Miting alanlarında Anayasa değişikliklerinin ne olduğunu anlatmıyor...
Adapazarı mitingindeki konuşan Başbakan, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın "kimi kararları bizi çıldırttı" diye şikayetçi olmuş. Danıştay'ı suçlayarak," Danıştay'ın bizim dönemimizde bazı yatırımlara karşı takındığı ideolojik tavır, ülkemize ciddi miktarda kaynak kaybettirdi." demiş.Bu tür sözler yeni değil, eskinin tekrarı ve yüksek yargı şikayetleri...
Yargıyla başı dertte olan Başbakan çıldırmak istemiyorsa, bu onun sorunudur.
Toplumu çıldırtan, her an patlamaya hazır hale getiren ve kendi sözlerine kulaklarını tıkayarak konuşan politikacıların sözlerinden, üslubundan, tavır ve davranışlarından kim sorumludur?
Yargıyla başı dertte olan Başbakan, Rize'de yerel basının sorularını yanıtlarken YARSAV için şöyle diyor:
"CHP, MHP, BDP, o malum medya, hatta YARSAV falan...Bunlar bir araya geldiler. şimdi ben YARSAV üyesi olan yargı mensuplarına nasıl güveneceğim? Açıkça ikitidarı eleştiriyorsa, hakaretler ediyorsa, böyle bir yargı mensubuna nasıl güvenirim?" (Milliyet 13.08.2010)
YARSAV'dan, "Başbakan'a açık mektup"... "Sayın Başbakan; Son günlerde düzenlemiş olduğunuz açık hava toplantılarında, YARSAV'ı, anayasa değişikliklerine evet diyecek olanlara karşı bir cephenin içerisinde olmakla suçladığınızı izlemekteyiz."
YARSAV, asıl mücadelenin "1982 anayasası ile yarı bağımlı hale getirilmiş yargıyı, iktidara tümüyle bağımlı hale getirecek ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasimizi onulmaz biçimde sakatlayacağına inandığımız bu değişikliklerin ulusumuz tarafından reddedilmesi üzerinedir" diyerek çoğulcu demokrasiye olan inançlarıyla sürdürdüklerini belirterek "...mücadelelerinin aynı zamanda bu değişikliklere evet oyu vermeyi düşünen insanlarımız içindir de..." diyor.
"...hukukun üstünlüğüne, çoğulcu demokrasiye ve Türk aydınlanmasına inanan, ulusal bütünlüğün ülkemiz için yaşamsal önemi olduğunun ayırdında olan meslek mensuplarının bir araya geldiği, bir arada durduğu bir sivil toplum örgütüdür. Bunu YARSAV'a yapmaya hakkınız yok."
Ama Başbakan anlamıyor... Başbakan'a anlayış göstermek gerekiyor. Başbakan'ın başı "yargı" ile zaten dertli. Yüksek Mahkemelerin kimi kararları "çıldırtmış" meğerse...
Başbakan'ı iyi tanıdığı anlaşılan YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan yaptığı açıklamada, YARSAV'ın umudu yok ama, yine de "ummak" istiyor...
"Sayın Başbakan, Biz size, sizin üslubunuzla yanıt veremeyiz. Ama bırakın biz, kısıtlı olanaklarımıza karşın, düşündüklerimizi özgürce halkımızla paylaşalım. Siz de, meydanlara çıkıp getirmeyi düşündüğünüz bu değişikliklerin ne kadar olumlu olduğunu -başarabilirseniz- halka anlatınız. Ama çarpıtmayınız, kişileri ve kurumları hedef göstermekten, toplumda artık had safhaya getirilmiş kutuplaşmayı, kamplaşmayı derinleştirecek, tahrik edecek söylevlerden uzak durunuz. Eğer siz ülkenin başbakanı iseniz beklentimiz budur. Söylüyoruz, pek umudumuz yok ancak bunu ummak istiyoruz."
Başbakan yargı bağımsızlığı ile ilgili ulusalüstü bazı temel ilkeleri anlar mı acaba?
"Yargı Bağımsızlığı Hakkında Temel İlkeler", 26 Ağustos- 06 Eylül 1985 tarihleri arasında Milano'da toplanan Suçların Önlemesi ve Suçluların Islahı Hakkında Birleşmiş Milletler Yedinci Kongresi tarafından kabul edilerek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 29.10.1985 tarih ve 40/32 ve 13.12.1985 tarih ve 40/146 sayılı Kararla onaylanmıştır. (M. Semih Gemalmaz. İnsan Hakları Belgeleri. Cilt IV. Sayfa 403-413.Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi İstanbul 2004).
Temel İlkelerin Başlangıç bölümüne göre ; "yargıçlar, vatandaşların yaşamı, özgürlükleri, hakları, ödevleri ve malvarlığı/(mülkiyeti) üzerinde nihai kararı vermekle görevli olduklarına göre"; devletler bu ilkeleri kendi iç hukuklarında göz önünde bulunduracaktır. Yargı bağımsızlığı, üye devletler tarafından güvence altına alınır.
"Yargıçların ifade ve örgütlenme özgürlüğü" hakları ise Temel İlkelerin 8 inci maddesinde düzenlenmiştir.
"İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne uygun olarak, diğer vatandaşlara olduğu gibi yargı organı mensuplarına da ifade, inanç, örgütlenme ve toplanma hakkı tanınır; ancak yargıçlar bu haklarını kullanırlarken, her zaman görevlerinin itibarını ve yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruyacak tarzda hareket ederler."
Yargıçlar, kendi menfaatlerini savunmak, mesleki eğitimlerini geliştirmek ve yargı bağımsızlığını korumak için yargıçlardan oluşan örgütler kurabilir, bu örgütlere ve diğer kuruluşlara üye olabilirler.(Madde 9). Görüldüğü gibi, iki hak birbirinden ayrılmıyor.
Diğer yandan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul ettiği 2003/43 Sayılı "Birleşmiş Milletler Bangolar Yargı Etiği İlkeleri"ne göre yargıçlar; yargısal görevlerini tam ve eksiksiz bir şekilde icra etmek kaydıyla; hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularda yazı yazabilir, konferans verebilir, ders verebilir ve diğer etkinliklere ve hukuk, hukuk sistemi, adalet teşkilatı veya bunlarla ilintili diğer konularla ilgili resmi bir organ önündeki kamuya açık bir oturuma katılabilir; üye olması halinde, bu üyelik bir hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine halel getirmeyecekse, resmi bir organın, veya başka bir idari komisyonun, komitenin veya danışma kurulunun üyesi olarak hizmet verebilir. Hâkim, yargıçlarla ilgili derneklere katılabilir veya böyle bir dernek kurabilir, ya da yargıçların çıkarlarını temsil eden diğer örgütlere katılabilir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2006 yılında Bangolar Yargı Etiği ilkelerinin benimsedi ve tüm hâkim ve savcılara genelgeyle duyurdu. Bu belgede korunması ve uyulması istenilen altı temel değer; bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakattir.
Yargının gelmiş geçmiş bütün ağır ve aksak tüm işleri eleştirilmelidir. Bu başta hukukçular olmak üzere hepimizin görevidir. Yargı el sürülmez bir güç değildir. Ama bu durum başta "etik" bir sorumluluktur.
Sayın Başbakan bunların ne anlama geldiğini anlar mısınız?
Bilir misiniz? Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar...
YARSAV'ın sizin için beslediği umudundan, hiç mi hiç umudum yok... (Fİ/TK)