Gezi Parkı olaylarını ilk günden takip eden insanların bildiği gibi, Sırrı Süreyya Önder dozerin önünde dikilmemiş olsa, direniş başlamadan bitecek, ağaçlar daha o günden kamyonların üstünde “yeni yerlerine taşınacaklardı”. Sırrı Süreyya Önder ağaçların da vekili olduğunu ve kendisine kahraman diyenlere cevaben asıl kahramanları o ağaçlar için parkta uyuyan gençler olduğunu söylerken de samimi olduğunu kanıtladı. Dozerin önündeki vakur duruşu dışında Sırrı Süreyya Önder’i ön planda görmedik, gençleri gölgelemedi ama hep destekledi.
Sosyal medyada dolaşan bir görsel ile Sırrı Süreyya Önder’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması fikri doğdu. Şahsım adına ben Sırrı Süreyya Önder’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması fikri heyecan verici buluyorum. Bu heyecanım Belediye Başkanlığı’nın etkinliğinden ziyade ben bu hareketin, bu kitlenin (adını siz koyun) sandıkta birleşebileceğini göstermesi açısından bu koltuğa Sırrı Süreyya Önder’in sahip olması ihtimalini dahi çok anlamlı buluyorum.
Bu noktada zihinlerde bazı sorular oluşuyor, oluştu. Benim zihnimde oluşan sorular ve verdiğim yanıtlar aşağıdakiler oldu:
1) Sırrı Süreyya Önder ister mi?
2) Eğer kabul ederse adaylık BDP mi ortak adaylık üzerinden mi gidilmeli? Bu ortaklık kimin ortaklığı olur?
3) Aday olması durumunda, alınacak sonucun ne gibi etkileri olabilir?
- Seçilirse ne olur? Hangi kritik noktalara dikkat edilmeli?
- Seçilmezse ne olur?
Soru 1: Sırrı Süreyya Önder ister mi?
Dolaşan söylentilere göre Sırrı Süreyya Önder bir sonraki genel seçimlerde milletvekili adayı olmak istemiyor. Bu söylenti hangi kulisten çıkıyor, nasıl dağılıyor bilemiyorum ama herkesin dilinde bu isteksizlik var bu aralar. Eğer bu söylentiler doğru ise; milletvekili olmayı istemeyen bir kişinin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi siyaseten oldukça önemli bir pozisyondan aday olması ve doğal olarak iktidarın tek hedefi olmayı heyecanla beklediğini pek zannetmiyorum.
Aday olabilmek için milletvekilliğinden istifa etmesi, dolayısıyla tüm emeklilik haklarından feragat etmesi gerekecek. Hem siyasetten soğumuş, hem de kendini ifade edebileceği sinema, sivil toplum gibi farklı alanların farkında olan bir kişi olarak Sırrı Süreyya Önder söylemlerini bu alanda duyurmayı tercih edebilir. Varsayımlarımız doğru ise, ikna etmek epey güç olacaktır.
Soru 2: Eğer kabul ederse adaylık BDP mi ortak adaylık üzerinden mi gidilmeli? Bu ortaklık kimin ortaklığı olur?
Bu soruyu yanıtlarken yapılacak stratejik hesaplamaları son yerel seçimlerde Kadir Topbaş’ın aldığı oylar ve son genel seçimlerde bağımsız adayları aldığı oylar üzerinden giderek yapmanın doğru olacağı düşüncesindeyim.
AKP Kadir Topbaş ile 2009 yerel seçimlerinde toplam 3.083.593 oy alırken, CHP 2.578.623, ve aday göstermediği halde DTP (BDP) ise 323.778 oy almış. 2011 Genel Seçimlerinde bağımsız adayların oy potansiyeline baktığımızda, 1. Bölge adayı Sebahat Tuncel 92.485, 2. Bölge adayı Sırrı Süreyya Önder 119.912, 3. Bölge adayı A. Levent Tüzel ise 136.746 oy almış. Üç bağımsız adayı destekleyen toplam seçmen sayısı 349.143. Buradan hareketle diyebiliriz ki, BDP genel seçimlerde kemik oy olan 323.778’e ek olarak 26 bin civarı oy eklemiş gibi gözüküyor.
Gezi parkı olayları ile birlikte kendi çevremde yaptığım gözleme dayanarak, hiç tanımayan ve hatta tanıyıp BDP milletvekili olması nedeniyle kendini kesinlikle Sırrı Süreyya Önder’e yakın görmeyen bir kitlenin azımsanamayacak takdirini toplamış durumda. Bu noktada ben BDP'den aday olmasının etrafımdaki "BDP'li diye sevmezdim ama ne adammış! / Tanımıyordum ama helal olsun" diyen azımsanamayacak kitleyi kaybettireceğini düşünüyorum.
Durum bu olunca, hesaplamalar ve gönül ortak adaylıktan yana. Benim fikir olarak çok hoş gelen bu ortak adaylık konusunda, kimlerin ortak adayı olabileceği konusunda ancak temennim var: CHP – BDP.
Temenni çünkü bu ortaklığın gerçekleşebilmesi konusunda birtakım çekincelerim var. Öncelikle CHP ulusalcı tabanını BDP ile yakınlaşarak kaçırmaktan korkabilir, hâlbuki öte yandan Gezi Parkı’nın yarattığı farklı, tecrübe etmediğimi hoşgörü ortamına rağmen Sırrı Süreyya ile yakınlaşmanın CHP’yi korkutacağı düşüncesindeyim. Bu noktada CHP’yi motive edebilecek güç ise Mustafa Sarıgül olacaktır. Sarıgül’ün daha fazla güçlenmesi, başbakan Erdoğan’ın eski koltuğunu alması şüphesiz ki CHP’yi huzursuz edecektir. Buna ek olarak; BDP de iktidara sırtını dönerek çözüm sürecini tehlikeye atmak istemeyecektir.
Soru 3: Aday olması durumunda;
- Seçilirse ne olur? Hangi kritik noktalara dikkat edilmeli?
Öncelikle tartışmasız ki AKP’ye önemli bir darbe olacaktır. Sırrı Süreyya Önder önerisiyle son bulan yazısında Ahmet Saymadı bu etkileri tüm detayıyla incelediği için ben konuyu Sırrı Süreyya Önder ekseninde ele almaya devam edeceğim.
Sırrı “Ağabey” gerçekten çok iyi bir insan, halkın hissettiğini kalbinde hissedebilecek, hissettiklerini de gözlerinden okuyabileceğiniz birisi. Asla siyasi lider değil, politik oyunlardan anlamayacak, yazılı bir dokümanda kısaltmak amacıyla ismini “Önder” olarak kullanamayacağınız bir "ağabey". Bu konudaki kişisel gözlemlerim epey “romantize eden” boyutta olsa da, söylememek de samimiyete aykırı olur. Başkası ne düşünür, ne hisseder bilemem ama Sırrı Süreyya denince, benim hissettiklerim bunlar.
“Büyükşehir Belediye Başkanı olursa” dediğim anla gözümde siyasi oyunlar, bürokrasi ile boğuşurken ne denli hayattan soğuyacağı canlanıyor çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın siyaseten ve operasyonel olarak oldukça zor bir mevki olduğunu düşünüyorum. Ama bir yandan da halkla o kadar iç içe bir mevki ki, halkla iletişimi bu denli kuvvetli olan, halkın vicdanına sahip olan halktan bir adamın bu nabzı çok iyi tutacağına inanıyorum.
Bu noktada ise Sırrı Ağabey’in arkasında duracak olan ekip çok büyük önem arz ediyor. Kişisel fikrim, bu ekibin bu hareketin içinden, forumlardan çıkması gerektiği yönünde. Zira bu ekip onu vezir de edebilir rezil de…
Dikkatle kurulmuş bir ekip ile Sırrı Süreyya Önder’in çok iyi işler yapabileceğine ise inancım tam. Facebook’ta paylaşılan bir Sırrı Süreyya Önder: Halkın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı görseli altında Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın söylediği gibi:
“Belediyecilik için özel bilgi gerekmez, uzmanlarla birlikte çalışmak onlarla kararları paylaşmak, şeffaf ve denetime açık olmak yeterlidir. Ayrıca yerel yönetimlere uzman olarak on yıllarca emek vermiş insanlar, hem sosyalist olanlar, hem sosyal demokrat olanlar, hem de liberal demokratların kendi bilgi ve becerilerini paylaşabileceği bir adaydır.”
- Seçilmezse ne olur?
Seçilmediği durumda ben sadece Sırrı Süreyya Önder’in bir anda yok olmasından korkarım. Medya ve siyaset çok kolay adam harcıyor. Sürekli adını duyduğunuz insanlar bir anda "Bir İlhan İrem vardı ne oldu ona?" durumuna geliveriyor. Bu sahnede Sırrı Süreyya gibi sağduyulu insanlara ihtiyaç var. Milletvekili olarak veya olmayarak, onun sesini duymaya ihtiyacımız olacak. Siyaset ve medyanın yok ettiği insanlardan birine şu milletin tek vekili olarak hareket eden Sırrı Süreyya Önder’in eklenmesi ihtimaline tek yanıtım “Aman allah korusun” olabilir.
Ahmet Saymadi’nin Sırrı Süreyya Önder önerisiyle sonlandırılan “Yerel Seçimlerde Ortak Aday” başlıklı yazısının ardından, arkadaşlarımla paylaştığım, zihnimde oluşan sorulara verdiğim yanıtları paylaşma gereği duydum. Görüldüğü gibi bazı sorularda yanıt verilmedi sadece bir tartışma yapıldı. Objektif matematiksel hesaplar ile tamamen sübjektif gözlemlerin bir araya geldiği bu yazı ile umudum bu isteğin, bu soruların Sırrı Süreyya Önder’in kulağına gitmesi, umudum farklı düşünen birinin benim yanıt veremediğim bölümlere bir yanıt ile gelmesi. (ES/HK)