19 Mart tarihinde mecliste gerçekleştirilen fezleke görüşmelerini öncelikle herkes gibi Meclis TV ve çoğunlukla Twitter’dan takip etmeye çalıştım.
Bu süreçte Twitter’da bazı temenniler gördüm, ‘Bir milletvekili çıksa da ustream yapsa, 19.00’dan sonra da takip edebilsek…’ Saatleri 19.00’u geçtikten sonra Meclis TV kapandı ve internet linklerinden de farklı yayınlar yapıldığı bilgisi dolaşmaya başladı. İşte tam bu sıralarda bir şey oldu, Melda Onur’dan Ustream linkleri gelmeye başladı. Melda Onur görüşmeleri tableti aracılığıyla online olarak yayınlıyordu!
Melda Onur’un bu hareketi Meclis TV’nin sansürünü kırması açısında elbette çok önemli idi, ben de bu minvalde ‘Helal olsun!’ diyerek linke tıkladım. Fakat izlemeye başlayınca bu yayının çok farklı açılardan devrim niteliğinde olduğunu hissettim. Bir başka deyişle, Melda Onur’un yayını yalnızca Meclis Tv yayını kestiği için değil, kendi içinde çok değerli ve önemli bir yayın oldu. Zira yapılan yayın Meclis TV’nin muadili değildi. Meclis TV yayında bile olsa faydalanabileceğimiz, bizi seyircilikten müdahilliğe taşıyan ögeler barındıran bir yayın oldu.
Yayını Meclis TV’den ayrıştıran en önemli ayrıntı yayının (doğal olarak) milletvekili sıralarından yapılması oldu. Melda Onur bize detaylarıyla oylamaların nasıl yapıldığını anlattı, işleyişte neler olduğunu detaylandırdı. Dolayısıyla, ‘oylama’ dediğimiz olayın aslen ne olduğunu, tamamen dijital olduğunu düşündüğümüz meclis sıralarında yapılan oylamaların sayımında neden tartışmalar çıktığını biz ancak Onur’un ‘parmak izi’ açıklaması ile anlayabildik. Yayının ilk anlarında gelen bu açıklamalar ilginç bir şey yaşandığının göstergesi oldu benim için.
Kürsü yoktu
Sonrasında ise olaylara hakimiyet açısından büyük bir farklılık yaşandı. Meclis TV’den bir olayı, tartışmayı takip etmek epey güç zira yalnızca kürsüye sahip olan kişinin sesini duyuyoruz. Orada bir tartışma çıkıyor, kürsüye birileri geliyor. Sinirlendiğini anlıyoruz da ne dediğini hiç duymuyoruz. Örneğin ‘fenomen’ olan ‘Oku Muharrem’ olayı: Kürsüdeki kişi elindeki metni okumakta bile güçlük çekiyor ancak bize olayı anlatan bir dış ses de olmayınca yaşananlara tamamen ‘seyirci’ kalıyoruz. ‘Oku Muharrem’ deniyor ama biz Muharrem’in okumakta neden zorlandığını ancak farklı bir kaynaktan gelen yorum ile anlamlandırabiliyoruz. Bu da ‘anlık’ olamıyor tabi ki. Olay sonrasında Twitter’dan takip ederek, gazetelerin aktarımlarını okuyarak neden tartışma çıktığını, kameranın çektiği kişi dışında neler yaşandığını tam manasıyla öğreniyoruz. Dün biz o hiç anlayamadığımız bağrışmaların içerisinde durduk Melda Onur sayesinde.
Ara verildiğinde Meclis TV geniş açıyla çekim yapar ve fona bir müzik sesi verilir. Bu aralardan biri Kamer Genç’in oylama sonuçlanmadan ara verilmesinin usulsüz olduğu ile alakalı olarak başladı ve Melda Onur’un CHP, MHP ve BDP milletvekillerinin yanına gitmesi ile devam etti. Mecliste ya da miting alanında siyasiler hep bize belli bir mesafeden konuşurlar. Bu bir kürsü, stand olur, hep bizden yüksek olur. Mikrofonları olur ve sesleri çok yüksek çıkar. Melda Onur’un bu yayınında ise siyasiler bizimle aynı seviyede konuştular. Kürsü yoktu, stand yoktu. Ellerinde ‘taşı gediğine oturtan’ yazılı metinler yoktu. Bunu ancak speküle edebilirim tabi ama karşılarında mikrofonlarını uzatmış bir gazeteci güruhu, ellerinde hazırlanmış yazılı bir metin olmayınca milletvekillerinin de hissiyatı da eminim çok farklı olmuştur.
Oturuma verilen aralarda yapılan ropörtajlarda bir diğer farklılık da hitap şekli ve hitap ettikleri grup idi. Siyasileri izlediğimiz çoğu platformda çoğunlukla bize hitap edilmediğini, meclisteki yerlerine göre iktidara ya da muhalefete seslendiklerini fark ettirdi bu yayın bana. Fark ettim ki biz hep dolaylı yoldan muhattap alındığımızı hissettik bugüne kadar. Bazen bir televizyon programına katılırlar, bu sefer de hitap ettikleri kişi karşılarında soruları soran siyasetçiler olur. Gazetecilerin sorularını yanıtlıyorsa elbette ki o sorular bizim için sorulmuştur ve yanıtlanıyordur. İktidara yükleniyorsa bir milletvekili, elbet ki bunun bize dokunan bir yanı vardır. Yayın sırasında yorum yapan Oktay Vural ve Hasip Kaplan örneğinde ise direkt olarak muhattap alındık. Benzer bir şekilde yayının devam edip etmediğini ve hatta parmağıyla mikrofonu kapattığı için seslerin boğulduğunu da yine biz olaya müdahil olarak Twitter’dan Melda Onur’a ilettik.
Uzunca bir süre bunun bir canlı yayın olduğuna inanamayan milletvekillerini en doğal halleriyle izledik. Onur’un canlı yayın yaptığının farkında olmayan AKP milletvekillerinin verdiği tepkileri, atılan sloganları dinledik. İzleyici sayısı arttıkça Twitter’dan gelen tepkiler diğer milletvekillerinin de ilgisini çekmeye başladı ve Onur yayını konusunda, İstanbul’da kesilen internet hakkında bilgilendirilmeye başladı. Ek olarak, bıkmadan usanmadan Ustream diye bir platformdan canlı yayın yaptığını ve binlerce kişinin izlediğini açıklamasıyla ise gözümde Onur ayrı bir takdiri hak etti.
Temsili demokrasi yapısı gereği bizi karar süreçlerinden uzak tutuyor. Siyasetten uzak tutuyor. İstisnalar dışında siyasileri kameralar karşısında çoğunlukla soğuk, ciddi, resmi ve mesafeli olarak tanıyor, bu şekilde izliyoruz. Aramızda hep bir kürsü, bir stand, bir mikrofon var. Dün akşam bunun değiştiğini hissettim. Meclis TV’yi açtığım anda olduğu gibi ‘takip etmiş olmak için’ değil, gerçekten heyecan duyarak meclisi izledim.
Melda Onur’a bizi seyirci bırakmadığı ve bu oylamaya müdahil olmamızı sağladığı için, gece Twitter ve Ekşi Sözlük yorumlarını okuyup yaptığı yayının etkilerini takip ettiği için en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Siyasete ve meclise kadın eli değmesinin yaratacağı farklılıkları bizlere somut olarak gösterdiği için teşekkür ediyorum.
Son olarak, dün Twitter’da Ezgi Köksal Melda Onur’a yukarıda anlatmaya çalıştığım mesafe ve resmiyete bağlı kalarak şu soruyu sordu: ‘melda hanım fezlekeyi kamuoyuna 'sızdırdınız' diyelim (ki bunu demekten utanıyorum) içtüzüğün vekile yaptırımı nedir?’
Melda Onur’dan gelen yanıt ise ‘ay yemişim yaptırımı :)’ oldu. Son teşekkürüm ise aramızdaki mesafeyi tek bir Tweet ile kaldırabildiği için. Sağ ol, var ol Melda Onur! (ES/HK)