AKP’nin Suriye politikası çoktan iflas etti! Ne Arap Baharı adıyla başlayıp da radikal İslamcıların eline geçen muhalefeti ne de Suriye’yi doğru okuyamadılar. Yeni Osmanlıcılık ve Sünni İslamcılık gözlüğü Türkiye’yi savaşın eşiğine getirdi. O eşikten içeriye adım atılacağı ihtimalini görmüyorum. Ama bir yandan da olayların seyrine baktığımızda, Erdoğan’ın bizi böyle bir maceraya sürükleyebileceği de seçenek dâhilinde.
Erdoğan, Suriye’de iç savaşın başlamasından kısa bir süre sonra, 2012 yılında "... inşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız” dedi.
Bu işgalci, saldırgan ve saygısız dili, kardeş söylemi ile gizlemek mümkün değil!
Bu dilin ne anlama geldiğini tersinden bir örnekle daha iyi anlarız. Örneğin sınırlarımız dışında bir Kürt devleti olsa ve bu devletin başı, “İnşallah en kısa zamanda kadim Kürt şehri Diyarbakır’a giderek oradaki kardeşlerimizle kucaklaşacağız ve Ulu Cami’de namazımızı eda edeceğiz.” demesini nasıl karşılarsınız?
O günlerden bu yana iktidarın bu denli çatışmacı ve işgalci dili, olduğu gibi devam ediyor.
Bugünlerde ABD, PYD/YPG (Kürtlerin askeri gücü) konusundaki tavrını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlar toplantısında ABD’ye olan tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Kalkıyor şu anda biz Amerika'ya diyoruz ki 'Bu terör örgütüdür'. Amerika'nın yetkilileri kalkıyor, 'Hayır biz onları terör örgütü olarak görmüyoruz'. Ey Amerika, size kaç kere söyledim. Siz bizimle beraber misiniz yoksa bu terör örgütü PYD ve YPG'yle mi berabersiniz? Ey Amerika, ne PKK'yı bize tanıtabilirsiniz ne PYD'yi bize tanıtabilirsiniz ne YPG'yi bize tanıtabilirsiniz. Bunları biz gayet iyi biliriz. DAİŞ'i de biz biliriz, bunları da biz biliriz. Ama siz bunların hiçbirini bugüne kadar tanıyamadınız. Tanıyamadığınız için bölge kan gölü halinde. Bu nasıl ortaklık? Anlamak mümkün değil.”
ABD, Erdoğan’ın açıklamasına derhal karşılık verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner "PKK ile YPG arasında açık ve net bir fark var. PKK terör örgütü ama YPG ile ilgili Türkiye ile aynı görüşte değiliz. YPG bize göre terör örgütü değil" dedi.
Erdoğan’ın ABD’ye siz PKK’yı, PYD’yi bilmiyorsunuz diyen havai cümlesinin hiçbir değeri yok. ABD’nin dış politikası, salt başkanlara göre dizayn edilmez! ABD dış politikası, ABD çıkarları esası doğrultusunda diğer ülkeler üzerinde binlerce sosyolojik, tarihi, siyasi, askeri, dini, kültürel incelemeler yapılarak inşa edilir.
Bu örgütleri gayet iyi bildiğini iddia edenlerden Davutoğlu daha 2014 yılında IŞİD için “Bir grup öfkeli genç” demedi mi? Amerika tanımıyor ama Erdoğan ve AKP iktidarı bunları çok iyi tanıyor, öyle mi?
AKP iktidarı ancak 4 yıl sonra, o da ABD’nin baskısı sonucu IŞİD’e terör örgütü diyebildi!
İdeolojilerinden kaynaklı siyasi körlüklerine kılıf arıyorlar.
AKP iktidarı Türkiye’nin dış politikasını Davutoğlu’nun, adı “Stratejik Derinlik” olan ama gerçekte stratejik sığlıktan ibaret kitabındaki görüşler doğrultusunda inşa etti. Bu anlayışın dış politika inşası tıpkı iskambil kâğıtlarından kule inşası gibiydi ve bir fiskede yerlere yeksan oldu!
ABD, PYD’yi Suriye’deki radikal İslam’a karşı mücadelede fiziki güç olarak ittifak edeceği bir partner olarak görüyor. Ortadoğu’da ve Suriye özelinde IŞİD’i ve radikal İslami muhalefeti görmeden yapılacak her değerlendirme yanlıştır!
Devletin bir Kürt fobisi var. Erdoğan, devletin bu Kürt fobisini Suriye politikasına sos olarak kullanıyor.
1990’lı yıllarda da devletin bu Kürt fobisi, Kuzey Irak Kürtlerinin mücadelesine de aynı şekilde yaklaşıyordu. Barzani ve Talabani’ye açık açık küfür ediyorlardı. O günlerdeki gazetelerin çok büyük bir kesimi, bu kişiler için “Dansöz”, “Alçak” gibi manşetler atıyorlardı.
Peki, ne oldu?
Bugün Kuzey Irak’taki Kürt bölgesel yönetimiyle ticaret yapılıyor, Barzani Türkiye’nin müttefiki olarak el üstünde tutuluyor.
O günlerde Türkiye’ye böyle bir dış politikayı dayatanlar ve bunu medyada saldırgan dille propaganda edenler neredeler şimdi? Bunlar hiç utanmıyorlar mı?
Yarın PYD için aynı durumun olmayacağının bir garantisi var mı?
Oradaki Kürtler yurtlarını savundular, savunuyorlar. Orada bir bölgesel yönetim kurulduğunda ne olacak?
PYD’nin lideri Salih Müslim ile AKP iktidarı birkaç kez görüştü. Erdoğan’ın bütün derdi PYD’nin Suriye’deki köktenci muhalefet ile birlikte hareket etmesini sağlamaktı. Müslim bunu kabul etmedi.
PYD, El Nusra, IŞİD, Ahrar-ı Şam gibi siyasal İslamcıların içerisinde yer almayınca PYD, PKK’nın kolu oldu öyle mi? Radikal İslamcı muhalefetin içerisinde yer alsaydı, PKK uzantılığı söz konusu olmayacaktı. Gördünüz mü AKP iktidarının politik ferasetini? Sünni İslamcılığa kilitlenmiş bir zavallılık örneği!
Gözü dönmüş bu iktidar, PYD konusunda ya işin ciddiyetinin farkında değil ya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parti ideolojisinin bir test aracı olarak kullanmak istiyor! Devlet ve toplum buna mahkûm olacak mı, göreceğiz?
Not: Devlet ibaresini, basında yer aldığı kadarıyla, iktidarın sesi medyasında son günlerde dillendirilmeye başlanan "Türk askerinin Suriye'ye gireceği" yönündeki iddialara üst düzey Genelkurmay yetkilisi tarafından “Türkiye'nin BM kararı olmadan Suriye'ye ayak basmayacağını” belirten açıklaması üzerine kullandım. Yoksa yürütme gücü hükümettir ve elbette yürütmenin kararları bağlayıcıdır. Ancak TSK bir uyarıda bulunuyor, anlayana! (HŞ/HK)