Hemen herkesin bildiği ve pek çok kişi tarafından sıkça anlatılan bir olayın doğrusunu öğrendim. Sizlerle de paylaşayım:
"Gazetecilik yaşamım boyunca Alman teolog Martin Niemoller yolumu aydınlatan bir örnek olmuştur. Gençliğinde Yahudi karşıtı ve Hitler hayranıydı. Fakat Naziler Almanya'da gücü ele geçirdikçe gördü ki, Hitler sadece Yahudilerin değil farklı görüşte olan herkesin kökünü kazımaya çalışıyordu.
Niemoller karşı duruşunu ifade ettiğinde 1937'den 1945'e kadar Sachsenhausen ve Dachau konsantrasyon kamplarında tutuklu kalmıştı ve neredeyse öldürülecekti. İşte kampta tutukluyken yazdığı bir şiir gençlik yıllarımda ilk okuduğumdan itibaren aklımdan çıkmamıştır:
İlk önce Yahudiler için geldiler / Sustum çünkü ben bir Yahudi değildim. / Sonra komünistler için geldiler / Sustum çünkü ben komünist değildim. / Sonra sendikacılar için geldiler / Ben yine sustum çünkü ben sendikacı değildim. / Nihayet beni almaya geldiler / Ve artık beni kurtarmak için konuşacak kimse kalmamıştı."
* * *
Bu anıyı durup dururken bu köşede neden anlattım?
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yaşayan kronik hastalar, iki ay önce alınan bir kararla hastaneden çıkarılıp Antalya'daki özel bir bakımevine gönderilmişler. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, geçtiğimiz perşembe günü başhekimlik önünde basın açıklaması yaparak uygulamayı protesto ettiler.
Aynı hafta içinde gelen bir çağrıya uyarak geçtiğimiz cumartesi günü Türkiye Sakatlar Derneği'nde yapılan bir toplantıda, Şirinevler'de bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nin, hemen yanına yapılan bir iş merkezinin inşaatından etkilenen ve boşlatılan bir bölüm ile, hizmet dışına çıkan ülkemizdeki tek "rehabilitasyon havuzu"nun kronik hastalar ile fiziksel engelliler açısından yarattığı sorunların nasıl aşılabileceği, neler yapılabileceği konusunu konuştuk.
Özel bir kontrol programıyla kontrol altına alınan lepralı hastaların, modern ve etkin bir şekilde tedavi ve rehabilitasyonlarını üstlenen, onlara sosyal destek sunan Lepra Hastanesi'nin önce "deri ve zührevi hastalıklar" hastanesine çevrilip, sonra da döner sermayeye yeterince gelir getirmediği için, lepralılara verilen hizmetlerin bir yana konulmasını da çok yakından izledim. Eğer anımsamıyorsanız, kapatılan Verem Hastaneleri'yle ilgili bilgileri de internetten yapacağınız küçük bir "tarama" ile bulabilirsiniz.
Herkesin yararlandığı sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlayan GSK-Genel Sağlık Sigortası'nın artık "deniz bittiği" için kronik hastaların gereksindiği kimi ilaç ve tedavileri karşılamadığını da göz önüne alırsak, yukarıda anlattığım Almanya'da yaşanan bu küçük "anı"nın neden bu köşede yer aldığını sanırım anlamışsınızdır.
* * *
Sorunu görmek, anlamak, bilmek, hatta eleştirmek yetmiyor. Yargıtay Onursal üyesi Sevgili Çetin Aşçıoğlu'nun "mal praktice", yani "tıbbi kötü uygulama" konusundan yaptığı tanımı burada yinelemek istiyorum: "Mal praktice, başka türlü yapma olanağı olduğu halde, somut durumda olduğu gibi davranmak ve bunun bir zarara yol açmasıdır."
Yapılan uygulamalar, hastalar açısından "sağlıklarını, bedenlerini belki de yaşamlarını etkileyen olumsuz sonuçlara neden olmakta ve yakınlarıyla birlikte onlara zarar verilmektedir."
Buna dair yapılacakları ortaya koymak ve gerçekleştirmek gerekiyor; sıra bize ve bizim sağlığımıza gelmeden hem de.
Medya da bu konuda fark edilmeyeni fark ettirmek, görünmeyeni göstermek görevini yerine getirmelidir.(MS/EÜ)