Geçen hafta öne çıkan şiddet vakalarından biri, MKE Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’i yumruklamasıydı.
Toplumun büyük bir kısmı, futbol tribünlerindeki “erkeklik” meselesinin milliyetçilik ve cinsiyetçilikle birleşerek küfür / şiddet olarak sıkça görünür olduğu sahalardaki bu şiddet vakasına şaşırdı, aynı zamanda tepki gösterdi.
Tepki güzel. Güzel de bir gün iki gün. Sonrası? Yine herhangi bir çözüm yok.
Bu, bir sorunu çözüyor görünümlü çözümsüzlük sistemini, yani “kadere razı edilmeyi”, kadınların öldürüldüğü, çocukların istismar edildiği bir toplum ve kamu düzeninde yaşamak zorunda bırakılan bu ülkenin kadınları çok yakından tanıyor.
Ek olarak, şu detayı da hatırlatmak gerekiyor: şiddetin zemin bulduğu maalesef neredeyse olağan görüldüğü bir alanda, kameraların gözü önünde olan bu olay, feministlerin büyük çoğunluğunu bir kez daha haklı çıkardı.
Feminist hareketin yıllardır eylemlerde söylediği vurguladığı gibi, sorunun adı da sorumlusu da belli: Erkek Şiddeti.
Sistematik sorunun çözümü de "sistematik eşitlikçi" bakış açısının devletin tüm kurumlarına kazandırılmasından geçiyor.
Ne yazık ki Türkiye şimdilik bu noktanın uzağında. En yalın haliyle, “kadın ve erkek eşit değil” diyenlerce yönetiliyoruz.
Daha da somut olarak bir örnekle anlatayım.
Memduh U. isimli erkek 16 Ekim’de 18 yaşındaki kızına özel güvenlik görevlisi olabilmesi için işyerinden istedikleri heyet raporunu almak üzere İstanbul’da bir devlet hastanesine gidiyor.
Hastanenin kadın psikiyatristi de raporu verecek heyetin içinde ve rapor talep eden söz konusu kişinin ergenlik döneminde kullandığı bazı ilaçlar nedeniyle bu raporu almaması yönünde görüş bildiriyor.
Ve Memduh U. kadın psikiyatristi tehdit etmeye başlıyor. Hatta bu tehditler devletin resmi kayıtlarına da geçiyor. Çünkü, Memduh U. bu tehditlerin bazılarını bizzat Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi’ne (SABİM) başvurusunda da tekrarlıyor.
“Doktor dövünce sonra şiddet uygulandığını iletiyorlar, hastane dışında doktoru dövüp öldüreceğim. Konun incelenmesini talep ediyorum.”
Bu ve benzer cümleleri söylüyor. Hastane yönetimi, psikiyatristin yanında oluyor, “beyaz kod” başvurusu yapılıyor.
Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı, konu hakkında soruşturma başlatıyor. Sonuç, “kovuşturmaya gerek yok” deniyor.
Nedeni de şu, aynen tutanakta yazdığı gibi aktarıyorum, “sarf edilen sözlerin müştekiye iletme kastının bulunmadığı, şüphelinin esasen hastanede yaşadığı şikayetleri dile getirmeye çalıştığı esnada bahse konu sözleri sarf ettiği, bu nedenle atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı…”
Sağlık çalışanlarına, kadına, sahada hakeme, sokakta gazeteciye şiddetin birbiri ile bağlantısı olmadığını nasıl söyleyebiliriz?
Hepsinin en az iki ortak noktası var: Faillerin erkek olması ve cezasızlık kültürü.
MKE Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, “sahaya yüzüne tükürmek için gittim” demişti hatırlarsanız, sanki daha olması gereken kabul edilebilir bir tutummuş gibi…
Muhtemelen doktorları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri, kadınları döven, şiddet uygulayan erkeklerin de benzer “savunma” cümleleri var.
Savcı için her ne kadar bir erkeğin bir kadını defalarca “tehdit etmesi”, hatta devletin resmi kayıtlarına dahi bu söylemlerini geçirmesi, "bunu yapacağı anlamına gelmese" de psikiyatrist kadının yaşadığı korku ve endişe gerçek.
Geçen haftanın yansıyanları
Geçen hafta toplumsal cinsiyet alanında çok önemli gelişmeler de oldu.
*Muazzam bir başarı/ örnek/ İlham kaynağı: Hollanda Hükümeti'nin dünya çapında 10 insan hakları savunucusuna verdiği ödülüne bu yıl Türkiye'den Hülya Gülbahar değer görüldü. Hülya Gülbahar ödülünü, Hollanda Dışişleri Bakanı Hanke Bruins Slot'tan aldı.
*Dayanışma/direniş: Dolu Kadehi Ters Tut konserinde izleyicinin açtığı LGBTİ+ bayrağı güvenlik görevlisi tarafından alındı. Grubun solisti Uğurhan Özay, güvenlikten aldığı bayrakla şarkısını söyledi.
*Hukuksuzluk ve imza çağrısı: AFAD, Adıyaman’da birçok kurumun konteynırının bulunduğu kültür alanı bölgesini boşalttı. Rosa Kadın Derneği’nin konteynırlarını kaldırdı. Bu işlem tebligatsız yapıldı. 66 kurum, bu “hukuksuzluğa” dair imza kampanyası başlattı.
*Kampanya: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı bütçe kanun teklifi görüşmesi öncesi kadınlar #KadınlaraveÇocuklaraBütçe etiketiyle sosyal medya eylemi yaptı.
*Bir baskı aracı: Daha önce yargı aracılığı ile kapatılma ile karşı karşıya kalan ve hukuken kapatılması asla uygun bulunmayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri bu kez başka bir tacizle karşı karşıya. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde katıldıkları basın açıklamasının ardından üyelerinin, polis olduğunu söyleyen kişilerce aranıp tehdit edildiği gerekçesiyle Ankara Adliyesi’nde suç duyurusu yaptı.
* Şiddetle karşılaştığınızda yapabilecekleriniz...
Mor Çatı’nın bu sayfasından yararlanabilirsiniz.
Aile Bakanlığının bu sayfasına başvurabilirsiniz.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na başvurabilirsiniz: 0212 656 96 96 -0 549 656 96 96
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na başvurabilirsiniz: 0212 912 42 43
KADES uygulamasını indirebilirsiniz.
Kadının İnsan Hakları Vakfı'nın hazırladığı buradaki listedeki iletişim numaralarına ulaşabilirsiniz.
Erkek Şiddeti Çetelesi
Eşit ve özgür yeni bir hafta olsun…
(EMK)