Sevgili Evrim,
O çok sevdiğin Amed Newrozu’nda seni gördüm bugün. En tepeden izliyordun bizi. Adının yanında cadde kelimesiyle birlikte. Senin caddene misafir olmuştuk, yüzbinlerce insanı ağırlamak için karşıladın bizi yüzündeki o her zamanki muzip ifadeyle. Seninle yan yana geldiğimizde hiç durmadan konuşup, yaptığımız kritikler ve espriler geldi aklıma. Yine ne kadar çok özlediğimi hatırladım.
Üst araması yapılan kapıdan içeri girdiğimde bir güvenlik şeridi gördüm. Polisler olay yeri incelemesi yapıyordu. Tam senin göz hizandaydı Evrim. Kulaktan kulağa bir şeyler fısıldanıyordu, “Bir çocuk vuruldu!” diye. “Polisler vurdu... Canlı bombaymış… Newroz’u provoke edecekmiş…“
Sonra bir görevliye rastladım, malum katile soramazdım. Görevli elimdeki kartın üzerindeki Kawa’yı kağıtla kapatmaya çalışırken “Bu açıkta olursa kabul etmezler” dedi. Ses çıkartmadık, varsın Kawa olmasın, biz yine de Newroz’u kutlayalım da. Ne olduğunu, çocuğun kim olduğunu sordum. “Bir gençti. Elinde bıçak vardı. Polisi tahrik etti. Gelin vurun beni diye” e haklıydı o zaman polis. Vur dediyse öldürecekti elbet.
İçeri girdik. Hepimiz kulağımızı, gözümüzü kapattık. Newroz’a yüzbinler gelmiş, “provoke” edilmesine izin vermemeliydik. “Hele şu Newroz’u atlatalım sonra hep birlikte üzülürüz” dedik. Newroz’a zeval gelmedi, selametle bitirdik, bir tane kurban vererek.
Ertesi gün düştü haberlere. Valiliğin açıkladığı gibi canlı bomba olmadığı anlaşılmıştı iş işten geçtikten sonra. Çantasından şiir kitabı, ajanda ve defterler çıkmıştı bomba yerine. O isyankar yüzüyle bakıyordu gözlerimize. Gözlerine bakamadık. Ve zamanı gelmişti, topyekun üzülerek, şiir yazarak, öfkemizi kustuk sürü halinde.
Kemal Malatya’dan gelmiş Evrim. Hemşehrinmiş. Sen görmedin mi nasıl vurulduğunu, bağıramadın mı oradan “etmeyin, günahtır” diye. Biz yüzbinlerce kişiydik ama hiçbirimiz göremedik. Sen görseydin keşke, sen çığlık atsaydın, durdururdun belki. Öyle gizli- saklı değil, o kutsal Amed topraklarının kutsal Newrozu’nda, hepimizin ortasında vurup, sonra kendi elleriyle alıp götürdüler onu Evrim.
Artık Malatya’da, senin yanına gömmüşler. Hiç değilse orada sen koruyup kolla onu. Biz koruyamadık ne yazık ki. (BD/EKN)