Bu sene 14-19 Haziran tarihleri arasında Birleşik Krallık’ta düzenlenen Sheffield DocFest, otoritesini empoze etmek için halka hayatı zehir eden rejimlere karşı çıkan belgesellerle doluydu.
Çin’in gözetleme furyasından birçok diyarda olduğu gibi Birleşik Krallık’ta da teknolojinin güvenlik güçleri ve istihabarat kurumları tarafından ahlaksızca sömürülmesine, Rusya’da Putin rejiminin gerçekleri okurlarına iletmeyi misyon haline getirmiş gazetecileri hedef almasından Taliban’ın kadın haklarını yok saymasına, ayrıca, Amazon ormanlarında dış dünyadan yalıtılmış yaşayan bir kabilenin karşı karşıya olduğu tehlikelere dair belgeseller bu ufak seçkinin konusunu oluşturuyor.
Tam güven
Devletin halkı gözetleme pratiği Çin’de insanların mahrem alanının istilası manasına geliyor artık. Teknolojnin ilerlemesiyle devlet, vatandaşlarının yalnız toplumsal veya siyasi hayatlarını gözetlemekle kalmıyor, hususi dünyalarına da sızıyor. Yönetmenliğini Jialing Zhang’ın üstlendiği Total trust adlı 2023 Almanya-Hollanda ortak yapımı 97 dakikalık belgesel dehşet verici durumu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Filmde bir kadın, devlet düzenini yıkmaya teşebbüsle suçlanıp hapse atılmış kocasını kurtarmaya çalışıyor, bir çift ülkedeki insan hakları ihlallerini açığa çıkarmaya uğraşıyor, bir gazeteci ise onlar hakkında yazılar yazıyor.
Bu üç dinamikte mücadele edenler aktivist sınıfına girdiğinden mütemadiyen fiziksel gözdağıyla sindirilmeye çalışılıyor, mahremiyetleri mütemadiyen ihlal ediliyor.
Kahramanlarımızın hayatları bazen gizli kameralarla görüntülenirken muhtelif röportajlarla da endişe verici baskı rejimini tenimizde hissediyoruz. Teknolojik olarak gayet tesirli seviyelere ulaşılmış olduğundan vatandaşların yaşamlarına inanılmaz seviyede müdahaleler mevzubahis olabiliyor. Amaç halkın haklarını ve hürriyetini kısıtlamak. Gözetleme ve propagandayla şahsi düşünce yapısını ortadan kaldırmak, yanıltıcı malumat yaymak, nihai olarak da insanları köleleştirmek. İstikbaldeki dünya hakkında distopik bir vizyon sunan bir ülkeye dair gayet rahatsız edici bir portreyle karşı karşıyayız!
Bir kere iris fotoğrafınız çekildi mi, ses kaydınız alınıp parmak izleriniz kaydedildi mi, devlet sizi ahlaksızca takip etmeye başlıyor; mesela Covid’den korunma amaçlı maske taksanız bile sistem sizi bir şekilde teşhis ediyor. Hong Kong’daki protestolara dair yazıyı yayımladıktan sonra mahlas kullansanız bile, hem yazı stiliniz hem de özel hayatınız istihbaratçıların gündelik takiplerinin malzemesi olduğundan, aman vermez tacizlerinden kurtulamıyorsunuz.
Hayalet papağan
Bir insan hakları aktivisti Birleşik Krallık’a geri döndüğünde elektronik teçhizatına hudut güvenlik kuvvetleri tarafından el konulur. Bu durum devletin insanları gözetim altında tutma programının ne kadar rahatsız edici olduğunu ortaya çıkarır.
2023 Birleşik Krallık-ABD ortak yapımı Phantom Parrot adlı belgeselin yönetmeni Kate Stonehill.
Muhammad Rabbani, “Terörizmle Savaş” (War on terror) diye adlandırılmış pratiğin uygulanmasında ortaya çıkan ayrımcılıklarla mücadele eden insan hakları örgütünün (CAGE) başındadır. Tüm dünyada seyahat ederek zor durumdaki insanların çok özel bilgilerine ulaştığı kesin.
Bu yolculuklarının birinden Birleşik Krallık’a geri döndüğünde ülkeye giriş kapısında dururuluyor ve elektronik aletlerini kullanabilmek için gerekli şifreleri vermediği takdirde hapse atılmakla tehdit ediliyor, buna rağmen şifreleri vermiyor.
Phantom Parrot adlı belgesel, teknoloji endüstrisi, polis ve istihbarat kurumları arasındaki işbirliğinin önündeki sır perdesini aralıyor. Söz konusu teknolojileri kullananların değerli bilgilerini paylaşması sayesinde dijital çağda sivil özgürlüklerimizin nasıl kısıtlandığına dair, mutlaka görülmesi gereken bir filmle karşı karşıyayız.
Hakikatin bedeli
Basın özgürlüğü fikrini savunmak üzere varabileceğiniz en uç nokta neresidir? The price of truth adlı belgeselde Rusya’nın tek bağımsız gazetesi ve editörünün demokrasi için mücadelesine şahit oluyoruz.
2023 Birleşik Krallık yapımı 84 dakikalık filmin yönetmeni Patrick Forbes.
Novaya Gazeta’nın editörü Dmitri Muratov 2021 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü. Üç ay sonra Rusya Ukrayna’yı işgal etti. Muratov Nobel madalyasını açık artırmayla satacağını, elde edilen geliri de Ukraynalı mültecilere vereceğini açıkladı.
Birkaç gün sonra maskeli bir saldırgan Muratov’un üstüne asetonlu boya dökerek gözlerinde kalıcı hasara yol açmış. Yine de açık artırma gerçekleşmiş ve 103 milyon dolarlık bir sonuç elde edilmiş. Anna Politkovskaya dahil olmak üzere daha önce Novaya Gazeta’nın altı gazetecisi öldürülmüş olsa da Muratov elindeki bütün imkânlarla Putin rejimini eleştirmeye devam ediyor.
Detaylı araştırmaların sonucunda ortya çıkmış The price of truth gayet etkileyici, ayrıca gerilimle dolu bir film. Gazetecilik kurumunun demokrasi için ne kadar mühim olduğunu bir kez daha idrak ederken hür ifadenin kesinlikle gerekli olduğunu daima ifade eden olağanüstü bir kişiliğin hayatını ve icraatını hayranlıkla izliyoruz.
Devralma
2012 ile 2022 yıllarında çekilmiş olan The takeover adlı belgesel Taliban’ın Afganistan’da kontrolü tekrar ele alışına şahit oluyor. Ülkedeki hızlı değişimin yanı sıra haklarından feragat etmek istemeyen kadınların mücadelesini de izliyoruz. Yeni rejimi fanatikçe destekleyen ve elde edilmiş özgürlükleri haram sayan kadınların varlığı ise fazlasıyla şaşırtıcı.
2023 ABD-Afganistan-Norveç ortak yapımı 35 dakikalık filmin yönetmeni Anders Hammer.
Norveçli gazeteci ve sinemacı Anders cesaret isteyen bir tavırla dinamiklerin ortasında yer alarak gözlemci tavrını konuşturuyor. Parlamento tamamıyla erkeklerden müteşekkil bir kuruma dönüşürken kız çocuklarının okula gitmesi yasaklanıyor, kadınların çalışma hakları ellerinden alınıyor. Taliban’ın her türlü vahşeti yapabildiği daha önce defalarca ispatlanmış olmasına rağmen kadınlar vaziyeti protesto etmek için cesurca sokaklara dökülüyor. Belirsizliklerin hâkim olduğu coğrafyada Anders kadınların mücadelesini yakından takip ederken insanların değişen duruma yönelik türlü çeşitli tepkilerini de kayıt altına alıyor.
Şahit Olarak Kamera (Camera as Witness) bölümünde gösterilen belgeseli seyredecek olanlar için festival tanıtım sayfasında filmde ırkçılık, Antisemitizm ve seksizm ögeleri olduğuna dair uyarı var.
Ötekinin icadı
Amazon ormanlarının ücra köşelerinde yaşayan Korubo kabilesiyle temas kurma teşebbüsü The invention of the other filminde karşımıza çıkıyor. Belgeselin adı Derrida imzalı Psike – Ötekinin icadı’ndan esinlenmiş olabilir mi?
2022 Brezilya yapımı 144 dakikalık filmin yönetmeni daha önce Piripkura adlı belgeselle ödül kazanmış Bruno Jorge.
Sinemacı Jorge, Brezilya, Peru ve Kolombiya sınırının yakınlarında, dış dünyadan izole yaşayan Korubo kabilesini arayan bir resmî gruba dahil oluyor. Jorge etnografik sinema geleneğinin sınırlarını aşarak yetkililerin kabile üyeleriyle temaslarını birebir kayıt altına alıyor.
Film sayesinde esas tehlikenin ormandan kaynaklanmadığını bir kez daha idrak ediyoruz.
İzinsiz avlanma, izinsiz tomrukçuluk ve yakıt kaçakçılığı bölgede o kadar yaygınlaşmış ki, tehdit, cinayet ve kayıp vakaları Korubolar’ı bekleyen en büyük tehlikeler haline gelmiş.
Jorge’nin belgeseli “modern” hayattan gayet uzak yaşamış bir kabileyle bizi tanıştırdığı gibi yeryüzündeki arsızlığın ve yıkımın ne boyutlara vardığını da ispatlıyor.
Birbirlerinin izini seneler önce yitirmiş olan bazı Korubolar’ın kavuştuğu şefkat dolu anlar saflığın korunduğu değerli bir dünyadan insanlığını yitirmiş “medeniyet”e ders verir nitelikte. (RL/AS)