Kanun, siyasi rüşvet olabilir mi? Roma Hukukunda “torba kanun” öyleymiş, bu nedenle yasaklanmış. Kanun tasarınız seçtiğiniz konulara bağlı olarak “muvazaalı kanun” kabul edilebilir ve bu nedenle yasaklanabilirmiş…
Örneğin M.Ö. 91’de Livius Drusus, kanun teklifi yargılamaya ve senatonun yeniden yapılandırılması ait olduğu halde, aynı kanun teklifinin içine bütün İtalya halkına Roma vatandaşlığı tanınmasını, toprak dağıtılmasını ve buğday verilmesini sağlayan maddeler de eklemiş… Bu yüzden Senato, bu kanun teklifinin lex Caecilia et Didia ilkesine aykırı olduğunu kabul ederek halk meclisinde oylanmasına onay vermemiş…
Milattan öncenin Roma Hukukuna gidelim.
Bu nedenle Roma Hukukçusu Doç. Dr. Pervin Somer’e bir kere daha teşekkür etmeliyim…
Çünkü 2010 Anayasa Değişiklikleri Çerçevesinde Yargı Bağımsızlığı (Seçkin Yay. Ankara 2010. sy 23) adlı kitapta yayımlanan “Roma Hukuku’nda Torba Yasa Yasağı” / “Leges Saturae e lex Caecilia Et Didia” başlıklı yazısından “torba kanun” yapmanın neden yasak olduğunu anlatmıştı ve ben anlamıştım.
Bu yazıda anlatılanları bilgilerinize aktarmadan önce…
Ceza Hukuku alanından örneklersek, bir ülkenin kanun yaparken amacı, suç ve ceza siyaseti ve felsefesi olmalıdır. Neyin suç olup olmadığı kanunla düzenlenir. Hangi eylemin “suç” olduğu kanunda gösterileceğine göre; hukuka aykırı eylemlerin suç olarak tanımlanması siyasal iktidarın “siyasal tercihidir”. Çünkü “suç” sayılan hukuka aykırı eylemi saptayarak “tanımlayan” ve “yaptırımı” belirleyerek ceza normunu koyan bu siyasal güçtür.
Siyasal güç; temel insan hakları ve özgürlükleri başta olmak üzere Anayasa ve ulusal üstü sözleşmelerdeki kurallarla sınırlıdır. Ceza normunun “suç” olarak tanımladığı “yasak kuralı” ile koruduğu hukuksal yarara ve verilen cezaya göre ülkenin ceza kanunlarına bakılarak o ülkenin “demokratik” olup olmadığı belirlenir..
Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı yasa koyucunun kanun yapma iradesi hakkındaydı. Devletin dilediği eylemi suç sayarak ceza tayin eden mantığının demokrasiye aykırı olduğunu söylüyordu.
Yasa koyucunun kanun yaparken kişinin temel hak ve özgürlüklerini aklına estiği gibi sınırlandıramayacağını ve istediği gibi “ceza” koyamayacağını AYM şöyle ifade ediyordu: “...yasa koyucu kamu yararı düşüncesiyle eylemelere dilediği miktarda ceza saptayamayacağı gibi, kişinin temel hak ve özgürlüklerini demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak sınırlayamaz. Yasa koyucunun ceza saptamadaki yetkisinin sınırını hukuk devleti ilkesi oluşturur. Cezaların, suçların ağırlık derecesine göre önleme ve iyileştirme amaçları da göz önünde tutularak adaletli bir ölçü içinde konulması ceza hukukunun temel ilkelerindendir”( AYM. E. 1991/35, K. 1991/13, K ve 06.06.1991 tarihli kararı).
Dönelim sayın Somer’in torba kanun yasağı hakkındaki yazısına…
Kanun koymaktaki en önemli husus “tek konu gerekliliği kuralı”…Yani “tek konu”, “tek kanun”. Antik toplumlarda bile kural böyle, örneğin Hammurabi Kanunları ve On Emir bu yüzden herkes için basit ve anlaşılır kurallardır.
Tarafların üzerinde anlaştıkları ve aralarında geçerli olacağına dair mutabakata vardıkları kurallar bütününe eskiden Roma’da Lex deniyordu, bu gün biz “kanun” diyoruz. Roma’da halk meclisinde kanun koyma faaliyetinin başlaması için magistra’nın adıyla anılan bir kanun teklifi hazırlaması gerekiyordu. Kanun teklifleri Senatoda görüşüldükten sonra halka ilan edilir ve magistra oylama gününü belirten bir davetle halk meclisini toplantıya çağırırdı.
Toplantıda kanun teklifinin gerekçesini açıklayan magistra tasarıyı bir kez daha okurdu. Oy verme hakkı olan vatandaşlar bu kanun teklifine uyup uymadıklarını hususundaki magistranın sorusuna yanıt verirler ve oylama sonucu açıklanır ve bazen kabul edilen kanunlar toplumun öğrenmesi için ilan edilirdi.
Roma’da aynı kanun içinde değişik ve ilgisiz maddelerin düzenlenmesi, yani torba kanun yapmak yasaklanmıştı. Çünkü böylece halkın istemediği bazı konuların, kanunlaşması istenilen teklifler arasına karıştırılarak kanunlaşması ve halkın oylama sırasında yanıltılması önlenmek istenmişti. “Zira tek başına oylandığında meclisten geçmeyecek olan kanun maddelerinin, bu yolla kabul edilmesi mümkün diğer maddelerle birlikte ve tek seferde oylanmasının bir nevi (siyasi) rüşvet / muvazaa olduğu kabul edilmiştir” (Age, Somer, Pervin).
Sayın Somer anılan yazısında; halkın istemediği birtakım konuların çok istenilen konular arasına yerleştirilmek suretiyle kanunlaşmasının önüne geçmek istenildiğini, bu tür kanunlaştırmanın siyasi rüşvet (muvazaa) olarak algılandığını, siyaseten ve hukuken ve etik olarak da uygun görülmediğinden torba kanun yapmanın yasaklandığını ifade ediyor.
Roma’da, M.Ö. 98’de torba kanun yapmak yasaklanmış. Amerika’da 43 eyalette torba kanun “konunun tekliği ilkesi” gereğince yasaklanarak anayasal bir ilke olarak kabul edilmiş.
Dayanağı ise Roma Hukukunda kabul edilen lex Caecilia et Didia ilkesi… Tek konu, ya da “sıkı bağlantı içinde” olan konuların aynı kanunda yer alması zorunluluğu.
Yani torba kanunlar, “lex Caecilia et Didia” ilkesine aykırıdır. Milattan önce böyledir…
Roma Hukuku derslerini neden kaldırmak istediklerini anladığım ülkeler arasında olmaktan bir kere daha utanmam gerekiyor. Sadece günümüz uygulamalarına ışık tutması için sayın Somer’in yazısını alıntılamakla ve özetlemekle yetindim. Yeni bir şey yazmadım ama yazılanı hatırlatmak bile bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlıyor inancındayım. Aydınlanıyor ve bilgi sahibi oluyorsunuz, eğer isterseniz.
Roma Hukukunun kıymetini bilmekten geçerek olunabilecek hukuk devletinin her daim Roma Hukukuna gereksinimi var.
Eskiden “Her yol Roma’ya çıkar” denilirdi, şimdi çıkmıyor anlaşılan. (Fİ/HK)