Hani tarlalara kuşlar gelmesin diye korkuluk koyarlar ve bazı kuşlar yuva yaparlar o korkmaları umulan korkuluğun şapkasına. Korkuluklar neden insana benzer ve siz çocuklar neden bu kadar benziyorsunuz "bazı" kuşlara? Nasıl da aldılar sizi sokaklardan! Bütün dışarılar içeride şimdi...
İnanır mısınız, Van Çocukevi kapatılmış?
İnanırsınız; oradaki çocuklar da inanmış çünkü...
Sonra bir gecede büyüyüvermişler; oyun yasaksa, çocuk olmanın anlamı ne ki?
Başka kentlerde başka çocuklar var; bağıra bağıra istop oynuyorlar. Top havadayken bir çocuğun ismi haykırılıyor uzun uzun. Sizin isimleriniz neden böyle kısa: H.K. Ş.A. A.K.? Tıpkı N.Ç. gibi: hani büyükler saklambaç oynarken kaybolan bir çocuk vardı ya...
Oysa bu topraklarda bir bebek doğduğunda kulağına fısıldarlar "adınla yaşa" diye. Sizi adınızla yaşatmayanlar bu topraklardan mı? Bu dünyadan mı? Onlar da insan mı?
Daha dündü; belki de kâğıttan uçak yapmayı yeni öğrenmişti ama kâğıttan olmayan uçaklarla vurdular onu Uludere'de. Daha dündü; belki annesi bir masal anlatmıştı "gökten üç elma düşmüş" diye ama gökten düşen elma değildi o gece Uludere'de.
Otlattığı havyanlar vardı Ceylan'ın; bir patlama oldu. Diyarbakır'da üç karakolun arasına sıkıştı çocukluğu. Bedeninin parçalarını ise annesi topladı. Klee'nin "Tarih Meleği" gibi bakan gözleri kaldı hafızamızda. Bir felaketi izliyordu sanki o da; bir yıkıntılar yığınını...
O yıkıntılar yığının arasında çocuklarının kemiklerini arayan başka anneler de vardı. Her gün aradılar, en çok da cumartesileri...
Bunlar masal değil. Hiçbir masalın kötüleri bu kadar kötü değil. Ne var ki sizin kanınız mürekkep oldu tarih-yazıcılarının kalemlerine. Yazmak da yazmamak kadar utandırıyor şimdi. Aynı zihniyetin pay sahibi olduğu olayların mağduru olan siz çocuklara "yalnız değilsiniz" diyebileceğimiz bunca acının birikmiş olması nasıl da utanç verici.
Sizin bedeninize dokunan ellerin tokalaştığı başka eller var ki; nicelerinin sırtı o ellerle sıvazlandı.
Ne çoklarının ağzını kapadı o eller; ne çoklarını boğdu. Sizinle hemhal olmanın bütün yollarını tıkadılar, duvarlar ördüler. Belki de o duvarları yıkmak için bir taş almalı insan eline; ruhunu kurtarmak için fırlatmalı bütün gücüyle... (CB/HK)
* Cana Bostan, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü Doktora Öğrencisi.