Hekimlerin “en üst” meslek örgütü olan Tabipler Birliği’nden geçen hafta aldığım mektupta “Hekimlerin ne istedikleri” konusunda Sağlık Bakanı, politikacılar ve medya tarafından oluşturulan “imaj”a itiraz ediliyor ve hekimlerin “gerçekte ne istedikleri”ne değiniliyordu.
Günümüz medyasında Doğan Tılıç’ın “Utanıyorum ama gazeteciyim” kitabında dediği gibi ne yazık ki “haber kaynaklarının ve haberi yaratan kişilerin iktidar odaklarının bir parçası olması, haber üretim sürecinin, hakim ilişkilerin bir tür yeniden üretimine dönüşmesine yol açıyor” ve imajlar böyle oluşuyor.
Mektubun sonu yukarıdaki spotla bitiyordu.
Bu sözleri hekimlerin değil de, sağlık hizmetinden yararlananların tarafından bakarak yeniden düşündüm. “Herkesin, her konuda tek başına ve birlikte yapabileceği bir şeyler hep vardır.”
İnsanın varolduğu, bir toplum oluşturduğu, hissedip düşünebildiği ve yapabildiği her durumda bu söz temel bir “gerçeği yansıtan ve doğru” bir sözdür.
Soru şu: Peki yapıyor muyuz?
* * *
Mektupta ifade edilen konularda ciddi ve etkili bir “mücadele” verildiğini söylemek mümkün. Ama önemli oranda yapılmayanlar olduğu da bir gerçek!
Kurumların, örgütlerin güçleri ve olanakları yetmediği için bildikleri halde yapamadıkları, eksikleri olabilir.
Kuşkusuz bunda bu yapılar kadar onların içinde yer alanların, üyelerinin, oraları “kendi yapısı sayanların” da görev ve sorumlulukları vardır.
Yıllarca içinde bir üye, bir gönüllü, bir aktivist olarak görev yaptığım bu yapının, sağlık ve tıp ortamının içinde bulunduğu, her zamankinden çok daha “kötü ve sorunlu” olduğu bu dönemde yapmadıklarını fark ettiğimde “üzüntü” duyuyorum.
* * *
Yakınmalara, yapılanlara ve yapılmayanlara hizmet alanların tarafından baktığımda başka şeyler görülüyor. İşte o nedenledir ki olana ve soruna “doğru tanı” koyan, ama çözümü çıkarları gereğince başka yerlerde gösterenlerin dedikleri ve etkileri, bu yapıların söylediklerinden daha etkili oluyor.
Çünkü “kendi yapabileceklerini yapmayanlar, başkalarının yap(a)madıklarından dolayı kendilerini mazur gösteremezler.”
Sağlık hakkı ve hasta hakları ile uğraşan bir derneğin üyesi olarak bize ulaşan yakınmaların pek çoğunun, hekim örgütünün mektubunda söz ettiği konularla “doğrudan” bir ilgisi yok ne yazık ki!
Hekimlerin dönemin önceliklerine uyarak “ekonomilerini” daha çok düşünmeleri, “mesleğin kuralları ve etik ilkelerini” sıkça göz ardı etmeleri, “gelişim ve yenilenmeleri” için az çaba sarf etmeleri, “uygulama sırasında sürekli yapmaları gereken öz denetimleri” çok az yerine getirmeleri ve en önemlisi “hizmetin, o hizmetten yararlananlar ve yakınlarının da içinde oldukları bir ekip tarafından gerçekleştirilmesine” özen göstermemeleri ve onları işlerinin bir “nesnesi” olarak görmeleri sorunların önemli bir bölümünün nedeni ve kaynağı.
* * *
Kendi “yapabilirlik alanında” olduğunu kabul eden ve yapmaya çalışan bir yapının, bakan, politikacılar ve medya ne derse desin, nasıl göstermeye çalışırsa çalışsın, toplumun gözündeki yeri, önemi ve değeri asla kaybolmayacaktır.
Bunlar sıkça düşünüldüğü gibi “hekimleri mesleklerinin içine hapsetme”yi önceleyen saptamalar değil, son derece “politik” tavırlar ve tutumlardır.
Çünkü bunların hepsi “yaşamın içinde ve yaşamı belirleyen” unsurlardır.
Yaşam ise herkesin kabul edeceği gibi “en politik” olandır.(MS/EÜ)