“taktın kafaya” diyecek bazıları belki...
ama gerçekten bilmek bir yurttaş olarak hepimizin hakkı. ben de bu hakkımın gereğini yerine getiriyor ve soruyorum: “sağlıkta kayıt dışılık ne kadar?”
sağlık nedenli olarak “cepten harcadığımız” paranın boyutu kamuoyuyla paylaşılmalı!
her şeyin kayıt içinde olduğu günümüzde bunu farklı yöntemlerle hesaplamak hiç de zor olmamalı. işin aslı şu ki bunun hesaplanmadığını ve bilinmediğini düşünmüyorum. çünkü bu kadar çok kazanılan bir alanda yöneticilerin bunu bilmeden davranmaları kapitalizmin “ruhuna” aykırı.
olsa olsa biliniyor ama halkla paylaşmıyor olabilir.
ama böyleyse bile, bunun nedenlerini öğrenmek de en doğal hakkımız!
“cepten ödüyoruz”
ücretliler ücretlerini aldıkları sırada sgk paylarını peşin olarak kaynağında ödüyorlar. bir bölüm serbest çalışan da öyle. ama pek çok kez ertelenen herkesin sgk primini kendisinin ödemesi kuralı yürürlükte değil. bununla birlikte hizmet alan herkes, aldığı hizmet kurumuna göre bir “hizmet kullanma – başvuru bedeli” ödüyor.
primini öde(ye)meyenler, poliklinik ücreti ödememek için halen ücret talep edilmeyen acil servislere başvuruyorlar. medya bunu diline doladı. türkiye’den “uzman”lar yetmedi, yurt dışından “referans”lar veriliyor. şimdi en azından acillere başvuranlardan başvuru başına alınan parayı alabilmek için uğraşılıyor.
işte bu miktarın ne kadar tuttuğunu şu sıralarda en çok merak ediyorum: vatandaşın resmi -kayıt içi işlemlerle- cepten ödediği para ne kadardır?
ikincisi bu meblağ sistemin herhangi bir yerinde, belgesinde, hesabında, herhangi bir yerde bir “girdi” olarak gösteriliyor mu?
bir yanıt verilmeli...
bu konuda herhangi bir “özel” sorguya neden olmadan, öncelikle sgk başkanı, dolaylı olarak da sağlık ve maliye bakanları bir açıklama yapmalı.
şimdiye kadar yapılmadığı için bu talebimin yanıtlanmayacağını biliyorum. o yüzden de başta ana muhalefet partisi milletvekilleri olmak üzere meclisteki “ilgili” tüm milletvekillerinden bu öğrenmelerini ve halkla paylaşmalarını diliyorum: bu yolla alınan para ne kadardır?
ayrıca aynı kişiler bir de bunun tahsil yöntemi ile tahsil sırasındaki “belgelendirmeme” konusu da sorgulamalıdırlar.
bilindiği üzere söz konusu paylar reçete alma sırasında “eczanelerde ve eczacılar tarafından” alınıyor. eczacılar vatandaşa verdikleri ilacın katkı payını fiş vererek belgelendiriyorlar; ama vatandaştan ayrıca hizmet alınan kurum başına belirlenen miktarı da reçetenin yazıldığı sistemde ne görünüyorsa, hiçbir belge/fiş vb. vermeden o miktarı vatandaştan alıyorlar. devlet memurları ve emekliler için bu ücretlerinden kaynağında kesiliyor. bunun da bir tüketim kalemi olmasına karşın herhangi bir belgesi verilmiyor, yani yok.
kayıt içi / kayıt dışı
eczacıların nakit olarak peşin aldığı miktarlar ise, anlaşılan o ki sgk’nın eczacılara ilaç için ödeyeceği paradan düşülüyor. dolayısıyla eczacı verdiği ilacın bedelinin bir miktarını peşin almış ama bunun karşısından herhangi bir belge ödememiş oluyor. aradaki farkın ödeme süresinin uzunluğuna göre en azından borcuna ödediğinin faizini almış oluyor.
sgk işleyişi itibariyle şu anda bir anlamda “yarı özel” bir kurumdur. dolayısıyla bu işlemin bir şekilde belgelendirilmemesi gerekir.
paranın paran kazandırdığı günümüzde, bu kayıt dışılık yüzünden birilerine bir rant kapısı açılıyor olmalı. işte hem bu rantın miktarının, hem de rantı yiyenlerin kimler oolduğu da halk tarafından bilinmeli.
üstelik son günlerde sgk’nın istanbul biriminde son birkaç yıl içinde üst düzey yöneticilerin de içinde olduğu “yolsuzluk duyumları ve iddiaları” bir gerçeklik iken bu noktadaki kayıt dışılığın kapsam ve miktarıyla, paranın aktığı yönün açıklığa kavuşmasında büyük yarar var.
sorular soruları açıyor...
bu sayıyı poliklinik başvuru sayıları itibariyle “minimum girdi” üzerinden hesaplandığında, bu kayda girmeyen rakamın çok büyük olduğu da görülecektir.
bu yüzden de sağlık hizmeti kullanımı nedeniyle vatandaşın cepten ödediği söz konusu meblağın kaynağı ve dağılımına dair şu bilgilerin de sorgulanması ve kamuyla paylaşılması çok önemlidir:
- aile hekimleri, sağlık merkezleri, semt poliklinikleri ve hastanelerde verilen hizmetler için vatandaştan alınan hizmet kullanım ücretlerinin ayrı ayrı miktar ve oranları ne kadardır?
- bu meblağların yıllık, aylık, dönemsel değişimleri ve hareketleri ne kadardır? kaynağından hedefine ulaşana kadar geçen süre ne kadardır ve bu zaman diliminde nerelerde ve hangi süreler kalmaktadır?
- ülkenin batısı ile doğusunda, kırsal kesimlerde ve kentte yaşayanların, kentin merkezi ile periferindekilerin ayrı ayrı ödedikleri miktarlar ve bunların bütün içindeki oranları ne kadardır?
- bu ödemeleri yapan kesimlerin dağılımları nasıldır? özellikle de ücretli kesim ve aileleriyle bunun dışındakiler açısından dağılım, miktar ve oranlar nelerdir?
bu verilerin topluca ve ayrıntılı olarak halkla paylaşılması, aynı zamanda sağlık nedenli sunulan hizmetin ülke sathındaki durumunu gösterecek, asgari ve “flu” da olsa bir fotoğrafı görmemizi sağlayacaktır.
tabiki bu sorulara yanıt verilmemesi ve verilerin paylaşılmaması da olaydaki kayıt dışılığın ve muhtemel yolsuzluklara dair başka soruların akılda kalmasına yol açacaktır.
onbir yıllık iktidarında hiçbir zaman “şeffaf olamamış” akp’ne bundan daha ciddi ve somut bir muhalefet hamlesi olamaz. seçim sath-ı mailine girildiği bu dönemde vatandaşın kararında “güven ve itimat”ın oynayacağı rol de çok öneli olduğuna göre, bu bilgilerin en azından bir “seçme yapma” açısından halk için bir olanak da yaratacağı da söylenebilir.
muhalefet, hak örgütleri, meslek örgütleri ve medya “halk adına” bu soruları “akp” iktidarına sormalıdır.