Yaklaşık iki yıl önce küçük bir gazete haberi olarak okuduğumuz "Y.A. (17) Adana Pozantı M Tipi Cezaevi Çocuk Koğuşunda ölü bulundu" başlığı aslında bugün gelinen noktanın habercisiydi.
Uyuşturucu sattığı iddiasıyla tutuklanan ve mahkemesi devam eden Y.A.'nın ailesinin verdiği bilgiye göre Adli Tıp Raporu çocuğun kaburgalarının kırıldığını ve iple asıldığını söylüyordu.
Radikal Gazetesi'nin haberine göre 13 çocuğun kaldığı koğuşta cinayeti 10 yaşında bir çocuk üstlendi. Bunun üzerine Cezaevi'ne gelen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Cezaevi Heyeti yaptığı incelemede cinayetle ilgili bir rapor tutmamış, olayın neden ve nasıl olduğuna dair bir görüş bildirmemişti. Oysa ki ortada başka bir şeylerin döndüğü gün gibi ortadaydı. 10 yaşında ki bir çocuğun 17 yaşında bir çocuğu öldürmesi, üstelik kaburgalarını kırması ve ardından asması mümkün müydü?
Fakat Komisyon, bunun yerine Cezaevi'nin fiziki şartlarını incelemiş, ayrıca işkence iddialarına cevap aramıştı. Komisyon raporunda işkence iddialarına ilişkin;
"Görüşülen çocuklara, yakın bir zamanda basında yer alan, 'Cezaevinde bulunan 32 çocuğun aileleri aracılığıyla kamuoyuna aktarılan, cezaevi müdürleri ve infaz koruma memurları tarafından çocukların üzerlerine soğuk su döküldüğü, sonrasında plastik su borusu ile dövüldükleri, daha sonra da vücutlarında açılan yaralara tuz basılarak işkenceye maruz kaldıkları' iddiaları da sorulmuştur. Çocuklar ile yapılan görüşmede bu tarz bir olayın yaşanmadığı, idare tarafından kendilerine karşı bir kötü muamele ve işkence olmadığı ifade edilmiştir." demişti.
Bütün bu iddialar ve haberler üzerine ne yapabiliriz diye düşündük. Pozantı M Tipi Cezaevi'nde bulunan yaklaşık 237 çocuk için bir proje hazırladık. Projeye Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği (AFAD) ve pek çok sinema sanatçısı arkadaşımız da destek verdi.
Projeye göre çocuklara fotoğraf ve sinema dersleri vererek üretmelerini sağlamayı; sonrasında da ortaya çıkan filmleri ve fotoğraf sergisini, film festivallerine göndererek çocuklara bambaşka bir kapı açmayı hayal etmiştik. Ne var ki projemiz Adana Valiliği tarafından uygun görülmedi ve biz de projeyi gerçekleştiremedik.
Geçtiğimiz hafta sonu, Pozantı Cezaevi'nde dört ay kalan H.K. (15) adlı çocuğun, "bazı arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından tecavüz edildi" haberi basında yer aldı.
Bu yaşananların en büyük vebali "nasıl olur da 10 yaşında ki bir çocuk 17 yaşında ki bir diğer çocuğun kaburgalarını kırıp ardından da asarak öldürebilir?" sorusunu kasten sormayan ve devleti aklama derdine düşen komisyon üyelerindedir. Raporda isyan sırasında "terör örgütü lehinde sloganlar atmak, göçe zorlanmış ailelerin çocukları olduğu vurgusunu yapmak", çocukların isyanının gerçek nedenlerini örtme ve buna karşın şiddeti örtbas etme çabasıdır.
Bu çocukların çoğu taş atan, nam-ı diğer suça itilen çocuklar. Göçe zorlanmış yoksul ailelerin yalnız çocukları...
Belli ki bu düzen böyle devam ettikçe çocuk mahkumların sayısı her geçen gün artacak.
Biz çocuklarımızı çok yalnız bıraktık!
Birşeyler yapmak istediğimizde de engellendik. Fakat bu, bugün bu utancı paylaşmamıza bahane değil. Ne kadar engellenirsek engellenelim, yılmamalı ve yanlarında olmaya direnmeliydik.
Şimdi artık sadece üzülmenin ve pişmanlık duymanın değil, çocuklar için yapacağımız projede birlikte düşünüp hareket etmenin zamanı. (ZÜ/ÇT)