezse yeni ve başka yollar bulabilmeliyiz.(MS/EÜ)