Çocuğa Karşı Ev İçi Şiddetin Önlenmesi Paneli Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.
İki oturum halinde gerçekleşen panelin ilk oturumunda "Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkisi ve Hukuksal Boyut", ikinci oturumunda ise Genç Hayat Vakfı'nın koordinasyonu ile Geleceğimizin Çocukları Vakfı (GÇV) ve Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM) ortaklığında gerçekleştirilen "Çocuğun Ev İçinde Yaşadığı Şiddet" araştırmasının sonuçları tartışıldı.
Panele Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Çocuk Çalışmaları Birimi, Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), Toplum Merkezi, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı (YÖRET), Umut Çocukları Derneği, Üsküdar Çocuk Yuvası, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) katıldı.
Bir şey yap!
Genç Hayat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Beyza Zapsu açılış konuşmasında projenin sonuçlarından sözetti, ev içi şiddetin görünürlüğünü arttırmak istediklerini dile getirdi.
''Hak sahibi bireyler olarak görülmeyen çocuklar aile içinde bir suçun cezası olarak maruz kaldıkları şiddetten yasalarla korunmuyor.''
Zapsu, konuşmasını araştırmada yer alan öğrencilerden birinin sözüyle bitirdi: "Bir şey yap."
Zara-Page: Şiddetin coğrafyası yok
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayten Zara Page, şiddetin çocuklar üzerindeki psiko-sosyal etkileri üzerine konuştu.
''İstismar ve ihmalin coğrafyası yok. Çocuk sadece aile içinde değil; hukuksal-siyasi şiddete de maruz kalıyor. Fakat çocuğa en büyük zarar yine çocuğun en yakınından geliyor. En fazla istismar biçimi baba-kız çocuk arasında yaşanıyor; daha sonra; baba-oğul, dede-torun, ağabey-kardeş.
''Şiddeti yüzde 96 erkekler uyguluyor. Çocuklar yaşadıkları şiddet ile kimlik değiştiriyor. Şiddet sonucunda yeni ve sağlıksız bir kimlik oluşuyor. Çocukların şiddete gösterdiği tepki şiddet aracına ve çocuğun şiddete yüklediği anlama göre değişiyor.
Dağlı: Böyle bir şey yok
Marmara Üniversitesi Çocuk Koruma, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Dağlı, hastane temelli çocuk koruma merkezlerinden ve cinsel istismarın tıbbi boyutu üzerine konuştu.
İzmir Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sezen Zeytinoğlu'na dönemin aile ve sosyal hizmetler koruma bakanı tarafından söylenen "Bizde böyle bir şey yok" anekdotundan hareketle cinsel istismarı yaşayan çocuğun bu durumu anlatmaktan çekinme nedenlerini ise şöyle sırladı:
- Tanıdığı birini korumak istemek,
- Ailenin parçalanmasından korkmak,
- Kimsenin kendisine inanmayacağını düşünmek,
- Utanmak,
- Suçluluk duymak
Bu nedenlerin yanı sıra devletin kurumlarının zorlayıcılığının ise ayrıca önemli olduğunu belirtti.
"Tacize uğrayan mağdurun başvuracağı organizasyonlar sırasıyla; polis- karakol- avukat- savcı- doktor- mahkeme- adli tıp... Doktorların adli kanıt toplama ve rapor yazma konusunda eksikliği de dikkate alınınca bu süreç daha da uzuyor. Dolayısıyla çocuk, defalarca aynı öyküyü anlatmak zorunda kalıyor."
Dağlı ise Pendik'te bulunan Marmara Üniversitesi bünyesinde olduğu gibi Türkiye'deki üniversite hastanelerinde çocuk koruma ve uygulama merkezlerinin kurularak ihmal ve istismara uğrayan çocuklara bütüncül bir yaklaşım olabileceğini ifade ediyor.
Akço: Gerçeklerle yüzleş
Çocuğa karşı ev içi şiddetin hukuksal boyutunu ele alan Humanist Büro'dan hukukçu Seda Akço, sözlerine Almanya Başbakanı Angela Merkel'den bir alıntı ile başladı.
"Çocuk haklarının ihlal ve çocukların istismar edildiği vakalar oldukça fazla. Bu yüzden gerçeklere dimdik bakan bir kültüre ihtiyacımız var."
Akço, Türkiye'de de gerçeklerle yüzleşebilecek bir kültüre ve bunu söyleyebilecek yöneticilere ihtiyaç olduğunu söyledi, bir dönem şiddetin önlenmesinde eğitim ön plana çıkarılırken, şimdi de hukuka aynı misyonun yüklendiğini dile getirdi.
''Kanun bir araçtir, kanun değişikliği ancak çok iyi yapılanmış bir anayasanın son aşaması ise işe yarabilir. Bir anne çalışırken devlet çocuğuna bakmıyorsa ve ihmal sonucu çocuğun başına bir şey gelirse anneyi cezalandırmak çözüm değil. Devlet, çocuğu şiddetten korumak zorundadır. Kanun böyle diyor. Ancak devletin yükümlülüğünün biçimine çok önem verilmeli.''
Akço, 4+4+4 eğitim sistemine de değindi, ''çocuğun okula gitmesi ev içi şiddetin önlenmesinde önemli bir durumdır'' dedi. .
''Şiddet ve istismar failin cezalandırılması veya cezaların arttırılması ile engellenemez. Ancak, bütün çocuklara ulaşılabilen, bütünlüklü bir sistemle gerçekleşmeden engellenebilir.'' (EÇ/HK)
* Genç Hayat Vakfı11-18 yaş grubundaki gençlere yönelik çalışmalar yapmak üzere 2008 yılında kurulan bir sivil toplum kuruluşu. İstanbul Liseli Profili (2011) araştırmasının yanı sıra projelerinden bazıları: Sokağımdan Tarih Yazıyorum, Yurttan Sesler, Renk Çemberi, Doğru İletişim.
** Geleceğimizin Çocukları Vakfıbaşta korunmaya muhtaç çocuklar olmak üzere, her yaştan insanı yeniden topluma kazandırmak için 1997 yılında kuruldu. Okul, çocuk yuvası, aş evi, sığınma evi gibi kurumsal faaliyetlerinin yanı sıra 2006 yılından beri Koruyucu Ruh Sağlığı uygulaması ile travmaları yok etmeye çalışıyor.
*** Uluslararası Çocuk MerkeziUNICEF ve Fransız Hükümeti tarafından 1949 yılında Paris'te Centre International de l'Enfance ismi ile kurulan merkezin 1999 yılında finansal sıkıntılar nedeniyle kapanmasından sonra Ankara, Bilkent Üniversitesi'nde açıldı. 2004 yılında dernek statüsünü alan UÇM, uluslararası bir dernek olarak sağlık kursları ve çocuk haklarına yönelik yayınlar yapıyor.
**** Ayten Zara ve psikoloji bölümü öğrencilerinin kurduğu Bilgi Açık Kapı (BAK) Bilgi Üniversitesi Şiddet ve Travmayı Önleyici Çalışmalar Grubu hakkında bilgi almak için tıklayınız.